Suriye'deki karışıklık Türkiye'de niye olmaz?
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
Şimdi umum beşerde sulh-u umumî için, yani beşerin ifsad edilmemesi için çareler aranıyor, paktlar kuruluyor. Ve madem bu hükümet-i İslâmiye musalâhat-ı umumiye ve hükûmetin selâmeti için, Yugoslavya’ya, tâ İspanya’ya kadar onları okşayarak dostluk kurmaya çalışıyor.
İşte bunların çare-i yegânesinin bir delili olarak gösteriyoruz ki, tesis edilecek Şark Darülfünununun ilk müteşebbisinin bir ders kitabı olan ve ulûm-u müsbete ve fenniye ile ulûm-u imaniyeyi barıştıran ve bu otuz seneden beri bütün feylesoflara meydan okuyan ve resmî ulemaya dokunduğu ve eski hükûmetle resmen mübareze ettiği halde bütün bunlar tarafından takdir ve tahsine mazhar olan ve mahkemelerde beraat kazanan Risale-i Nur’un bu vatan ve millete temin ettiği âsâyiş ve emniyettir ki, İslâm memleketlerinde, hususan Fas’ta, Mısır ve Suriye ve İran gibi yerlerde vuku bulan dahilî karışıklıkların bu vatanda görülmemesidir.
İşte, nasıl ki bu vatan ve millette Risale-i Nur-emniyet ve âsâyişin ihlâline sair memleketlerden daha ziyade esbap bulunmasına rağmen-âsâyişi temin etmesi gösteriyor ki, o Doğu Üniversitesinin tesisi, beşeri müsalemet-i umumiyeye mazhar kılacaktır. Çünkü şimdi tahribat mânevî olduğu için ona mukabil tamirci mânevî bir atom bombası lâzımdır.
İşte, bu zamanda tahribatın mânevî olduğuna ve ona karşı mukabelenin de ancak tamirci mânevî atom bombasıyla mümkün olabileceğine kat’î bir delil olarak, üniversitenin mebde’ ve çekirdeği olan Risale-i Nur’un bu otuz sene içerisinde Avrupa’dan gelen dehşetli dalâlet ve felsefe ve dinsizlik hücumlarına bir sed teşkil etmesidir. O mânevî tahribata karşı Risale-i Nur tamirci ve mânevî bir atom bombası olmuş. (Emirdağ Lâhikası)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
bahr-i umman : çok büyük deniz, okyanus, derya
banknot : karşılığı altın olarak bankada bulunan kâğıt para
bedel : yerine
beyan etmek : açıklamak
biçare : çaresiz
cihanşümul : dünya çapında, evrensel
darülfünun : üniversite
devr-i Cumhuriyet : Cumhuriyet devri, dönemi
hakikat : gerçek, doğru
himayetkârâne : koruyucu olarak
hükûmet-i İslâmiye : İslâm hükümeti
iptida : başlangıç
katre : damla
küşad : açma, açılış
mebus : milletvekili
Meclis-i Meb'us : Mebusan Meclisi; Millet Meclisi
misillu : gibi, benzeri
muhalif : aykırı
niyaz etmek : dua etmek, yalvarmak
nüsha : kopya
rahmet-i İlâhî : Allah’ın rahmeti, şefkat ve merhameti
şark : doğu
tahrifçi : bozguncu
tahsis etmek : ait kılmak, ayırmak
tecrid : yalnız; yalnız bırakılmış
tesis : kurma
vaiz-i umumî : genel vaiz
vuku : gerçekleşme, meydana gelme
âsâyiş : bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu, güvenlik
beraat : temize çıkma, suçsuz olduğu anlaşılıp serbest bırakılma
beşer : insanlar
çare-i yegâne : tek çare
dahilî : içe ait
dalâlet : hak yoldan sapkınlık
darülfünun : üniversite
emniyet : güvenlik
esbap : sebepler
hususan : özellikle
hükümet-i İslâmiye : İslâm hükümeti
ifsad edilmek : bozulmak
ihlâl : bozma, karıştırma
kat'î : kesin
mânevî : maddî olmayan, mânâ ile ilgili olan
mazhar : erişme, nail olma
mebde' : başlangıç
mukabele : karşılık verme
mukabil : karşılık
musalâhat-ı umumiye : herkes için geçerli faydalar
mübareze etmek : karşı koymak, mücadele etmek
müsalemet-i umumiye : herkesi içine alan barış ve huzur
müteşebbis : girişimci
pakt : antlaşma
resmî : devletin olan, devlete ait
sair : diğer, başka
selâmet : esenlik, güven
sulh-u umumî : herkesi içine alan barış
tahribat : tahripler, yıkıp bozmalar
tahsin : güzel bulma, güzelliğini ilân etme
temin etmek : sağlamak
tesis : kurma, yerleştirme
teşkil etmek : oluşturma, meydana getirme
ulema : âlimler
ulûm-u imaniye : imanla ilgili ilimler
ulûm-u müsbete ve fenniye : müsbet bilimler ve fenler; ispata dayalı pozitif ilimler ve fenler
umum : bütün
vuku bulan : meydana gelen
alâkadar : alâkalı, ilgili
âlem-i İslâm : İslâm dünyası
Arabî : Arapça
beynelmilel : milletler arası, uluslararası
cihandeğer : dünyalara değer
ebede kadar : sonsuza kadar
elyak : daha lâyık
ezan-ı Muhammedî : Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği dinin ezanı; tevhidi ilân etmek amacıyla yüksek sesle yapılan kutsal davet
feyiz : bereket, bolluk
hakaik-i imaniye : iman hakikatleri, esaslar
hasıl olan : meydana gelen
havale edilme : gönderilme, bırakılma
hayır : iyilik, güzellik
hususan : özellikle
hükûmet-i İslâmiye : İslâm hükümeti
ihya : hayat verme, canlı hâle getirme
intibah : uyanma
irtica : gericilik
istikbal : gelecek
itibar : saygınlık
kemâl-i takdir ve tahsin : mükemmel bir takdir ve güzel bulma; çok beğenme
lemean etmek : parıldamak, ışık saçmak
mahiyet : temel nitelik, özellik
medar : sebep, kaynak
misl : benzer
muhalif : aykırı
müessese : kuruluş, kurum
nazar : bakış, dikkat
nevi : tür, çeşit
sulh-u umumî : herkesi içine alan barış
şeâir-i İslâmiye : İslâma sembol olmuş iş ve ibâdetler
tehir : erteleme, sonraya bırakma
temin etmek : sağlamak
terakkî : yükselme, ilerleme
yâd edilme : anılmak