Okuldan atılan başörtülünün ağlatan sözleri
28 Şubat döneminde başörtüsü nedeniyle okulundan koparılan, 15 yıl sonra okuluna dönen Filiz Kılınç o dönemde yaşadıklarını anlattı
Meryem Gayberi'nin röportajı:
Filiz Kılınç, 28 Şubat'ın tank gibi üzerinden geçtiği on binlerce isimden biri. Uludağ Üniversitesi Veterinerlik fakültesinin başarılı ve herkesin örnek gösterdiği bir öğrenci iken jandarma zoruyla okulundan uzaklaştırılan, 28 Şubat'ın sessiz öykülerinden biri. Dört ay önce 15 yıl ayrı kaldığı okuluna döndü. Filiz Kılınç'la o zaman röportaj yapmak istemiştim ama bana "Birinci dönemin sonuna doğru yapalım. Derslerimin nasıl olduğunu görmem lazım" demişti. Genç ve idealist bir öğrencinin 15 yıl sonra, dünya güzeli üç çocuğun "Sümeyye (12), Abdullah (9) ve Osman (2)" annesi olarak Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi'ne geri dönüşünün hikayesidir bu…
Nasıl bir öğrenciydiniz?
1998-99 öğretim yılıydı. Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi dördüncü sınıf öğrencisiydim. Üniversitenin diğer fakültelerinde dört bine yakın başörtülü öğrenci vardı ama bizim bölümde iki kişiydik. Sınıftaki tek başörtülü öğrenci olduğum için de çok dikkat çekiyordum. Ben de derslere asılıyordum. Ders notları olarak sınıfta her zaman ilk üçe giren biriydim.
Okulunuzdan koparılacağınıza inanıyor muydunuz?
Sürekli haberlerde başörtüsü yasağının dalga dalga ülke geneline yayıldığını duyuyorduk. Başta olmasa da sonradan inanmaya başlamıştım. Ama daha yasağın olmadığı 3. sınıftayken bazı hocalar beni dışlamaya, ötekileştirmeye başlamıştı. Mesela olaya siyasi ve ideolojik görüşle bakan bir hocamız, tüm ders boyunca bana odaklanır, bana soru sorar, benim üzerimden espriler üretirdi sürekli.
PANİK ATAK HASTASI OLDUM
Ne zaman ve nasıl atıldınız okuldan?
4 sınıfın başındaydım. Yasak ilk eğitim fakültesinde başladı. Sürekli tedirgindim. Kapı açılacak ve sınıfımı terk etmem istenecek diye. Her gün yürek çarpıntısıyla ne zaman gelecekler diye gözüm kapıdaydı. Bir gün sınıfa bir güvenlik görevlisi geldi hocanın kulağına eğildi ve hoca bana dönerek "Sınıftan çıkar mısınız? Burada olmanız sakıncalı" dedi. 100 kişiydik sınıfta ve kendimi çok kötü hissettim. Hiç unutmuyorum kulağı küpeli erkek bir sınıf arkadaşım "Filiz giderse biz de çıkıyoruz dışarı" dedi. Sonra bütün sınıf aynı şeyi söyledi. Ben arkadaşlarıma "Bunun olacağını bekliyordum zaten, siz dersinizi bölmeyin" dedim. Sonra ağlayarak sınıftan çıktım.
KIZIM DERSE GEL AMA "GELME"
Başka destek gördünüz mü okulda?
Siyasal ve ideolojik olmayan kendini tamamen bilime adamış bazı hocalarım, düşünceme katılmasalar da inandığım şey için mücadele etmemi destekliyordu. Böyle bir hocam vardı. "Kızım benim için derse istediğin kıyafetle gelmen problem değil. Haberin olsun sadece söylemiş olmak için söylüyorum, çünkü idare bana baskı yapıyor, 'O kızı derse alma' diye. Eğer sorarlarsa "Ben uyardım derim, haberin olsun" dedi.
Herkesin önünde bir tek sizin sınıftan çıkarılmanız nasıl bir duyguydu?
O dönemde "Sürekli gelecekler" korkusu yüzünden panik atak hastası oldum. Başarılı bir öğrenci olduğum için Dekan Yardımcısı, 'ikna odası' dediğimiz bir odaya aldı beni. "Başörtünü çıkartmalısın. Notların da yüksek. Hayatını mahvetme. Ailenle konuşurum" dedi.
KİM KİMİ İKNA EDECEK?
Ailenizin zoruyla kapandığınızı mı sanıyordu?
Evet. O zamanlar bu önyargı çok yaygındı. Zaten hoca bana "Beynini mi yıkadılar kızım niye kapandın. Ailenin baskısıyla mı" diye sordu. 'Kendim kapandım' deyince inanmadı. 'İkna odası'nda ben onu ikna etmeye çalıştım bu defa. Ailemin modern yaşam tarzına sahip olduğunu ve ailede benden başka başörtülü kimse olmadığını söyledim. En sonunda kendi irademle kapandığıma ikna oldu. "O zaman peruk tak, sıkıntı çekmeden okulu bitir" dedi. Hayır dedim. Aslında benim durumuma üzülüyordu diğer "siyasi ve ideolojik" hocalar gibi değil, en azından samimiydi.
Bir sene kalmış okulun bitmesine. Göz yumamazlar mıydı?
