Bediüzzaman'ın ziyaretçilerine mektubu

Bediüzzaman'ın ziyaretçilerine mektubu

Günün Risale-i Nur dersi...

Bismillahirrahmanirrahim

Umum dostlarıma, hususan ziyaretçilere dair bir özrümü beyan etmeye mecbur oldum:
Ekser hayatım inzivada geçtiği gibi, otuz kırk senedir tarassut ve taarruza mâruz kaldığımdan, zaruretsiz sohbet etmekten çekinip tevahhuş ediyorum.

Hem eskiden beri maddî ve mânevî hediyeler bana ağır geliyordu.

Hem şimdi ziyaretçiler, dostlar çoğalmış, hem mânevî mukabele lâzım gelmiş. Şimdi maddî bir lokma hediye beni hasta ettiği gibi, mânevî bir hediye olan ziyaret etmek, görüşmek, hususan başka yerlerden musafaha için zahmet edip gelmek ziyareti dahi, ehemmiyetli bir hediye-i mâneviyedir.

Ona mukabele edemiyorum. Hem de ucuz değil. Mânen pahalıdır. Ben kendimi o hürmete lâyık görmüyorum. Mânen mukabele de edemiyorum. Onun için şimdilik aynen maddî hediye gibi bir ihsan olarak bana mânevî hediye gibi olan sohbetten zaruret olmadan men edildim. Bazı beni hasta eder-maddî hediyenin tam mukabilini vermediğim vakit beni hasta ettiği gibi. Onun için hatırınız kırılmasın, gücenmeyiniz.

Risale-i Nur'u okumak, on defa benimle görüşmekten daha kârlıdır.

Zaten benimle görüşmek âhiret, iman, Kur'ân hesabınadır. Dünya ile alâkamı kestiğim için, dünya hesabına görüşmek mânâsızdır. Âhiret, iman, Kur'ân için ise, Risale-i Nur daha bana ihtiyaç bırakmamış.

Hususan Tarihçe-i Hayattaki mektuplar... Hattâ hizmetimdeki has kardeşlerimle de zaruret olmadan görüşemiyorum. Yalnız bazı Risale-i Nur'un fütuhatına ve neşriyatına ait bazı kimseler için görüşmek istesem, o zaman görüşmek caiz olabilir. Ve bana sıkıntı vermez.
Bu noktayı bilmeyen ziyarete gelenlere haber veriyorum ki, birkaç senedir ceridelerle ilân etmişim ki, benimle görüşmek isteyenleri, hususan uzak yerden gelerek görüşmeden gidenleri hususî dualarıma dâhil ediyorum. Her sabah da dua ediyorum. Onun için de gücenmesinler. (Emirdağ Lahikası)

Bediüzzaman Said Nursî

SÖZLÜK:

CÂİZ : Geçerli,kabul edilir.
İNZİVÂ : Yalnız başına bir yere çekilip, dünya işleriyle uğraşmamak.
MÂRUZ : Birşeyin karşısında ve tesiri altında bulunan, uğrama.
MEN : Yasaklama, engelleme, mâni olma.
MUKABELE : Karşılık, karşılamak.
MUKABİL : Karşı, karşılık olarak, bedel.
MUSÂFAHA : İki elle yapılan tokalaşma; sevgisini gösterme, kucaklaşma.
TARASSUD : Birşeyi çok dikkat ederek gözetleme, gözaltında tutma.
TEVAHHUŞ : Korkma, ürkme, vahşete düşme, kaçma, çekinme.
ZARÛRET : İster istemez, çaresiz olarak, ihtiyaç.