Selman IRLAYICI
Niyet makinası
Sayfayı hemen değiştirmeyin!.
***
Önyargılı mıyız?
Eveet!...
Arada ‘Hayır’ları duyuyorum. Ama onlar da yalan söylüyorlar aslında.
Gücenmek yok. Doğruya doğru!.
***
Giriş cümlesi bile önyargının yansıması değil mi zaten.
Önyargısız olmak mümkün görünmüyor. Bulunduğumuz yaşa kadar öğrendiklerimizin hayatta karşı karşıya kaldığımız sorularla uyumunun dengesizleştiği anlarda karşımıza çıkıveren önyargılarımız elbetteki olacak, yadırgamamak lazım. Fakat işin içine şu “Niyet okuma” meselesi girince iş değişir.
İman hizmetinde gayretlerini esirgemeden çalışan insanlar vardır. Adı üstünde ‘insan’ işte. Beşerdir yanılır, hata yapar. Ancak Risale-i Nur okuyanlar aldanır, fakat aldatmaz. Kandırılır, fakat kandırmaz. Bu da aklımızın bir kenarında dursun şimdilik.
Böyle gayret ehli insanların yaptıkları bize ters geldiği durumlar olabilir. Malum ya: “Herkes bir meşrepte olmaz”. Farklı düşünceler ve fikirler ufuk açmalıdır, dünyayı genişletmelidir. Bu çerçeveden baktığınızda mesele kalmıyor. Farklı pencereden baktığınızda, netice önceliğini faaliyet sınırlarına hapsetmekten kaynaklanan “Niyet okuma mekanizmaları” işlemeye başlıyor. Bu da bir kaçış yolu herhalde.
Kaçış?..
Neden ve kimden kaçış?
Gerçeklerle karşılaştığında “özür” dileyecek kadar kalender olamamaktan ve bunu gurur meselesi haline getirip, gurur çukurunda kalmak zaruretinden mi?
Niyetini idrak edemediğiniz kardeşinizi itham ederken hükmü neye göre verirsiniz? diye sormak yanlış olmasa gerek. Şöyle haklı bir tarafı olduğunu iddia edebilirsiniz:
“Şeriat zahire göre hükmeder”.
Risale-i Nur okuyanlar, birbirlerine Uhuvvet Risalesinden bakar ve İhlas Risalesinden seslenirler. Birinci Sözle musafaha eder, Yirmiüçüncü Sözle dua ederler. Gerisini sizler tamamlayabilirsiniz. Bu sebeple kardeşler arasında niyet okuma diye bir durum olmaz, olmamalı. Çünkü nefis ve şeytan bekliyor ki vesvese versin. Gurur bekliyor ki, biri bana dokunursa canını yakayım. Ne acı!..
Mahkeme koridorlarında, hakim karşısında, evet, “Şeriat zahire göre hükmeder”. Orasının hükmü öyle olur ve olmalı da. Ancak kardeşler arasında bunu aynıyla tesis etmek, Risale-i Nur’a (beni affedin) ihanettir. Gerçekten hakkı arayan ve Hakk’a çağıran bir kardeşini niyet okuma sebebiyle, bir süreliğine de olsa yolundan alıkoymak ihtimali bizleri korkutmalı. Muhatabın niyeti velev ki hâlis değil. O zaman neticeyi beklemek durumundayız. Temkin, tedbir bunlar ayrı şeyler. Elden bırakılmaz elbette. Fakat aynı yola baş koyduğun kardeşini, ağabeyini “insî ve cinnî şeytanlara arkadaş edecek kadar (?) seviyorsan, garipliği ve yanlışı önce kendinde ara, derim. Çünkü netice önceliğine sahip olmadığımız gibi, elde kitap gelenlere de kapıyı gösterecek kadar yüce değiliz.
Niyet okuma makinası gibi derinlere nüfuz ettiğini zannedip, niyet okuma mekanizmalarını işlettirmek için ihlas ve uhuvvet penceresinden bakabilmek gerektiğini unutmamalı; “Vazifemiz hizmettir, o bize yeter” diyebilmeliyiz.
Tüm sorun oysa, bırakalım ücret başkaların olsun.
Yok değilse, o zaman ?..
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.