O komutanlar Risale-i Nuru hissetmiş Ahmet

O komutanlar Risale-i Nuru hissetmiş Ahmet

Dün vefat eden Son Şahitlerden Ahmet Gümüş, Bediüzzaman Hazretleriyle görüşmesini anlatmıştı

Ömer Özcan’ın haberi:

RİSALEHABER-Sayıları gittikçe azalıyor, hatta çok azaldı… Yıldızlar tek tek kayıyor, bir yıldız daha kaydı… Allah’tan niyazımız odur ki yeni nesil nur hizmetkarları onlara liyakatını devam ettirsinler…
Merhum Ahmed Gümüş ağabeyle 20 Mart 2011 tarihinde bir Pazar günü Antep’te kendi evinde uzun bir sohbetimiz olmuştu. Hatıralarını kayda almıştım. Uzun süredir gözleri görmüyordu, âmâ olarak yaşıyordu. Çekimlerimizde oğlu, sevgili kardeşim Said Gümüş yardımcı olmuştu. Şimdilik, özetle, konuşmalarımızdan bazı bölümleri rahmete vesile olması niyetiyle yayına hazırladım.
Ahmed Gümüş ağabeyimizi rahmet dualarımızla Vatan-ı Aslisine yolcu ettik… Ruhuna El Fatiha…

Ahmet Gümüş anlatıyor:

Konya’nın Ermenek Kazasının Tepebaşı Köyünde 1937 yılında doğmuşum.  Ermenek, sonradan il olan Karaman’a bağlandı. Köyümün İlk ismi Betlam’dır, Sonra Halimbey oldu, en son olarak da Tepebaşı koydular.

Önce Ermenek’te Ortaokula başladım. 14 yaşına kadar Ermenek’te kaldım. Risale-i Nur’u ilk defa ortaokula devam ederken Ermenek’te tanıdım. İbrahim Canan ve İbrahim Kaynak’la aynı sınıftaydık biz, onlar Zübeyir ağabeyden Risale-i Nur dersleri almışlar...

Sonra Konya İmam Hatip Okuluna kaydoldum, oradan 1954’de Isparta İmam Hatip Okuluna geçtim…
Isparta’da Üstadın derslerine devam ettim, diğer derslerine okul olduğu için iştirak edemezdim, daha çok sabah derslerine devam ettim hep.

ahmetgumus_omerozcan.jpg(Ahmet Gümüş ağabey, son röportajını Ömer Özcan'a vermişti...)

O zaman yedi tane İmam Hatip Okulu vardı Türkiye’de. Isparta, Ankara, İstanbul, Adana, Elazığ gibi... Üstad, İmam Hatip Okullarının açılmasını eski medreselerin devamı olarak kabul ediyordu. “Eski medreseler nasıl İslamiyete hizmet ettilerse, İmam Hatip Okulları da aynı şekilde İslamiyete hizmet edecekler” diyordu.

Üstad’la bir araya geldiğimizde yarım saat, bir saat konuşurduk. Ekseri hizmetlerden konuşulurdu. Bir gün sabah dersinde, Üstadımızın İngilizlerin Cebbar Kumandanına karşı “Tükürün onların hayasız yüzüne” diye verdiği cevap, Ankara’da Mustafa Kemal’e karşı verilen cevap, Rusya’da o cebbar kumandana ayağa kalkmamak meselesi okunurken Üstad: “Ahmet, Said hayli cesurmuş değil mi?” dedi. “Evet Üstadım” dedim. “Bu cesarete karşı onlar Risale-i Nur’u hissetmişler, çekinmişler; Said de Risale-i Nur hesabına konuşmuş ve şimdi de Risale-i Nur hesabına kavga ediyorum” dedi.

1954’den itibaren devamlı… Bilhassa Konya’da Abdülmecid ağabey ile Üstad’ın irtibatını ben kuruyordum.

İmam Hatip’i bitirince 1962’de İstanbul’da Yüksek İslam Enstitüsüne devam ettim.
Yüksek İslam Enstitüsünü bitiremedim, 1964’de ayrıldım. Belgelenmiş oldum, devam etmek için Şam’a gittim, Arapça da öğrenmek istiyordum. Şam’da üç ay kaldım. Bu arada hizmet faaliyetlerim devam ediyordu.

Şam’dan sonra tekrar İstanbul’a Zübeyir ağabeyin yanına döndüm. O da beni Ankara’ya gönderdi. Cebeci’de Dr. Mehmet Akay’larla beraber yedi-sekiz ay kaldım. Tekrar İstanbul’a döndüm, Zübeyir ağabeyin yanında epey kaldım. Eyüp Ekmekçi ile beraberdik.

1982’de Antep’e geldim. Eşim Anteplidir. Sonra tayinim Bitlis’e çıktı, Vakıflar Müdürlüğünde çalışıyordum. Sonra babam ameliyat oldu, istifa ettim, babamın yanına geldim.