Onları yemeyin! Çünkü bu büyük bir günahtır
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Nisâ Sûresi 1-4. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
1-Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten (Âdem’den) yaratan, ondan da eşini (Havvâ’yı) yaratarak (yeryüzüne) ikisinden birçok ricâl (erkekler) ve nisâ (kadınlar) yayan Rabbinizden sakının! O’nun hakkına birbirinizden isteklerde bulunuyor olduğunuz Allah’dan ve akrabâlık bağların(ı koparmak)tan sakının! Şübhesiz ki Allah, sizin üzerinizde tam bir gözeticidir.
2-Hem yetimlere mallarını verin ve temizi pis olana (helâli harâma) değişmeyin; onların mallarını mallarınıza (katarak) yemeyin! Çünki bu büyük bir günahtır.
3-Eğer yetim olan (kız)lar hakkında (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) adâletli olamayacağınızdan korkarsanız, o hâlde size helâl olan (başka) kadınlardan iki(nci), üç(üncü) ve (en çok) dörd(üncü hanımınız) olmak üzere nikâhlayın!(1) Buna rağmen (onların da aralarında) adâletli olamayacağınızdan korkarsanız, artık bir tek (hanım) veya sâhib olduğunuz câriyeler (ile yetinin)! Bu, haksızlık etmemenize daha yakındır.
4-Kadınlara mehirlerini gönül rızâsı ile verin! Fakat size ondan birazını kendi gönlüyle bağışlarlarsa, artık onu âfiyetle, rahatça yiyin!
(1)Gaylan (ra) Müslüman olduğunda, nikâhı altında on tâne hanımı vardı. Resûl-i Ekrem (asm) bu sahâbeye: “Bunlardan dördünü seç ve diğerlerinden ayrıl!” buyurdular. (Kurtubî, c. 3/5, 17)
“Dörde kadar teaddüd-i zevcât (çok evlilik), tabîata (yaratılışa), akla, hikmete muvâfık (uygun) olmakla berâber, şeriat bir tâneden dörde çıkarmamış, belki sekiz dokuzdan dörde indirmiştir. Bâhusus (husûsen) teaddüdde öyle şerâit (şartlar) koymuştur ki, ona mürâat (riâyet) etmekle, hiçbir mazarrâtı müeddî olmaz (zarara sebeb olmaz).” (Mektûbât, Münâzarât, 384)
“İzdivâcın (evlenmenin) hikmeti ve gāyesi, tenâsüldür (neslin devâmıdır). Kazâ-yı şehvet lezzeti ise, o vazîfeyi gördürmek için rahmet tarafından verilmiş bir ücret-i cüz’iyedir (küçük bir ücrettir). Mâdem hikmeten, hakīkaten, izdivac nesil içindir, nev‘in bekāsı (neslin devâmı) içindir. Elbette, bir senede yalnız bir def‘a tevellüde kābil ve ayın yalnız yarısında kābil-i telakkuh olan ve elli senede ye’se düşen bir kadın, ekser vakitte tâ yüz seneye kadar kābil-i telkīh bir erkeğe kâfî gelmediğinden, medeniyet pek çok fâhişehâneleri kabûl etmeye mecburdur.” (Zülfikār, 25. Söz, 38-39)