Afrika'nın manevi rehberliğe de ihtiyacı var
Görmez, 2. Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi sonuç bildirgesini kamuoyuna açıkladı
Risale Haber-Haber Merkezi
2. Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi sonuç bildirgesinde, "Bölge ülkelerinde sağlıklı dini bilgiye dayalı manevi rehberliğe olan ihtiyaç, özellikle kriz bölgelerinde barış ve huzurun tesisi için inisiyatif alabilecek 'Afro-Asya İslam Dünyası Manevi Liderler Birliği' mahiyetinde bir oluşumun gerçekleştirilmesini zorunlu kılmaktadır." denildi. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, 2. Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi sonuç bildirgesini kamuoyuna açıkladı.
Başkan Görmez, programda yaptığı konuşmada, son aylarda özellikle kuzey Afrika ülkeleri olmak üzere Orta Doğu’da, Arap dünyasında ve dünyanın geri kalan kısımlarında yaşanan endişe verici hadiselerin bir an önce sağlıklı bir çözüme ulaşmasının ve akan kardeşkanının bir an önce durmasının vicdan sahibi herkesin en önemli temennisi olduğunu bildirdi.
Afrika’da İslam’ın varlığının tüm Müslümanlar için sadece bir hafıza bilgisinden ibaret olmadığını vurgulayan Başkan Görmez, bu durumun her bir Müslüman için İslam kardeşliğinin ortaya konacağı bir sınanma ve imtihan alanı olduğunu söyledi. Afrika’daki Müslümanların son birkaç asırda uluslararası siyaset, güç ve çıkar çatışmaları arasında güçsüz bırakıldığını kaydeden Başkan Görmez, temsil ve aidiyetle başlayan bir dizi sorunun bugünkü Afrika gerçeğini ortaya çıkardığını bildirdi.
Afrika Müslümanlarının bu kayıpları karşısında dünya Müslümanlarının ilgisiz ve kayıtsızlığının asla kabul edilemeyeceğini bildiren Başkan Görmez, Türkiye’nin üstlendiği rolün de her türlü takdirin üzerinde olduğunu kaydetti.
Dünya kamuoyuna deklare edilen sonuç bildirgesi aşağıdaki maddelerden oluşuyor;
II. Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi 21-25 Kasım 2011 tarihleri arasında T. C. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ev sahipliğinde ve T.C. Başbakanı’nın himayelerinde İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
Birincisi 2006’da İstanbul’da gerçekleştirilen bu zirvelerdeki temel amaç Türkiye’yle Afrika’daki Müslüman topluluklar arasında dini ilişki ve işbirliği imkânlarını araştırmak işbirliği şartlarını oluşturmak, geliştirmek ve bütün bu süreçlerin gerektirdiği adımları atmaktır.
İnsanlık 21. Yüzyılın ilk çeyreğinde dünya tarihinin şahit olduğu en önemli değişimlerden birisini daha gerçekleştirecek gelişmelere tanık olmaktadır.
Küresel ölçekte yaşanan ekonomik ve mali krizlere politik bunalımlar eşlik etmekte, yer küre bir yandan tabii afetler diğer yandan sosyal buhranlarla çalkalanmaktadır. Müslüman coğrafyası kırk yıllık hanedan iktidarlarının alaşağı edildiği yaygın halk kitlelerinin sokakları ve meydanları doldurduğu daha özgür daha müreffeh daha paylaşımcı daha adil bir gelecek arzusuyla sesini yükselttiği bir süreci yaşamaktadır. Kimi medya organlarının bahar olarak nitelediği bu süreçte kuşkusuz binlerce inanmış insanın kanı akıtılmakta küresel siyasetlerin de etkisiyle yönetimlerle halk karşı karşıya gelmekte ve ilgili ülkeler meçhul bir geleceğe sürüklenmektedir. Başta kuzey Afrika ülkeleri olmak üzere orta doğuda Arap dünyasında ve dünyanın geri kalan kısımlarında yaşanan bu endişe verici hadiselerin bir an önce sağlıklı bir çözüme ulaşması akan kardeşkanının durması vicdan sahibi herkesin en öncelikli temennisidir. Bu süreçte dünyamız bir yandan açlık kıtlık diğer yandan deprem, tsunami ve sel baskınları gibi felaketlerle karşı karşıya karşı karşıyadır. Bu kabil afetlerin bir daha yaşanmaması yüce Allah’tan niyazımızdır.
