Şifayı Allah'tan bekledim kuldan değil

Şifayı Allah'tan bekledim kuldan değil

Kanseri yenerek yeniden hayata dönen sanatçı Murat Göğebakan'ın sözleri

Aysel Yaşa'nın röportajından:

Kanseri yenerek yeniden hayata dönen sanatçı Murat Göğebakan “Hastayken herkes yanımda olsun demedim. Çünkü ben kuldan değil Allah'tan şifa bekledim” diyor.

Ne hissettiniz o an?

Benim için çok önemli değil. En sonunda bir gün ölecektim. Ben annemden doğduğum gün dilekçemi yazmışım. İsmim kulağıma ezanla söylendi, salayla gömüleceğim. Bu kadar basitti. Onun için sadece bir şaşkınlık vardı. Eğer az ömrüm kaldıysa, ben ömrümün geri kalanını eşimle dostumla geçirmek isterim, teşekkür ederim size dedim. Tedaviye cevap vermeyeceksiniz diye bir şey yok diyerek durdurdu beni doktor. O zaman hemen tedaviye başlayın dedim.

Hemen çıkacağım dediğiniz hastanede yedi aylık tedavi süreci de başlamış oldu.

Evet. O zaman tek bir ricam oldu. Kemoterapinin nasıl görüldüğünü bilmediğim için, eşim beni görmesin istedim. Eşimi eve gönderdim ve başladı süreç. O gün ilk kemoterapiden sonra yedi gün yirmi dört saat, hiç ara vermeden, çok ciddi anlamda tedavi gördüm. Saçlarım biraz döküldü. Vücudum çok fazla zarar görmedi. Yedi ay hastanede misafir olduk. Yaşanması gerekiyordu, yaşadık.

Kanser hastası olmanıza rağmen bunu büyük bir soğukkanlılıkla karşıladınız. Hemen teslim olmadınız yani…

Bana bunu hissettiren inançtı. Samimiyetle söylüyorum ki inanmak çok etkili bu durumda. İlk bir iki gün demoralize oldum, evet. Düşünün bir pencere var. Bütün oda oradan ibaret. Dışarıda bir şeyler oluyor, ama sen bilmiyorsun. İnsanlar sürekli dua ediyor. Ben insanlardan para değil, dua istedim. Çünkü beni para değil, dua kurtardı.

Hastanedeyken işlerinize ara vermediniz değil mi?

Evet, o günlerde tüm elemanlarımı, eşimi ve oğlumu topladım. Dik duracağız, isyan eden hemen bıraksın gitsin dedim. Her şey Allah'tan gelmişti nihayetinde, ne diyebilirdik. O konuşmadan sonra hastane kıyafetlerini çıkarıp kendi üstlerimi giydim.

Hastalıkta gerçek dostlarınızı daha iyi gördünüz değil mi?

Bu insanlardan ne beklediğinizle alakalı. Ben sağlığımda da Allah'ın kullarından bir şey beklemiyordum ki hastalığımda gerçek yüzleri göreyim. O dönemde kimseden bir şey beklemedim. Kazayı da belayı da Allah'tan beklerim sadece.

Çalışmak ve düşünmek için bolca zamanınız oldu değil mi?

İlk başta zor geliyor insana. Duramam ben burada diyorsun, fakat öyle bir duruyorsun ki. Allah sana onun sabrını veriyor. Kendine hep bir meşgale buluyorsun. Allah göstermesin hastanede değil de hapishanede de olabilirdim. Bu bir ceza çekmekse eğer.

Buna ceza diyor musunuz?

Değil, asla da böyle görmüyorum. Allah'tan gelen hangi şey ceza olur ki. O geleni sevgiyle karşılaman lazım. Çünkü orada olmak için bir sebebin var.

Neler düşündünüz hastanede?

Siz de dediniz ya hani bolca zaman oluyor diye. Her şeyi düşünüyorsunuz. Hayatı, evreni, yaratıcıyı. Her sabah 06.20'de ilk martıya bakıyordum. Camın önünden geçerdi sessizce. Her gün ama. Bir gün geçmedi, ne oldu acaba dedim. İnsansın. Çocukluğunda ilk hatırladığın ana kadar gidiyorsun. Hepsini tek tek gözden geçiriyorsun. Bir de yaşadıklarını yazmaya başlarsan.

Yazılarınızı sakladınız mı?

Sürekli internette, beni seven insanlara yönelik mektuplar yazdım. Kapının önüne her hafta sözler yazıyordum. Bir gün 'Benim küçük bir derim, büyük bir Allah'ım var' yazmıştım. İçinde bulunduğum durumu daha iyi özetleyen başka cümle yok. Bunların haricinde yayınevi sahibi bir arkadaşım yaşadıklarımı kitaplaştırmamı teklif etti. Kitap konusunda tereddütüm var.

Neden?

Çünkü orada yaşadığın orda kalmalıdır. Yaşadıklarımın sadece yüzde onunu kamuoyuyla paylaştım. Eşime yüzde otuzunu anlatmışımdır. Yardımcım ve oğlum hastanede sürekli yanımda kalıyordu. Onlar yüzde yetmişini gördüler. Onların da görmediği, benim kendi içimde yaşadıklarım var. Bazı şeyler özel olmalı, paylaşılmamalı.

Yeni Şafak