Hacda üç bayram birden yaşanıyor

Hacda üç bayram birden yaşanıyor

Mekke'de bulunan milyonlarca hacı adayı dün Arafat Vakfesi'ni yaptı, sabaha karşı Müzdelife'de şeytan taşladı ve böylece 'hacı' oldu. Kutsal topraklarda milyonlarca müslüman 3 bayramı birden kutladı

 

Mekke'de bulunan milyonlarca hacı adayı dün Arafat Vakfesi'ni yaptı, sabaha karşı şeytan taşladı ve böylece 'hacı' oldu.

Sayıları 5 milyonu bulan hacı adayları, aynı mekanda aynı tip giysileri yani ihramlarıyla Allah'a yalvardı ve tövbe diledi.

Müslümanlar, haccın en önemli vazifelerinden birini yerine getirirken, aynı anda aynı mekanda ifa edilen en büyük ibadeti de gerçekleştirmiş oldu.

Dün Mekke'ye yağan şiddetli yağmur nedeniyle hacı adayları 5 saat gecikmeli olarak Arafat'a ulaştı ve çadırlara yerleşti.

VAKFE DUASI...

Sabah namazını her çadıra verilen imamlar eşliğinde kılan hacı adayları, Diyanet İşleri Başkanlığı'nca yapılan hac programının ardından öğle ve ikindi namazını, öğle saatinde yine hep birlikte kıldı.

Namazın ardından Arafat'ta vakfe duası başladı. Yaklaşık yarım saat süren duada çadırların önüne çıkan ve Kâbe'ye dönen kadınlı erkekli hacı adayları Allah'tan af diledi. Ayağa kalkamayan hacı adayları ise oturarak duaya katıldı.

Bugün hacda üç bayram birden yaşanıyor  

Bugün bayram. Siz bu satırları okurken biz, milyonlarca Müslüman ile birlikte şeytan taşlamak için Mina'da olacağız.

Akabe'de ilk şüphenin, tereddüdün başına Müzdelife'den gece topladığımız taşları atacağız. Daha sonra Kâbe'yle başladığımız yolculuğu yine Kâbe'de bitirmek üzere farz tavaf için oraya koşacağız. Ve burada üç bayramı birden idrak edeceğiz. Kurban Bayramı'nın yanı sıra, cuma ayrı bir bayram ve affın fermanını almak üçüncü bir bayram olarak coşkusunu yüreklerde hissettirecek. Burada sadece dua, ibadet, gözyaşı, rahmet, şefkat ve kucaklaşma var. Bu coşku seli içinde haccımızı noktalayıp, 'Sevgililer Sevgilisi'nin köyüne gideceğiz. Orada günahlardan arınmış bir şekilde tekmil verecek ve iznini alıp vatanımıza döneceğiz.

Arefe'den bir gün önce terviye günü milyonlarca insan mahşeri andıran bir kalabalık halinde aflarına ferman aramak için sağnak yağmur altında yollara düştü. Yolculuk, "gök kapılarının gıcırtılarının duyulduğu" Arafat'a...

Kâbe'den başlayan ve yine Kâbe'de bitecek olan bir yolculuk bu... Hakk'ın evini ziyarete niyet edildiği an başlamıştı bu yolculuk. Hac için kaydını yaptıran her insan kendini oraya hazırlamaya başlar. Bu hava içinde yola çıkar, adına mikat denen hududa gelince bilir ki burası Rabb'in huzurunun hudududur. Oradan içeriye girerken Rabb'in hudutlarından içeriye giriyor gibi olur. "Rabb'imin evinin bahçesinde dolaşıyorum. Rabb'im kalbime bakıyor, davranışlarımı eliyor, niyetime ve duygularımın duruluğuna bakıyor. Öyle bir haneye misafir geldim ki, mihmandar-ı kerim, içimi de dışımı da görüyor. Dilimden yükseleni de kalbimden yükseleni de biliyor. Aklımdan geçenleri okuyor, duygularımda heyecan halinde kendisini hissettireni biliyor." düşüncesi kaplar yüreğini.