Afrika’da İslam’ın varlığı tüm Müslümanlar için sadece bir hafıza bilgisinden ibaret olmayıp ayrıca her birimiz için İslam kardeşliğinin gereğini yerine getirmekle ilgili duyarlılıkların ortaya konacağı bir sınanma ve imtihan alanıdır. Afrika’da İslam ve Müslümanlar son birkaç asırda uluslararası siyaset, güç çıkar çatışmaları içinde güçsüz bırakılmış, temsil ve aidiyetle başlayan bir dizi sorun bugün Afrika’nın “makus gerçeği”ni ortaya çıkarmıştır.
Eski ve yeni sömürgecilik siyasetleri ile kendi sahip oldukları zenginliklerinden ısrarla uzak tutulmaya çalışılan Afrika Müslümanları, dini, milli, kültürel ve eğitsel yönden sürekli olarak baskı altında tutulmakta ve kendi öz çıkarlarının gerektirdiği adımları atma konusunda asla rahat bırakılmamaktadırlar. Açık olarak ifade etmek gerekir ki Afrika Müslümanlarının bu kayıpları karşısında Dünya Müslümanlarının ilgisiz ve kayıtsızlığı tercih etmesi asla kabul edilemez. Türkiye’nin üstlendiği rol her türlü takdirin üzerindedir.
Afrika Müslümanlarının her bir oluşumu, Afrika insanının sorunlarına duyduğu ilgi ve taşıdıkları çeşitlikleri, ağırlık, rol ve farklılıklarıyla özel olarak ele alınmayı ve değerlendirilmeyi gerektirmektedir. Kuzey, orta ve Güney Afrika ülkelerindeki Müslüman gerçeği, bağımsız, nisbi bağımsız veya azınlık statüsündeki yapılarıyla her biri birbirinden farklı birer tecrübeyi temsil etmektedirler.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın öncülük ve koordinasyonunda dini sosyal alanda Afrika genelinde ortaya konulacak işbirliği ve fiili tecrübe tüm Müslüman halkların özgüvenlerine kavuşmalarında, kendi kimlik ve aidiyetlerini ihya etmelerinde emsalsiz katkılar sunacaktır.
Aşağıda imzası olan Zirve üyesi ülke temsilcileri, bu tecrübenin imkân, sınır ve değerlerinin neler olduğu konusunda atılacak adımları güçlendirmek üzere aşağıda sıralanan hususlarda mutabakata vardıklarını dünya kamuoyuna deklare ederler:
1. Yüce Dinimiz İslamiyet kul ile Allah arasındaki engelleri kaldırmıştır. Allah insanı hür ve irade sahibi olarak yaratmıştır. İslam fert ve toplumun huzur ve mutluluğunu istemiştir. İslam, bütün insanların eşit, insan onur ve saygınlığına yakışır biçimde birlikte yaşamalarını istemiştir. İslam dini insanlığın ırk, dil ve renk çeşitliliğini zenginlik olarak kabul etmiştir. İnsanlığın ortak sorunlarına birlikte çözüm üretilmesini önermiştir.
2. Yüce Dinimiz, İslam’ın tarih boyunca barış, sevgi ve kardeşlik dini olduğu açıkça bilinmesine rağmen, son zamanlarda dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelen şiddet ve terör olaylarıyla Müslümanların ve İslam dininin özdeşleştirilmesi hiçbir şekilde tasvip edilemez.
