Sabri ALTUN
Onlar ve ötekiler
İnsanoğlu cennetten atıldıktan bu yana hep bir arayış içine girmiştir.
Hep cennetin özlemiyle yanıp tutuşmuştur. İçine yerleştirilen "tekamül kanunu"nun verdiği bir iç güdüyle, hep mükemmele namzet olmuştur.
Baksanıza geçirdiği evrelere
Bedeviyetten (ilkellik) köleliğe. Kölelikten esarete. Esaretten ameleliğe
Hep bir arayış hep bir mücadele
Her devrin kendine ait kavgaları olurken, en büyük kavga galiba amelelikten geçişte olmuş.
Hakikaten bu çağın kavgalarını hiç düşündünüz mü?
Dille kolay, iki defa dünya savaşı olmuş.
Milyonlarca insan bir anda katledilmiş. İnsanlık tarihinin en büyük kanı bu asırda akıtılmış
Bu asırda en büyük sosyal patlamalar. En büyük isyanlar. Ve de ihtilaller olmuş
Çünkü beşer artık "amele" de olmak istemiyor.
***
Gelin başka bir açıdan bakalım.
İnsanlar arasında zeki ve kurnaz olanlar diğer insanlara hükmetmişler.
Kendilerine makam ve mevkiler vermişler. İdareci olmuşlar. Kral olmuşlar. Sultan olmuşlar.
Azınlık olan bunlara,diğer tüm insanlar zamanla "köle","esir" ve son olarak "işçi" olmuşlar.
Zaman geçtikçe insanlığın şahsi manevisi aydınlandıkça "konum"lar zorlanmaya başlamış.
Ve işte "üst"lerin keyfi o zaman kaçmış.
Nasıl olurda bu kadar ayrıcalıklarını "alt" tabakalarla bölüşülecekti ki.
Belki de tarihin hiç görmediği "mezalimler" hep bu yüzden oldu.
Belki de her şeyin başı ekmek kavgasıdır.
Belki de "maraba"nın ağanın sofrasına talip olma isteğidir.
Belki de işçinin fabrikaya ortak olma eğilimidir.
***
İsterseniz bu mücadelenin Türkiye versiyonuna bakalım.
İsterseniz biz dünyadaki elit tabaka sınıflarına bakmayalım.
Yani "kont"lara "sör" lere büyük patronlara büyük şirket sahiplerine
Biz yurdumuzdaki elitleri düşünelim
Şimdi bir dünya düşünün;
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ekâbir takımını düşünün.
Cumhuriyetle birlikte kapitalizmin gelmesi sonucu bu takımın kazandıkları hayat seviyesini düşünün
Kim mi bunlar?
"ittihat ve terakki darbesiyle bir sınıf oluşmaya başlamıştı. Bunlara "eski sınıf" diyorlardı.
Bu sınıf cumhuriyetle birlikte ülkeye tamamen hükümran olmuştu.
Sosyal tabanı itibarıyla bu zümre esas olarak, asker ve sivil bürokratlar, devletli sermaye ve eşraf olmak üzere üç ana kesimden oluşuyordu
Ülkenin maddi kaynakları, üretim ve bölüşümün denetimi onlardaydı
Memlekette "müteşebbis" gerekiyorsa bunlardan çıkıyordu.
Bunlara meşru zemini hazırlayan ise devrin tek partisi CHP idi.
Evet bunlar istiklal savaşını kazanmış(!) yeni bir devlet kurmuş, köşe başlarını kapmış, türk burjuvasıydı.
Her hangi bir devrim gerekirse bunlar getirir.
Hani Ankara valisi Tandoğanın komünistlik dava eden bir gence söylediği gibi;
Bu ülkeye kominizim gelmesi gerekiyorsa biz getiririz. Size ne oluyor demesi gibi
Bunların evine ancak hizmetçi dadı kapıcı ya da kâhya olarak girilebilirdi.
Onlardan başka hiç kimsenin herhangi bir düşüncesi asla olamazdı.
Bunlar baş, halk ayaktı.
***
Her şey "bir adam bir oy" ilkesini benimseyen gerçek demokrasinin dış güçlerin etkisiyle Türkiyeye gelmesiyle başladı.
"Eski sınıf" hiçbir zaman yeni siyaseti ve aktörlerini içlerine sindiremedi.
Bu yeni durumu hemen kulplar takılmaya başlandı.
Bunlara "irticacı", bölücü" "rejim karşıtları" "cumhuriyet düşmanları" denildi.
Çünkü hiçbir zaman tanımadıkları o "ötekiler" o maraba takımı o ameleler o hizmetçiler,
Bir den bire pay istemeye başladılar. Bir den bire "ayak" iken "baş" olmak istediler.
Ve işte o gün bu gündür egemen sınıf ne zamanki pastada pay vermek icap ettiği anda (ki bu hali her ihtilal öncesindeki Türkiyenin konumunu incelerseniz göreceksiniz) Atatürkçülük adına cumhuriyeti
koruma nutukları atılır ve işlev sözde "içgüdüsel"(!) bir kamuflajla dürtüklenerek, müdahaleler meşrulaştırılır.
***
Şimdi bazı soruları sorarak yazımızı bitirelim.
Gerçekten iki de bir Türkiyede rejim tehlikeye giriyor mu?
Gerçekten "siyasi otorite boşluğu" meydana geliyor mu?
Gerçekten "cumhuriyeti koruma içgüdüsü" mü müdahaleleri yaptırıyor?
Daha doğrusu "cumhuriyetin kazanımları" nelerdir?
Gerçekten övünerek kurduğumuz cumhuriyetimiz bu kadar basit bağlarla mı bağlı ki her an tehlikeye düşüyor?
Bu anlayışı yıkacak yasal düzenlemeler ne zaman yapılacak?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.