Onlar ki, gökler ile yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Âl-i İmrân Suresi 189-191. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
189 . Hem göklerin ve yerin mülkü (saltanatı) Allah’ındır. Ve Allah, herşeye hakkıyla gücü yetendir.
190 . Şübhesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ile gündüzün ihtilâfında (ard arda gelmesinde, istikāmetli) akıl sâhibleri için elbette deliller vardır.
191 . Onlar ki, ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine (yatar) iken Allah’ı zikrederler ve gökler ile yerin yaratılışı hakkında (derin derin) düşünürler. (Ve şöyle duâ ederler:) “Rabbimiz! (Sen) bunları boş yere yaratmadın; sen (bundan) münezzehsin, artık bizi ateşin azâbından muhâfaza eyle!” (1)
1- “Başta Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm umum peygamberler ve ehl-i hakîkat, her vakit duâlarında en ziyâde; اَجِرْناَ مِنَ النَّارِ [Bizi ateşten koru!] نَجِّناَ مِنَ النَّارِ [Bizi ateşten kurtar!] خَلِّصْناَ مِنَ النَّارِ [Bizi ateşten halâs eyle!] ve vahiy ve şuhûda (görmelerine) binâen, onlarca kat‘iyet kesb eden (kesinlik kazanan) ‘Cehennemden bizi hıfz et (koru)!’ demeleri gösteriyor ki, nev‘-i beşerin en büyük mes’elesi Cehennemden kurtulmaktır ve kâinâtın pek çok ehemmiyetli ve muazzam ve dehşetli bir hakîkati Cehennemdir ki, bir kısım o ehl-i şuhûd ve ehl-i keşif (Allah’ın velî kulları) ve ehl-i tahkîk onu müşâhede eder (görür) ve bir kısmı teraşşuhâtını (izlerini) ve gölgelerini görür, dehşetinden feryâd ederler. ‘Bizi ondan kurtar!’ derler.” (Şuâ‘lar, 11. Şuâ‘, 224)