Onun için dilinde hiç durmadan tekrar ettiği, yeri göğü inlettiği bir virdi var; başka şeyler dememek, başka düşünmemek, yad ellere bakmamak, yad kelimeleri dile almamak, yad şeyleri duymamak için hep beraber "Lebbeyk Allahümme Lebbeyk! Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk! İnnel hamde ve'n-ni'mete leke velmülk, lâ şerîke lek!- Başım gözüm üstüne Allah'ım, başım gözüm üstüne! Geliyorum huzuruna ve icabet ediyorum davetine ki, bütün mülk ve nimet Senindir; hamde de ancak Sen layıksın. Senin şerîkin, benzerin, ortağın yoktur!" der, coştukça coşar. Telbiye dediğimiz bu virdi ta Bâbüsselam'da durup Beytullah'a selam çakacağı ana kadar tekrar eder.

Beytullah'ı ilk görüş...

Ve bir anda Rabb'in evi bütün ihtişamıyla görününce Muhbir-i Sâdık'ın (sallallahu aleyhi ve selem) bu mevzudaki beşaretini hatırlar: "Beytullah'ı ilk gördüğünüz anda yapacağınız dualar makbuldür". Lebbeyk'ini keser, ellerini kaldırır; orada artık zaman durur, mekân başka bir renge bürünür. Gözyaşları ceyhun olur. O anda bütün mahlûkatı, insanlığı ve yönünü Kâbe'ye çeviren milyarlarca Müslüman'ı temsil ettiği düşüncesiyle gönlünden diline dökülenlere tercüman olur. Ciddi bir vakar ve sekine içinde Rabb'in beytinden içeriye girer.

Artık Rabb'in nigehbanlığı altında olduğuna kat'iyyen emindir. Ayaklarının altında yumurta var gibi yürür. Bir edeb abidesi haline gelmiş, dudağı titremekte, rengi kaçmış, benzi uçmuştur. Mahşerde huzura hesap vermek üzere çıkıyor gibi bir hava almıştır onu. Kendisine verilen bütün selamları, bünyesine tevdi edilmiş bir emanet gibi muhafaza eden Hacer-i Es'ad'in karşısına dikilir. Ona Fahr-i Kâinat Efendimiz selam çaktığı için bir selam çakar, imkân bulursa yaklaşır, hâlâ Resûl-i Ekrem'in dudaklarının ıslaklığını veya ondan kalan manayı taşıyan Hacerü'l-Es'ad üzerinde dudaklarını gezdirir. Yaşaran gözleri yüzünü ıslatırken Kâbe'yi sol tarafına alır. Kalbiyle Kâbe arasına bir şey girsin istemez. Hakk'ın evinde kendisine açılan bir menfezden Hakk'ın cemalini vicdanında müşahede etmek için Beytullah'ın etrafında dönmeye başlar. Tavafını bitirince, dudağı yanmış, sinesi kebab olmuş bir şekilde Metaf'dan ayrılır. Makam-ı İbrahim'de iki rekât namaz kılar. Allahu Teâlâ bu namaza merhamet nazarıyla bakar. Affın müjdesi olan şerbeti zemzem olarak kuluna takdim eder. Onun için her tavafın ardından sanki Hakk'ın elinden içilecekmiş duygusuyla zemzeme koşulur.

Zemzemi içtikten sonra sa'y yapmak üzere Safâ tepesine tırmanır, safâyı bulmuş gibi zevk içinde Merve'ye bakar, vadi arkasında mecnun gibi koşmaya başlar. Orada koşarken mazi bütün hatıratı ile bir kitap gibi canlanır. Bir yanda Hz. İbrahim'in sadakati, bir yanda Hz. Hacer'in teslimiyeti belirir ufukta. Tepeler arasında koşarken az bir kıpırdanışa Rabb'in lütfettiği zemzemi düşünür ve kendi gönül zemzeminin fışkıracağı anın hayaliyle mest olur. Sa'y de bitince artık umre tamamlanmıştır.

