Nihâyet hak geldi ve Allah’ın emri gālib geldi

Nihâyet hak geldi ve Allah’ın emri gālib geldi

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Tevbe Suresi 43-49. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:

43 . (Habîbim, yâ Muhammed!) Allah, (geçmiş gelecek her türlü günahtan korumakla) seni affetmiştir. (Fakat) doğru (söyleyen) kimseler sana belli olmadan ve yalancıları bilmeden niçin onlara izin verdin?

44 . Allah’a ve âhiret gününe îmân edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihâd etmeleri husûsunda (cihaddan geri kalmak için) senden izin istemez. Allah ise, takvâ sâhiblerini pek iyi bilendir.

45 . Ancak Allah’a ve âhiret gününe îmân etmeyen ve kalbleri şübheye düşmüş olup da şübheleri içinde bocalayıp duranlar senden izin ister.

46 . Eğer (cihâda) çıkmak isteselerdi, elbette onun için bir hazırlık (bir tedbir) hazırlarlardı; fakat Allah onların (cihâda) çıkmaya kalkmalarını çirkin gördü de onları (o şereften) alıkoydu; (onlara:) “(Evlerinde) oturan (kadın)larla berâber oturun!” denildi.

47 . Eğer içinizde (savaşa) çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir şey artırmazlardı ve sizi fitneye düşürmek isteyerek aranızda koşarlardı. İçinizde onları can kulağıyla dinleyecek olanlar da var. Allah ise, o zâlimleri çok iyi bilendir.

48 . And olsun ki (onlar) daha önce de fitne çıkarmak istemişler ve sana birtakım işler çevirmişlerdi; nihâyet hak geldi ve onlar (bundan) hoşlanmayan kimseler oldukları hâlde Allah’ın emri gālib geldi.

49 . Onlardan öylesi de vardır ki: “Bana izin ver de beni fitneye düşürme!” der. Dikkat edin, (onlar zâten) fitneye düşmüşlerdir! Muhakkak ki Cehennem, kâfirleri elbette çepeçevre kuşatıcıdır. (1)

1- Münâfıklar, Tebük Seferine katılmamak için Hz. Peygamber (ASM)’dan izin istemişler, o da izin vermişti. Çünki Efendimiz, harbe samîmî olarak iştirâk etmeyenlerden hayır gelmeyeceğini biliyordu. Münâfıklardan bir kısmı da: “Ne yapalım, biz kadınlara pek düşkünüz. Harbe iştirâk edip Rum kadınlarını görünce, nefsimize mağlûb düşeceğiz. Bu da bizim hakkımızda bir fitne olacak” diyerek, güyâ seferden muâf tutulmalarına meşrûiyet kazandıracak bir bahâne ileri sürüyorlardı. (İbn-i Kesîr, c. 2, 147)