Onlar, 'Kur'ân'ın şivesi altında bir insanın timsali görünür' diyorlar
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
İKİNCİ MUGALÂTA
Onlar, "Kur'ân'ın üslûpları ve şivesi altında bir insanın timsali görünür" diyorlar. Çünkü Kur'ân'da bahsedilen âdi işler ve hakir şeyler, insanların arasında yapılan muhavere ve konuşmalar gibidir.
Bu cahil herifler bilmezler mi ki, söylenilen bir kelâm, bir cihetten mütekellimine bakarsa birkaç cihetten de muhatabına bakar? Çünkü muhatabın ahvâlini nazara almak lâzımdır ki, söylenilen söz o ahvâlin iktizası üzerine söylensin.
Binaenaleyh, Kur'ân'ın muhatabı beşerdir. Kur'ân'ın maksadı da tefhimdir. Yani, beşerin bilmediği şeyleri bildirmektir. Buna binaendir ki, belâgatın iktizası üzerine, Kur'ân, beşerin hissiyatıyla memzuc olan üslûplarını giyer ve şivesiyle söyler ki, beşerin fehmi söylenilen sözden tevahhuş edip ürkmesin.
Evet, yüksek bir insan, bir çocukla konuştuğu zaman çocukların şivesiyle konuşursa, çocuğun zihnini okşamış olur. Çocuğun fehmi, onun çat pat söylediği sözlerle ünsiyet peyda eder; söylediklerini dinler ve anlar. Aksi halde, o insanla o çocuk arasında bir malûmat alışverişi olamaz.
Allah ile beşer arasındaki ahz ve i'tâlar da böyledir. Eğer Cenâb-ı Hak beşere i'tâ edeceği malûmatı beşerin terazisiyle tartıp vermezse, beşer, kat'iyen ne bakar ve ne de alır. Çünkü beşer, ancak alışmış olduğu terazisinin dilinden anlar, bu fennî terazilerin dilinden anlamaz.
Bediüzzaman Said Nursi
İşârâtü'l-İ'câz