OHAL ocağını söndürdü, terör ciğerini yaktı

OHAL ocağını söndürdü, terör ciğerini yaktı

Dargeçitli Arslan ailesinin yaşadıkları, 'teröre karşı OHAL' taleplerine en önemli cevabı oluşturuyor. 17 yıl önce köyünü terk etmek zorunda bırakılan Hamit Arslan, 23 gün önce oğlunu şehit verdi.

Mustafa Yüksel'in haberi

Acılı baba, "OHAL isteyenler gelip bizi dinlesin, gidip yakılan köyleri görsün." diyor.

Hamit Arslan, Mardinli bir şehit babası. Oğlu Serhat, 31 Mayıs'ta Hatay'ın İskenderun ilçesindeki İkmal Destek Komutan-lığı'nda nöbet değiştirirken yapılan saldırıda şehit oldu. Üç oğlundan ortancasını kaybeden Hamit Arslan'ın terör sebebiyle yaşadığı ilk acı değil bu. Doğu ve Güneydoğu'da yıllarca uygulanan OHAL sebebiyle baba ocağını terk etmek zorunda kalmış. 17 yıl önce eşi, 3 çocuğu, 6 kardeşi ve yeğenleriyle Kızıltepe ilçesine bağlı Beşdeğirmen köyünden, önce İstanbul'a ardından İzmir'e göç etmiş. 100 haneli köylerinin tamamı boşaltılmış. Evleri yıkılırken, dedelerinden kalan ceviz, nar, incir, zeytin bahçeleri yakılmış. Hamit Arslan, şimdi yine 'terör ve güvenlik' denilip, aynı gerekçelerle OHAL isteyenleri anlamıyor. "OHAL bizden çok şey götürdü. Bunu anlamak için gelip bizi dinlesinler. Yakılan köylerin eski ve yeni hallerini görsünler." diyor. Terörden nemalanan kesimler olduğunu vurgulayan şehit babası, artık kavganın bitmesini, insanların kucaklaşmasını istiyor.

Hamit Arslan, eşi, üç çocuğu, 6 kardeşi ve yeğenleriyle OHAL uygulamaları sebebiyle 17 yıl önce köylerinden ayrılmak zorunda kaldı. Doğup büyüdükleri Mardin'in Kızıltepe ilçesine bağlı Beşdeğirmen köyündeki 100 haneden biriydi. Köy sakinlerinin tamamı, İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlere taşınmak zorunda bırakıldı. Gerekçe olarak artan terör olayları ve güvenlik gösterildi. Evleri yıkılırken, geçim kaynakları olan ve dedelerinden kalan ceviz, nar, incir, zeytin bahçeleri yakıldı. Hamit Arslan da dayatmalara dayanamayarak doğup büyüdüğü toprakları terk etti. Önce İstanbul'un Sarıyer ilçesine yerleşti. Bir yıllık yaşam mücadelesinde başarılı olamayınca, 1970'te İzmir'e yerleşen ağabeyi Abdurrahman Arslan'ın önerisiyle Konak ilçesine taşındı. Arslan ailesi, hâlâ memleket özlemiyle yanıp tutuşuyor. Evlerini, Beşdeğirmen köyündeki evlerine benzeyen, arkasından nehirlerin aktığı, yemyeşil manzaraların posterleriyle donatmışlar. Baba Arslan, OHAL isteyenleri anlamakta güçlük çektiğini söylüyor. OHAL'in kendilerine hiçbir şey vermediğini ama çok şey götürdüğünü belirtiyor. Bunu anlamak için de kendilerinin dinlenmesini, yakılan köylerin eski ve yeni hallerinin görülmesini istiyor.

Hamit Arslan, Beşdeğirmen'de 800 nar ve 100 ceviz ağaçları olduğunu söylüyor. Orada geçimlerini genellikle tütüncülükle sağladıklarını belirten Arslan, "Köyümüzün her tarafı yeşillikti, sular akıyordu. İncir ağaçlarımız vardı. Babamızdan kalan bu yerleri ekiyor, biçiyorduk. Çok kazanmıyorduk ama mutluyduk. OHAL döneminde terör bahane edilip köyü boşaltmamız istendi. Sonra da ateşe verildi." diyor.

Daha sonra hak arama mücadelesine giren köylüler, devletten maddi tazminat kazandı. Arslan ailesine de 800 nar ve 100 ceviz ağacı, evleri ve tarlaları için 43 bin lira tazminat çıktı. Bu paranın tamamı, dokuz kardeşe yaklaşık 5'er bin lira olarak pay edildi. Hamit Arslan, "Köyümüzdeki evlerimizin, tarlalarımızın bedeli bu mu? Bu paraya ceviz, nar yetiştirilir mi? Şimdi köye gitmeye korkuyoruz. Yakılan yerlerin izleri hâlâ duruyor." şeklinde konuşuyor.

Terörün bitmesini istemeyen ve bundan nemalanan kesimler olduğunu vurgulayan şehit babası, artık kavganın bitmesini, insanların birbiriyle kucaklaşmasını istiyor. Bunun için 72 milyon insanın elbirliği yapması gerektiğini dile getiriyor. Batı bölgelerindeki insanların, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu görmeden, oradakilere misafir olmadan terör meselesini anlayamayacağını düşünüyor. Terörün kıskacındaki bölgelerde bulunan köylerin durumunu yaşamayan batılı insanların farklı düşünmesini makul karşıladığını söyleyen Arslan, şu görüşü dile getiriyor: "Bizim Beşdeğirmen köyünde, başkalarının da kendi köylerinde yaşadıklarına tanıklık etmeyen, ne bizi ne de terörü çözebilir. İnsanlar, kulaktan duyma sözlerle birbirini yargılıyor. Oysa birbirimizi olduğumuz gibi kabul etsek, destek çıksak ne terör kalır ne de kan akar. Bu ülkenin Kürt'ünün de Türk'ünün de çocuğu birlikte şehit olmuyor mu?"
Zaman