3. Bugün, genel olarak sömürgeleştirmelerle, köle ticaretiyle, iç savaşlarla, yardıma muhtaç insan görüntüleriyle çizilen Afrika imajı, kıta insanının kültürel ve manevi zenginliğini örtmektedir. Oysa Afrika, tarih boyunca bilim ve düşünce alanında insanlığa sunduğu katkılarla anılmalıdır. Afrika gerçeği budur. Kıtanın asıl sorunlarına çözüm bulabilmek, dünyanın Afrika toplumlarıyla doğru ilişkiler kurmasını sağlayabilmek için oluşturulan çarpık imajın değiştirilmesi yönünde insanlık olarak ortak çaba gösterilmelidir.
4. Kişinin, dini inancını ifade etmesi ve bunu başkalarıyla paylaşması temel bir hak ve hürriyettir. Ancak, bazı kişi kurum ve kuruluşların işsizlik, sağlık sorunları, fakirlik ve iç savaş gibi ekonomik ve siyasi sorunlardan kaynaklanan zaafları, ekonomik, teknik ve askeri güç ve imkânları, psikolojik üstünlükleri kullanarak çıkar vaatleriyle vicdanların baskı altında tutulması ve bu yolla masum insanlara din ve inanç empoze edilmesi asla kabul edilemez.
5. Afrika’nın çeşitli bölgelerinde devam eden çatışmalarda ve iç savaşlarda doğrudan masum halkı, cami ve mescitleri, mukaddes mekânları ve tarihi eserleri hedef alan saldırılar, gerçekte birer insanlık suçudur. Bu bölgelerde meydana gelen çatışma ve savaşların bir an önce durması en büyük temennimizdir. Farklı din mensuplarından da bu yönde aynı gayret ve samimi yaklaşımın beklendiği bilinmelidir. Özellikle Afrika insanının can, mal ve namusları ile din ve vicdan hürriyetlerinin güvence altına alınması, huzurlu ve müreffeh bir hayata kavuşturulması, barış ve hoşgörünün teşvik edilerek yaygınlaştırılması yönünde her türlü gayret ve çaba herkes tarafından desteklenmelidir.
6. Afrika insanına insani yardımların bile ulaşmasını engelleme derecesine varan her türlü dini, mezhebi, ideolojik, bağnaz ve tutucu taassup kınanmalı; Afrika’nın açlık, sefalet, kıtlık, ırkçılık, ölümcül hastalıklar, eğitimsizlik, inanç özgürlüğünün kısıtlanması gibi sorunlarla mücadelesinde kendilerine yardımcı olunmalıdır. Bu konuda çalışmalar yürüten samimi sivil toplum kuruluşlarının kendi aralarında ve ilgili ülke kurumlarıyla işbirliği içinde çalışmalarının gerekliliği aşikârdır.
7. Müslümanlar arasında görülen indirgemeci din anlayışının, Müslümanların birliğine yönelik en ciddi tehditlerden biri olduğu, Müslüman toplulukların geleneksel dokusuyla asla uyuşmadığı, ayrıştırıcı ve yıkıcı bir etki meydana getirdiği hatta bazen kardeşkanı dökülmesine varan iç çatışmalara yol açtığı esefle izlenmektedir. Ne yazık ki bu durum sadece bazı Afrika ülkelerine has olmayıp Balkanlar, Kafkaslar, İç Asya başta olmak üzere hemen hemen her yerde rastlanılan bir fenomendir. İslam dünyasının bu konuda ciddi bir öz eleştiri yapması aciliyet kesbetmektedir.
8. Kıtadaki huzur, barış ve istikrarın sağlanmasına aynı zamanda İslam dininin doğru anlaşılması ve uygulanmasına zemin oluşturacak olan başta din eğitimi olmak üzere, din hizmetleri alanlarında Türkiye ile olduğu kadar, Afrika ülkelerinin de kendi aralarında her türlü bilimsel ve teknik işbirliği imkânlarının geliştirilmesi desteklenmelidir.