Hocam bir senem kaldı ne olur gizli gizli gireyim. Kimseye görünmeyeyim, müfettişler gelirse yemekhaneye, lavaboya saklanırım filan dedim ama olmadı. Bu işin çok zor olacağını tek çözümün başımı açmam olduğunu söyleyince, okulu bıraktım.
ÖĞRENCİ MİSİN HASTA MISIN?
Okulda başörtüsü eylemleri yapılıyor muydu?
Evet yapılıyordu ama bizi okul kampüsüne bile sokmuyorlardı ki. Öğrenci kimliğimizle kampüs alanına girmemiz jandarma tarafından engelleniyordu. Okulun kampüsünde tıp fakültesi de vardı. Jandarma belediye otobüsüne girip kimlik kontrolü yapıyorlardı. Nüfus cüzdanını gösteren başörtülülere hastaneyi mi okula mı geldiğini soruyorlardı. Okula dedikleri anda otobüsten indiriyorlardı. Bazı arkadaşlarım 'hastayım' derdi ama cüzdanda okul kimliğinin ucunu görseler indirirlerdi.
BEN ÖĞRENCİYKEN DOĞANLARLA AYNI SINIFTAYIM
15 sene sonra demokratikleşme paketiyle birlikte okulunuza dönme hakkı kazandınız. İlk gittiğinizde neler hissettiniz?
Olan benim 15 yılıma oldu? Bunun hesabını kim verecek? Okul değişmiş, sınıf değişmiş. Kredi sistemi gelmiş. Ben Veterinerlik Fakültesi'ne başladığım yıl doğan çocuklarla birlikte okuyorum şimdi. Benim o dönemdeki arkadaşlarım doçent olmuşlar, profesör olmuşlar, kariyer yapmışlar ama benim bunu yapmama sırf başımdaki örtümden dolayı izin vermediler. Şimdi notlarım çok yüksek olduğundan "İki yıl değil de 1,5 yılda da bitirebilirsin" dediler. Ben de onlara "Mezun olmak için 15 yıl bekledim azıcık daha beklerim" dedim.
Üç çocuk annesi olarak 15 yıl öncesindeki gibi bir kariyer hedefiniz kaldı mı?
Kariyer hedefim yok. Tek hayalim okulumdan mezun olmak. Veteriner hekim diplomama kavuşmak. Hayallerimi çaldılar benim. 15 sene önce babama söz vermiştim okulumu bitirmek için. Sırf bu sözümde durmak için şu anda günde 90 kilometre yol gidiyorum. Evim, eşim, çocuklarım İnegöl'de. Her gün İnegöl'den Bursa'ya gidip geliyorum.
Ailenizden destek buluyor musunuz?
Annem hep bizde. Beş dakika daha fazla ders çalışayım diye çocuklarımla tamamen o ilgileniyor. Eşim çok gurur duyuyor benimle. En küçük oğlum Osman 2 yaşında. O biraz zorlanıyor ama diğer çocuklarım bana çok destek veriyor.
Ya babanız. O okula devam etmenizi istemişti?
Babam çok başka. İnegöl'den her gün arabasıyla 45 kilometre Bursa'ya götürüyor ve geri getiriyor beni. Okulda devam mecburiyeti var. Saat sabah 8'den akşam 5'e kadar okuldayım. Babam 9 saat arabanın içinde beni bekliyor her gün. Yaptığı fedakârlık için babamın hakkını ödeyemem.
ONLAR ŞANSLI, ÖZGÜR TÜRKİYE'DE YAŞIYOR
Sınıfta bir ablalarıyla sıralarını paylaşan arkadaşlarınızla aranız nasıl?
Sınıf arkadaşlarımla aram çok iyi. Onların bazı şeylerine alışmaya çalışıyorum "abla ne iş?" diye soruyorlar bana. Kulağı küpeli, mini etekli öğrenciler etrafımı sarıyor bazen. Onlara yaşadıklarımı anlatınca "Gerçekten bu okulda böyle şeyler yaşandı mı? Ne büyük haksızlık yapılmış size" diyerek inanamıyorlar. Algılayamıyor çocuklar. Çünkü çok daha özgür bir ülkede doğdular, bizim gibi değiller. Bazen "anne" rolüne bürünüyorum. Sıra arkadaşlarıma diyorum ki "Ananızın babanızın parasını emeğini heba etmeyin, ders çalışın!"
DİPLOMA YERİNE "ATILDI" KAĞIDI
Okulunuzda ayrıyken okula dair yaşadığınız ve unutamadığınız bir anınız oldu mu?
Eşim de aynı fakültedeydi , başörtüsü eylemleri esnasında tanıştık. Şu an bana çok destek veriyor. Bir gün eşimle okula gitmek zorunda kaldım. Çünkü sürücü kursunda benden lise diplomamı istediler. Lise diplomamı almak için geldim ama okula giremedim. Ağladım, ağladım, ağladım. O sırada bayan profesör bir hocam beni gördü. Geldi yanıma, bana sarılıp o da ağlamaya başladı. O hocam seküler anlayışta fakat demokrat bir insandı. Bana yapılanlara vicdanı el vermemişti. Daha sonra kendimi toparladım okula girdim ve bana lise diplomamı verdiler. Ben üniversite diploması için geldiğim yerden lise diploması alarak çıktım. Çok acıydı.
Tam kapıdan çıkıyordum ki Filiz Hanımın 12 yaşındaki kızı Sümeyye "Meryem abla biliyor musun annemle gurur duyuyorum" dedi.
Sabah