Meşrutiyeti şeriat namına alkışladım

Meşrutiyeti şeriat namına alkışladım

Günün Risale-i Nur dersi

Bismillahirrahmanirrahim

Avrupa, bizdeki cehalet ve taassup müsaadesiyle, şeriatı—hâşâ ve kellâ—istibdada müsait zannettiklerinden, nihayet derecede kalben üzülmüştüm. Onların zannını tekzip etmek için, Meşrutiyeti herkesten ziyade şeriat namına alkışladım.

Lâkin yine korktum ki, başka bir istibdat tekrar o zannı tasdik eder diye, ne kadar kuvvetim varsa Ayasofya Camiinde meb’usana hitaben feryad ettim. Ve söyledim ki:

Meşrutiyeti, meşruiyet unvanı ile telâkki ve telkin ediniz. Ta yeni ve gizli ve dinsiz bir istibdat, pis eliyle o mübareği ağrazına siper etmekle lekedar etmesin.

Hürriyeti, âdâb-ı şeriatla takyid ediniz. Zira câhil efrad ve avam-ı nas kayıtsız hür olsa, şartsız tam serbest olsa, sefih ve itaatsiz olur.

Adalet namazında kıbleniz dört mezhep olsun. Ta ki namaz sahih ola. Zira, hakaik-i meşrutiyetin sarahaten ve zımnen ve iznen dört mezhepten istihracı mümkün olduğunu dâvâ ettim. (Divan-ı Harb-i Örfî, İki Mekteb-i Musibetin Şehadetnamesi)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:
âdâb-ı şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin koyduğu edep ve kurallar
adalet : hak sahibine hakkını verme, haksızı terbiye etme ve cezalandırma
ağraz : kinler, garazlar, kötü maksatlar
âkılâne : akıllı, mantıklı olarak
avâm-ı nas : halk tabakası
boykot/boykotaj : ambargo uygulama; bir şahıs veya devletle alışveriş ve münasebetleri kesme
cihad : mücadele, çalışma, çabalama
dâvâ : iddia
efrad : fertler
esvap : elbiseler, giysiler
fenalık : kötülük
hakaik-i meşrutiyet : meşrutiyetin hakikat ve esasları
harb-i iktisadî : ekonomik savaş
hâşâ ve kellâ : asla ve asla, kesinlikle öyle değil
hikmet-i hükûmet : yönetim ilmi; hükûmetin takip ettiği maksat ve hikmet
hitaben : hitap ederek, seslenerek
husumet : düşmanlık
irfan : bilgi ve kültür
irtibat : bağ, ilişki
istibdad : baskı ve zulüm
istihrac : hüküm çıkarma
ittifak : birlik, birleşme, beraberlik
iznen : şeriatın müsaade ettiği, izin verdiği ölçüde
kalben : kalbî olarak
lekedar etme : lekeleme
mamulât : yapılmış ürünler, imâl edilmiş şeyler
marifet : eğitim; ilim, bilim
meb’usan : mebuslar, milletvekilleri
mezhep : dinde tutulan yol; burada İslâm hukukunun uygulamaya dair hükümlerini şeriata uygun olarak yorumlayan Hanefî, Şâfiî, Malikî ve Hanbelî mezhepleri kastediliyor
müşarün ileyh : kendisine işaret edilen (Üstad Bediüzzaman)
müşevveş : karışık, düzensiz
mütenasip : uyumlu
nihayet : son derece
sahih : doğru, kusursuz
sarahaten : açıkça
sebebiyet : sebep olma, neden olma
sefih : yasak zevk ve eğlencelere aşırı düşkün olma, zararını ve yararını ayırt edemeyen
sevk eden : yönlendiren, yönelten
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi, İslâmiyet
taassup : aşırı derecede, körü körüne bağlılık
tâdil : düzeltme, ıslah etme
takyid etme : sınırlama, kayıt altına alma
tasdik : doğrulama, onaylama
tekzip : yalanlama
telâkki : anlama, kabul etme
telkin : fikir aşılama, fikren yönlendirme
terakki : ilerleme, yükselme
teyakkuz : uyanıklık
unvan : isim, nam, ad
zımnen : gizlice
zurafâ : zarif kimseler