9. Bölge ülkelerinde sağlıklı dini bilgiye dayalı manevi rehberliğe olan ihtiyaç, özellikle kriz bölgelerinde barış ve huzurun tesisi için inisiyatif alabilecek “Afro-Asya İslam Dünyası Manevi Liderler Birliği” mahiyetinde bir oluşumun gerçekleştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu birliğin yapı, içerik ve işleyişi konusunda ön çalışma yapmak üzere bir heyet teşkil edilmelidir. Bu birlik küresel ve mahalli ölçekte İslam’a ve Müslümanlara yönelen meydan okumalar karşısında ortak bir duyarlılık, ortak dil ve yöntem ile hareket edebilen, ilgili uluslar arası kuruluşlarla işbirliği yapabilen kurumsal bir yapılanmaya sahip olmalıdır.
10. Afrika ülkelerinde ve Türkiye’deki akademik çevrelerin, düşünce enstitülerinin Afrika’daki dini, sosyo-kültürel ve eğitsel alanlarda bilgi, dokümantasyon ve veri birikimi oluşturulması konusunda daha çok inisiyatif almaları sağlanmalıdır.
11. Dini ve Akademik alanda bilgi üretimi için kıtanın farklı bölgelerinde araştırma merkezlerinin açılması için çalışmalar başlatılmalı ve özellikle modern teknolojilerle donatılmış kütüphanelerin tesisi için ortak projeler hazırlanmalıdır.
12. Ülkelerimizin ve dini teşkilatların iletişim ve koordinasyonunu daha etkin sağlanması açısından Afrika ülkelerinde Türkiye’nin her düzeyde dini temsilciliklerinin açılması gereklilik arz etmektedir.
13. Türkiye başta olmak üzere Afrika ve Müslümanların sorunlarına duyarlı olan iş çevrelerinin bölgeye yönelttiği desteğin devam etmesine ve bu desteğin koordineli ve sürekli olarak geliştirilmesine önem verilmelidir.
14. Afrika ülkelerindeki azınlık Müslümanlar başta olmak üzere Müslüman azınlık politikalarının geliştirilmesine öncelik verilmesi ve bu meyanda geliştirilecek programlarda çoğunluk Müslümanlarla azınlık Müslümanlar arasındaki sosyal yapı, psikoloji ve sosyo-politik durum dikkate alınmalıdır.
15. Başta Osmanlı eserleri olmak üzere Afrika Ülkelerindeki İslami bakiye, cami ve mescitlerin inşa ve onarımı, restorasyonu konularında yardımlaşmanın imkânlar ölçüsünde sağlanmasına öncelik verilmelidir.
16. Kıta ülkelerinde İslam dininin tanıtıldığı, dini bilgilerin verildiği eğitici ve kültürel yayınların yapıldığı radyo ve Televizyon istasyonlarının kurulmasına ihtiyaç vardır. Bu hizmetler kıta Müslümanlarının yaygın olarak eğitimine ve yanlış dini ve kültürel telkinlere karşı bilinçlenmelerinde de önemli katkılar sağlayacaktır.
17. 2006 yılında gerçekleştirilen I. Zirvede de vurgulandığı gibi Afrika Müslüman toplulukları, genel eğitim hizmetlerinde karşılaştıkları alt yapı ve yöntem sorunlarının çözümüne acilen ihtiyaç duymaktadırlar. Bu amaçla, İslam din bilimleri, din eğitimi ve din hizmetleri alanında kaynak eserler temin edilmeli, ihtisas kütüphaneleri oluşturulmalıdır. Din görevlilerine yönelik hizmet içi eğitim imkânı, yeni yetiştirilecek din görevlilerine yönelik eğitim programları geliştirilmeli; Türkiye’de orta ve yüksek din eğitimi ve öğretimi görmek isteyenler için ihtiyaç oranında kontenjan ve burs imkanı sağlanmalıdır.
