Odunu insanlar ile taşlar olan bir ateşin heybeti, dehşeti ve havfı daha şedittir
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
﴾ فَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ 1 ﴿
Yani, "Kâfirlere hazırlanan bir ateşten sakınınız ki, odunu, insanlar ile taşlardır." فَاتَّقُوا 2 cümlesi اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا 3 cümlesine cezaü'ş-şart olduğu cihetle, aralarında lüzumun bulunması lâzımdır. Halbuki muârazanın yapılmaması, ateşten sakınmayı istilzam etmez. Binaenaleyh, ihtisar için ortadan kaldırılan cümlelere müracaat etmekle, bu lüzumu arayıp bulacağız. Şöyle ki:
1. Muarazanın yapılmamasından, Kur'ân'ın i'câzı lâzımgelir.
2. Kur'ân'ın i'câzından, Allah'ın kelâmı olduğu lâzım gelir.
3. Allah'ın kelâmı olduğundan, emirlerine imtisâl lâzım gelir.
4. Emirlerine imtisalden, ibadetin yapılması lâzım gelir.
5. İbadetin yapılması, ateşe girmemeye vesiledir.
İşte bu cümlelerin arasında bulunan lüzumların silsilesinden, فَاتَّقُوا ile اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا arasındaki o gizli lüzum tezahür eder. Ve bu yapılan îcaz ve ihtisardan, i'câzın bir şuaı meydana gelir.
اَلَّتِى وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ 4 Kur'ân-ı Kerim, onları فَاتَّقُوا النَّارَ 5 cümlesi ile tehdit ettikten sonra, نَارَ kelimesinin bu cümle ile vasıflandırılmasıyla da o tehdidi tekit ve teşdit etmiştir. Zira, odunu insanlar ile taşlar olan bir ateşin heybeti, dehşeti ve havfı daha şedittir.
Ve keza, bu cümle ile, sanemlere ibadet yapanları zecir ve men etmeye işaret yapılmıştır. Şöyle ki: "Ey insanlar! Allah'ın emirlerine imtisal etmeyip, bilhassa taşlara ve camid şeylere ibadet yaparsanız, muhakkak biliniz ki, tapanlar ile taptıkları şeyleri yiyip yutacak bir ateşe gireceksiniz!"
اُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ 6 bu cümle, فَاتَّقُوا 7 ile اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا 8 cümleleri arasındaki lüzumu izah eder ve kararlaştırır. Yani, şu ateş azabı, Kur'ân'a imtisal etmeyen kâfirlere hazırlanmıştır. Hem bu ateş, tufan ve sair musibetler gibi iyi-kötü bütün insanlara şâmil musibetlerden değildir. Ancak bu musibeti celb eden, küfürdür. Bu belâdan kurtuluş çaresi, ancak Kur'ân-ı Kerime imtisaldir.
Mazi sigasıyla zikredilen اُعِدَّتْ 9 kelimesi, Cehennemin el'an mahlûk ve mevcut olup, Ehl-i İ'tizalin bilâhare vücuda geleceğine zehapları gibi olmadığına işarettir.
Ey arkadaş! Ateş unsuru, kâinatın bütün kısımlarını istilâ etmiş pek büyük bir unsurdur. Bir damar gibi kâinatın yaratılışından başlayarak her tarafa dal budak salıp gelen şu şecere-i nâriyeye nazar-ı hikmetle dikkat edilirse, bu şecerenin başında, yani sonunda büyük bir meyvenin bulunduğu anlaşılır. Evet, toprağın içinde büyük ve uzun bir damarı gören adam, o damarın başında kavun gibi bir meyvenin bulunduğunu zannetmesi gibi, âlemin her tarafında damarları bulunan şu şecere-i nâriyenin de Cehennem gibi bir meyvesinin bulunduğuna bilhads, yani sür'at-i intikal ile hükmedebilir.
Dipnot-1: Bakara Sûresi, 2:24.
Dipnot-2: "Sakının." Bakara Sûresi, 2:24.
Dipnot-3: "Bunu yapamazsanız..." Bakara Sûresi, 2:24.
Dipnot-4: "Yakıtı insanlar ve taşlar olan Cehennem ateşi." Bakara Sûresi, 2:24.
Dipnot-5: "Cehennem ateşinden sakının." Bakara Sûresi, 2:24.
Dipnot-6: "Kâfirler için hazırlanan." Bakara Sûresi, 2:24.
Dipnot-7: "Sakının." Bakara Sûresi, 2:24.
Dipnot-8: "Bunu yapamazsanız.." Bakara Sûresi, 2:24.
Dipnot-9: Hazırlandı.
Bediüzzaman Said Nursi
İşârâtü'l-İ'câz