Bediüzzaman’ın temizliğe verdiği önem

Bediüzzaman’ın temizliğe verdiği önem

Bediüzzaman Hazretleri temizliği ile de örnek bir şahsiyettir. Bunu hayatının sonuna kadar hassasiyetle devam ettirmiştir

RisaleHaber-Haber Merkezi

Bediüzzaman’ın Maddi ve Manevi Temizliğe Verdiği Önem

Bediüzzaman Hazretleri temizliği ile de örnek bir şahsiyettir. Bunu hayatının sonuna kadar hassasiyetle devam ettirmiştir. Onun sadeliği, nezafeti ve odasında yayılan hoş bir gül kokusu, maddi saltanattan ziyade manevi bir saltanatın hâkim olduğu rûhânî hava kendisini ziyarete gelenleri cezbediyordu. Onun ruhu, kalbi, duyguları, kıyafetleri ve kullandığı eşyalar tertemizdi.

Bayram Yüksel ağabey Üstadın temizliğini şu sözlerle aktarıyor:

 

"Ekseri beyaz giyinirdi. Temizliğe çok riayet ederdi. Bizler çamaşırının hangisi yıkanmış, hangisi yıkanacak olduğunu anlayamazdık. Çoğu zaman tereddüde düşerdik. Haftada bir yıkanırdı. Çamaşırlarını sık sık değiştirir, fazla elbise bulundurmazdı.

 

"Kokulardan gül yağını kullanırdı. Başka koku kullanmazdı. Sarımsağı kendisi hiç yemediği gibi, bizlere de yedirmezdi. Hattâ yirmi dört saat önce yemiş olsak dahi anlar, yanına almazdı. Yün çorap ve lâstik pabuç giyerdi.

 

"Çok zayıf olduğu için, kışın çok üşürdü. Pamuklu giyerdi. Yemeklerinde kullandığı kaplarına çok dikkat ederdi. Meselâ; biz, kendi yemek ve çaydanlığımızın kapağını ters koymuş olsak veya kaşığımızı yere koysak, Üstadımız da görse, darılır, 'Kendine bakmayan, bana bakamaz' derdi.

 

"Üstad, Şafiî olduğu için çamaşır yıkadığımızda ıslak çamaşıra başımız veya elimiz değse tekrar yıkatırdı.

 

"Çok zayıf olduğundan ekseri sobasını yakardık. Temiz havayı çok severdi. Akşam ve sabah pencereleri muhakkak açtırır, evi havalandırırdı.” (1)

 

Mehmed Çalışkan Ağabey ise hatıralarını;

 

"Üstada başkaları da yemek götürürlerse, kabul etmiyor; 'Kusura bakmayın, Ceylân'ın validesinin yemeği, benim validemin yemeği gibi geliyor bana. Sizinkileri yiyemiyorum' derdi. Mutlaka her yemeğin mukabilinde para verirdi. Hanım yemek yaparken çok kolaylık bulurdu. Biz de kendi iaşemizde bir bereket bulurduk. Hanım, Üstadın çok hizmetinde bulunmuştu. Çamaşırlarını hep yıkardı. Sonraları talebeler yıkardı. Temizliğe çok dikkat ederdi. Yıkamak için gelen çamaşırların kirli olduğu hiç belli olmazdı. Bütün çamaşırları mis gibi kokardı. Çamaşırın yıkanması için şöyle diyordu. ‘Yıkama işi bittikten sonra su döksünler. Su döküldükten sonra, ellerini değdirmesinler.’ (2) şeklinde anlatmaktadır.

Büyük Üstadın Cenab-ı Hakkın Küddüs isminin kâinattaki, yeryüzündeki, hususan insan üzerindeki tecellilerini ve ihtiva ettiği derin manaları 30. Lem’a’nın 1. Nüktesi’nde enine boyuna izah etmiştir. Bu; "Yeri de döşeyip düzenledik. Biz ne güzel donatıcıyız!" (3) âyetinin bir nüktesi ve bir İsm-i Azamın altı nurundan bir nuru olan Kuddus isminin bir cilvesidir.

Evet, kâinat sarayını ter temiz tutan bu ulvî, umumî tanzif, elbette ism-i Kuddûsün cilvesi ve muktezasıdır. Evet, nasıl ki bütün mahlûkatın tesbihatları ism-i Kuddûs’e bakar; öyle de, bütün nezafetlerini de Kuddûs ismi ister. Haşiye Nezafetin bu kudsî intisabındandır ki, (4) hadisi, nezafeti imanın nurundan saymış ve (5) âyeti dahi, tahareti muhabbet-i İlâhiyenin bir medarı göstermiş.” (6)

Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin ekserî zamanlarını kırlarda, bağ ve bahçelerde geçirdiğini, iki-üç saat kadar uzaklıktaki tenha dağlara veya bağlara çekildiğini ve Nur risalelerini buralarda telif ettiğini (7) de özellikle belirtmek gerekir. Bu maddi ve manevi temizlik ile muhabbet-i İlâhiye açısından çok önemlidir.

 

Kaynak ve dipnotlar:

 

1- Necmettin Şahiner, Son Şahitler 3.Cild s. 31

2- Necmettin Şahiner, Son Şahitler 2.Cild s. 348

3- Zâriyât Sûresi, 51:48.

4- Temizlik imandandır.

5- Muhakkkak ki Allah çok tevbe edenleri ve çok temizlenenleri sever.

Haşiye:
Kötü hasletler, batıl itikadlar, günahlar, bid’alar, manevi kirlerden olduklarını unutmamalıyız.

6- Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar 301

7- Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, s. 148