18. Afrika ülkelerinde dini saha başta olmak üzere eğitimli, yetişmiş insan kaynağına duyulan acil ihtiyacın karşılanmasında Türkiye’nin daha fazla inisiyatif üstleneceği beklenmekte ve bu konuda büyük oranda Türkiye’nin imkanlar sunmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Öncelikle Afrika ülkeleri arasında din eğitimi alanında ortak çalışmalar artırılmalı, kıtanın sahip olduğu tecrübeden de istifade edilmeli, özellikle diğer İslam ülkeleri ile karşılıklı etkileşim ağları kurulmalıdır. Afrika Müslüman toplum gerçeği ile uyumlu, sürdürülebilir, her düzeyde müfredat programlarının Türkiye tecrübesi ile Afrika koşullarına uyarlanması konusunda çalışmaların başlatılması aciliyet kesbetmektedir. Bu anlamda Türkiye’deki İmam-Hatip Lisesi benzeri eğitim kurumlarının Kıta ülkelerinde de modellenmesi ve bunların İlahiyat Fakültesi gibi Yüksek Din eğitimi veren fakültelerle devamı sağlanmalıdır.
19. Bölgedeki din görevlisi ihtiyacını karşılamak amacıyla Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Kuran Kurslarında ve ülkemizdeki din eğitimi kurumlarında Afrika kıtasından öğrencilere din eğitimi verilmesi ve öğretim verilmesi ve eğitimli din görevlisi ihtiyacını karşılamak maksadıyla karşılıklı işbirliği faaliyetlerinin artırılarak sürdürülmesi ve bu faaliyetlerin bölgede ihtiyaç duyulan bütün ülke ve bölgeleri de kapsayacak şekilde geliştirilmesi gerekmektedir.
20. Söz konusu ülke ve topluluklarca ihtiyaç duyulan dini yayınların temin edilebilmesi için Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ve katılımcı ülkelerin ortak çalışmalar yapılması gerekmektedir.
21. İslam din eğitiminde, Afrika’yı geçmişte yüksek noktalara taşıyan geleneksel dini ve ahlaki sosyal yapıların korunması ve geliştirilmesine özen gösterilmelidir.
22. Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 2006 yılında uygulamaya konulan kardeş şehir projesi Afrika kıtasını da içine alacak şekilde genişletilmiş olup Afrika’nın 31 ülkesi ile Türkiye’nin il ve büyük ölçekli ilçe müftülükleri kardeş şehir olarak belirlenmiştir. Afrika’da yaşayan dindaşlarımızın ihtiyaç duydukları cami, okul, kütüphane, yayın, eğitim ve çeşitli sosyal (sünnet, kurban, gezi v.b.) etkinliklerin gerçekleştirilmesi amacıyla Kardeş Şehir projesinin diğer ülke ve bölgeleri kapsayacak şekilde genişletilmesine, proje kapsamında ortaya konan çalışmaların daha da geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
23. Vekâletle kurban kesimi kampanyası çerçevesinde Afrika kıtasındaki bazı ülkelere Türkiye Diyanet Vakfı tarafından her sene organize edilerek ulaştırılan kurban kesim hizmetinin kıtanın tamamına ulaşabilmesi için ilgili ülkelerdeki sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği artırılmalıdır. Ayrıca ilgili ülkelerdeki hayvan varlığının korunması ve geliştirilmesi amacıyla dişi hayvan yerine mümkün olduğunca erkek hayvan kurban edilmesine azami dikkat gösterilmesi konusunda görüş birliğine varılmıştır.
24. Türkiye-Afrika Müslüman Ülke ve Topluluklar Zirvesi çerçevesinde alınan kararların yakından takibi konusunda Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde daimi bir sekretarya oluşturulmalıdır. Burada hem Türkiye’den hem de Afrika’dan görevliler bulundurulmalı ve zirvelerde alınan kararların takibi ve gelecek zirve için ön hazırlıkların sağlıklı bir şekilde yapılması sağlanmalıdır.
25. Tarihten gelen bilgi, birikim ve tecrübesi, jeo-politik ve jeo-stratejik konumu, demokratik yapısı, ekonomik ve endüstriyel düzeyi, tarihin derinliklerinden itibaren sahip olduğu dini manevi potansiyeli sebebiyle Müslüman Afrika ülke ve toplulukları başta gelmek üzere İslam dünyasının karşı karşıya bulunduğu sosyo kültürel sorun alanlarında Türkiye’nin sahip olduğu bu imkanları şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Müslüman kardeşleri ile paylaşacağına olan güvenimiz tamdır.