Mezar tartışmasına Vakit de katıldı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın mezarları bilinmeyen isimler için verdiği "kayıp mezarları bulun" talimatı tartışılmaya devam ediyor.
Risale Haber-Haber Merkezi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın mezarları bilinmeyen isimler için verdiği "kayıp mezarları bulun" talimatı tartışılmaya devam ediyor.
Başta Bediüzzaman Said Nursi'nin hayattaki talebeleri olmak üzere bir çok isim görüşlerini Risale Haber'e açıklarken Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Öztürk tartışmayı köşesine taşıdı.
Resmi ideolojinin kendi hâkimiyetini kurmak için milletin bağrından çıkan “âlimlere” akla hayale gelmedik sonlar hazırladığını ifade eden Öztürk, "Resmi ideoloji öldüremediklerini de zehirlemiş, sürgüne göndermiş, takip ederek gece gündüz baskınlarla devamlı tehdit etmiş, aylarca hâkim huzuruna çıkarmamış, çıkarsa da mahkeme günlerini uzatarak hapishanelerde çürütmüş, yazmak, düşünmek, konuşmak, yemek, içmek, uyumak, dinlemek ve dinlenmek gibi tüm insani hakları gasp edilmiştir. Bu akıbete uğrayanlardan biri de büyük İslâm Âlimi Bediüzzaman Said Nursi Hz.leridir. Karıncayı bile incitmeyen, yaratılan bütün canlılara büyük sevgi besleyen, merhamette, şefkatte, muhabbette önder ve örnek olan Bediüzzaman ile resmi ideoloji hiç geçinememiş ve hayatına son verilmek için her yol denenmiştir" dedi.
Bediüzzaman'ın mezarının bilinmesini istemediğine dikkat çeken Öztürk, yazısını şöyle sürdürdü:
"Ölüm döşeğinde son nefesini verirken Ankara’dan devrin İçişleri Bakanı Namık Gedik, çöp arabasıyla da olsa otelden dışarı atılma talimatı vermiş ve öldükten sonra da rahat bırakılmamış, mezarı Urfa’dan alınarak, Isparta mezarlığına geceleyin defnedilmiştir.
"Bediüzzaman Said Nursi’nin mezarı Isparta mezarlığında olsa da daha sonra dört talebesi tarafından yeri değiştirilmiştir. Dört talebesinin dışında mezarının nerede olduğu bilinmemektedir. Zaten Bediüzzaman da bilinmesini istememiştir. “Bediüzzaman’ın mezarı hususundaki tartışmalar anlamsız” diyerek üstadın vasiyetini aktarmakta fayda görüyorum.
“Bu zamanda şahsiyet cihetiyle, insanlara zarar verecek haller var. Risale-i Nur’un mesleğindeki azami ihlâs için bu hastalık verilmiş. Çünkü bu zamanda şan, şeref perdesi altında, riyakârlık yer aldığından azami ihlâs ile bütün bütün enaniyeti terk lazımdır. Dostlar uzaktan ruhuma Fatiha okusunlar. Manevi dua ve ziyaret etsinler, kabrimin yanına gelmesinler, Fatiha uzaktan da olsa ruhuma gelir.
Risale-i Nur’daki azami ihlâs ile bütün bütün terki enaniyet için buna bir manevi sebep hissediyorum. Kendini Risale-i Nur’a vakfetmiş olan yanımda bulunanlardan nöbetle birer adam kabrimin yakınında olup, bu manayı lüzumsuz ziyarete gelenlere bildirsinler.”
Not: Bu haşiyeyi 1959’da yazdırmıştır. (Mustafa Sungur)
Yazının tamamı için TIKLAYINIZ