Çocuğun anne-baba üzerindeki hakları
Haftanın hutbesi
Risale Haber-Haber Merkezi
Bismillahirrahmanirrahim
İnsanoğlunun tarih boyunca en büyük amacı kendini huzur ve güvende hissettiği bir toplum meydana getirmek olmuştur. İnsanın kendini huzur ve güvende hissettiği bir toplum oluşturması için o toplumdaki aile yapısını sağlam temeller üzerine inşa etmesi lazımdır. Bu ise en başta çocukların maddi ve manevi yönden eğitilmesi ile olur. Çünkü çocuklar geleceğin büyükleri ve söz sahipleridir. Bunun için çocuklarını ihmal eden bir toplum hiçbir zaman huzura ve rahata erişemez.
Peygamberimiz’in “küçükken öğrenilenler taşa, büyükken öğrenilenler suya yazılmış gibidir" Hadisi şerifi doğrultusunda çocuklarımıza imanı, islamı, ahlakı başta yaşantımızla sonra sözlerimizle anlatmalıyız. Çünkü bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir imanî dersi alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın esaslarını ruhuna alabilir. Âdetâ müslüman olmayan birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşüyor. Özellikle, peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî derslerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet yerinde onları istememek çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi belâ olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki dâvâcı olur: "Neden imanımı İslâmi terbiye ile kurtarmadınız?"
İşte bu hakikate binaen, en bahtiyar çocuklar onlardır ki, iman ve islamiyet dairesine girip dünyada peder ve validesine hürmet ve hizmet ve hasenatı ile onların defter-i a'mâline vefatlarından sonra hasenatı yazdırmakla ve âhirette onlara derecesine göre şefaat etmekle bahtiyar evlât olurlar.
Aziz müminler
Çocuklar peygamberimizin ifadesiyle cennet çiçeği, gönül meyvesidir. Kur’an-ı Kerim'in beyanıyla ise şu dünya hayatının süsü, bizlere Allah’ın lütfu ve bizler için bir imtihan vesilesidir. Yüce Nebi (asm) o cennet çiçeklerine bırakacağımız mirasın ne mal ne mülk ne para ne makam olmadığını, o gönül meyvelerine bırakılabilecek en güzel mirasın güzel ahlak olduğu ondan daha bir üstün mirasın olmadığını bizlere ifade etmiştir. Bunun içindir ki en başta çocuğumuza güzel ahlakı kazandırmaya çalışmalıyız. Eğer ana baba biçare çocuğunu ebedi hapis olan Cehennemden ve ebedi idam olan olan küfür ve sapıklık içinde ölmekten kurtarmaya gayret etse çocuğuna Allah’ı, Peygamberi dinini öğretse ve öyle yetiştirse o çocuğun bütün ettiği hasenâtının, iyiliklerin bir misli, ana babasının defter-i a'mâline geçeceğinden, ana veya babasının vefatından sonra her vakit hasenatlarıyla ruhuna nurlar yetiştirdiği gibi, âhirette de, değil dâvâcı olmak, bütün ruh u canıyla şefaatçi olup ebedî hayatta ona mübarek bir evlât olur. Allah ve Resulünün istediği ve toplumun arzu ettiği nesil de böyle bir nesildir.
Aziz din kardeşlerim
Unutmayalım ki çocuklarımız bize Allah’ın birer emaneti ve hediyesidir. O emaneti emanet sahibinin yani Allah-ü Teala’nın istediği ve Resulü (ASM) vasıtasıyla bizlere öğrettiği şekilde yetiştirmeliyiz. Bir ağacın on sene, onbeş sene sonra meyve vermesi için uğraşan insan, o çabasının birazını çocuğunun maddi ve manevi eğitimine verse ne ailede ne de toplumda bir huzursuzluk kalır mı? Milletimizin gelişmesini, kalkınmasını, huzurunu istiyorsak çocuğumuza iman hakikatlarını, islamı ahlakını öğretmeli ona helal lokma yedirmeli, onun eğitim hayatı için gayret göstermeliyiz. İşte o zaman bizi kimse yıldıramaz ve yıkamaz. Bizim üzerimizde kimse hesap kitap yapamaz.
Hutbemi Peygamberimizin (asm) hadis-i şerifleriyle bitiriyorum. "Ebeveynin evlâda bırakacağı en güzel mirâs, hiç şüphesiz ki, onu güzel terbiye etmesidir" (Tirmizî, Birr, 33).
"Güzel terbiye edilen çocuk, ebeveyni için âhiret mutluluğunun sebebidir. Ölen insanın amel defteri kapandığı halde salih evlât bırakanın defteri kapanmaz; onun yaptığı hayırlı işlerden ebeveyn de mutlak fayda görür." (Müslim, V, 73; Ahmed b. Hanbel, IV, 105).
Hazırlayan: Fatih Aksüt