Ve nihayet son hükmü almak için Arafat'a çıkma fermanı gelir. Her şeyden arınmış olarak Arafat'a çıkılacak, saatlerce ve durumuna göre dakikalarca ayakta durulup dua dua yalvarılacaktır. Bütün hacılarda heyecan doruktadır. Ve Arafat'a doğru yolculuk başlar. Bu yazı işte böyle bir Arafat heyecanının ortasında yazıldı. Kelimeler, hakikaten duyguları ifadeden aciz kaldı. Arafat'a gitmeden önce bütün hasbiliği ve fedakârlığı ile mübarek Mina karşıladı bizi... Burada bir gün kaldık ve adeta Arafat'ta zirveleşen duygulara ruhen burada hazırlandık. Namaz için abdest ne ifade ediyorsa Mina da Arafat için aynı manayı ifade ediyor olsa gerek. Burada beş vakit namaz kıldıktan sonra ertesi gün büyük buluşmanın yaşanacağı Arafat'a geçtik.

Sadece duanızla varsınız

Arafat her yanı kumlarla dolu bir düzlük. Ortasında Nebiler Sultanı'nın, ashabına ve ümmetine veda hutbesini okuduğu Cebel-i Rahmet adında küçük kayalık bir tepe var. Arafat bir günlüğüne kurulan uçsuz bucaksız bir şehir. Bu şehrin sakinleri bütün insanlar. Dünyanın her tarafından ümitle gelmiş ve sınırları olmayan bir ümmet oluşturmuş bu kalabalıkta sadece duanızla var olursunuz. Bu şehirde dünyalık hiçbir şey yok. Burada sadece dua, ibadet, gözyaşı, rahmet, şefkat ve kucaklaşma var.

Şu ana kadar kim bilir ne kadar peygamber, evliya, asfiya ve süleha buraya geldi, el açtı ve dua etti. Bir kısım yerler, yaratıldığı günden bugüne şeytanın karargâhı olduğu gibi burası da adeta Nebiler, sıddîkler, şehitler ve salihler karargâhı. Bu atmosferin içine giren herkesin duygularında bir yumuşama oluyor. Bu meydanda herkes kendisini rahmetin ağuşu içinde hissediyor. Burada ağlayan, kendinden geçmeyen insan yok. Herkes kendisini ahirette görüyor gibi yalvarıyor. Kalpler yerinden sökülecekmiş gibi atıyor. Kelimeler boğazda düğümleniyor. Dilin sustuğu yerde gözyaşları konuşuyor. Ve ardından büyük bir sevinç. Affedilmenin sevinci bu. Tanıyan tanımayan herkes birbiriyle kucaklaşıyor. Affın fermanını almanın coşkusu çadırlardan bütün semaya yayılıyor. Ve artık buradan ayrılma zamanı geliyor.

Şimdi Mina'ya doğru yolculuk başlayacak. Ama önce Müzdelife'de beraate dair son hüküm alınacak. Siz orada bayram yaparken biz burada şeytanlarımızı taşlamak üzere Mina'da olacağız. Akabe'de ilk şüphenin, tereddüdün başına Müzdelife'den gece topladığımız taşları yağdırıp ilk günkü vazifemizi eda edeceğiz. İnşaallah günahlarımızla beraber saçlarımızı da kökünden kesip Rabbimize şükranımızı kurbanla arz edeceğiz. Daha sonra Kâbe'yle başladığımız yolculuğu yine Kâbe'de bitirmek üzere farz tavaf için oraya koşacağız. Ve burada üç bayramı birden idrak edeceğiz. Kurban Bayramı'nın yanı sıra cuma ve affın fermanını almanın bayramları coşkusunu yüreklerde hissettirecek. Bayramın ikinci ve üçüncü günleri de şeytanın başına bombalar yağdıracak ve bir daha toparlanmamasını dileyeceğiz. Bu şekilde haccımızı noktalarken Sevgililer Sevgilisi'nin köyüne gideceğiz. Orada günahlardan arınmış bir şekilde tekmil verecek ve iznini alıp vatanımıza döneceğiz.
Sabah/Zaman