Oblomov’un düşündürdükleri…

Romanın saltanatı Ruslar’ın elinde hâlâ. Anavatanı Fransa olmasına rağmen, yani Hugo ve Balzac’a rağmen iyi ve hakiki roman deyince akla Rusya gelir daima. Dostoyevski, Tolstoy, Turgenyev, Puşkin, Gogol, Gonçarov… Rus romanındaki derinlik başka hiçbir milletin romanında yok. Zaten ülkemizde Peyami Safa ile başlayan Dostovari derinlikten sonra romanımız büyük bir ivme kaydetti.

Hugo’nun Sefiller’i ve Balzac’ın İnsanlık Komedyası bütün azametine rağmen Rus romanına, bilhassa Dostoyevski’ye yetişemiyor. Karamazov Kardeşler, Orhan Pamuk’un isabetli deyişiyle son bin yılın en iyi romanı. Evet, aradan yaklaşık bir buçuk asır geçtiği halde dünya bunu aşamadı henüz. Ne Sartre’nin Bulantı’sı, ne Camus’un Yabancı’sı, ne Marguez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ı, ne Paulo Coelho’nun Simyacı’sı, ne Umberto Eco’nun Gülün Adı, ne Peyami Safa’nın Yalnızız’ı, ne Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı’sı…

Gerçi bunların hepsi dünya çapında şöhrete mazhar olmuş kıymetli eserler ama hiçbiri Karamazov Kardeşler kalitesinde, ayarında ve kıvamında değil. Otoritelerce Dostoyevski’yi en fazla zorlayan Balzac bile ona nazaran bir gömlek aşağıda. Tolstoy bütün bilgeliğine, büyüklüğüne, ününe, peygamberane edasına rağmen Dostoyevski’yi bir adım geriden takip eder. Dostoyevski kadar insanı ve duygularını bütün yönleriyle, bütün ihtişamı ve sefaleti ile anlatan başka bir kalem yok yeryüzünde. İnsanlığın ezeli dâvâlarını mihraklaştıran romancı. Bu bir mevhibe-i ilahi.

Nietzsche’nin en fazla etkilendiği romancının Dostoyevski olması şaşırtıcı değil. Hatta Sartre ve Camus ile başlayan egzistansiyalist hareketin ilham kaynağı Dostoyevski’nin eserleri diyebiliriz. Raskolnikof ve İvan’ı tanıyan birisine Oblomov’un sathi ve kısmen basit gelmesi normaldir. Çünkü Oblomov klasiktir, yani vasat Rus miskinini anlatır. Ama Raskolnikof öyle mi? O bütünüyle düşüncedir, her haliyle uçlarda gezinen bütün Rusya’dır, insan ruhudur. Kader ve adl-i ilahi muammasını onun kadar güzel anlatan var mıdır, sanmıyorum.

Dostoyevski’den sonra çok roman yazıldı ama onu geçen ve aşan olmadı. Bence derinlik anlamında kıyamete kadar da onu geçecek ve aşacak bir eser yazılamaz artık. Romanın saltanat tahtından Dostoyevski’yi indirecek bir romancı gelmez artık. Tıpkı Shakespeare’in trajedilerine eş başka bir kalemin gelmeyişi gibi. Bunun çok iddialı bir hüküm olduğunun farkındayım ama bütün gönlümle inanıyorum buna.

Bazılarına çok tuhaf gelebilir belki ama bana göre Dostoyevski’ye en yakın romancı bir Türk olan Ahmet Altan. Dünya Altan’ı tanısa Dostoyevski kadar olmasa da ondan geri kalmadığını görecektir. Ben Altan’ın Pamuk’tan çok daha fazla Nobel’i hak ettiğini düşünüyorum. Kılıç Yarası Gibi, İsyan Günlerinde Aşk, Yalnızlığın Özel Tarihi gibi romanları Batıda bile yenidir, denenmemiştir. Tek kusuru erotizm dozunun biraz fazlaca serpilmiş olması. Belki klasik okuyucu nezdinde kusurdur. Romanlarını eşsiz yapan da bir bakıma bu doz ama.

Maalouf, Altan’a talebe olabilir ancak. Afrikalı Leo, Doğu’nun Limanları, Işık Bahçeleri, Semerkant vasat hepsi. Doğuyu oryantalist bir menşurdan geçirerek anlattığı için seviliyor batılılarca. Tamaro’nun Yüreğinin Götürdüğü Yere Git’i aylarca uluslararası bestseller arasında birinci sıradan inmedi. Hakkıydı ama bunu Ahmet Altan fazlasıyla hak ediyordu.

Aynı şeyi Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı ve İçimizdeki Şeytan’ı için de söyleyebiliriz. Özellikle İçimizdeki Şeytan’ı. Oblomov’u yere göğe sığdıramayanlar bu eserdeki Ömer’i unuturlar nedense. Belki de şarklılık kokan Ömer isminden dolayı. Miskinliği, tembelliği, lakaytlığı, arada kalmışlığı, bir başınalığı, tereddüdü, çok şey yapmak istediği halde hiçbir şey yapamamayı Oblomov’dan daha güzel tasvir eden bir eser İçimizdeki Şeytan.

Kaç okuyucu farkında bunun? Okurken -belki de bu toprakların çocuğu olmamdan dolayı- kendimi Oblomov’dan ziyade Ömer’e yakın hissederim. Oblomov Rus entelektüel miskinliğini ne kadar harika tasvir ediyorsa İçimizdeki Şeytan en az onun kadar belki de ondan daha iyi Türk entelektüel miskinliğini tasvir eder. Kendi gök kubbemizi o kadar ihmal ediyoruz ki! Oysa bu kubbenin altında ne güzellikler, ne harikalar, ne şaheserler var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum