Alaettin TAŞKIN
Oruç İnsanileşmeye 'Uruç' etmektir!
Ramazaniye Medresesi Notları *
Ramazan, kızgın ateşte ayakların yanarcasına yürümektir. Yani Ramazan, orucun ateşinde dünyanın, nefsin ve günahların kirlerinden arınmaktır. Nefsin esaretinden ve dünyanın zincirlerinden kendini kurtarıp insaniyetini gün yüzüne çıkarmaktır.
Razaman ayı şeairin, yani İslamî sembollerin en büyüklerinden ve en önemlilerindendir. Dinin toplumda görünür kılınmasını sağlayan unsurlarına “şeair” denir. İşte Ramazan ayı İslamî şeairler içinde en büyüklerinden ve en önemlilerindendir. Hakikaten toplumda hemen herkesin oruç tuttuğu ve genel olarak manasına saygı duyduğu bir aydır Ramazan. Bu manada Ramazan bir nevi toplumun bütününün ubudiyetini/Allah’a itaatini temsil eder. Bundan dolayıdır ki geleneğimizde Ramazan’a saygı çok önemli kabul edilmiştir.
Ramazan orucunun çok manaları, gayeleri ve hikmetleri vardır. Bu manalardan ve gayelerden başta belirttiğimiz şeair kısmı zaten en başta gelir. Bununla beraber Cenab-ı Hakk’ın rububiyeti, her şeyin Yaratıcısı, Rabbi ve Sahibi oluşu açısından da orucun önemli manaları vardır.
Cenab-ı Hak, bütün varlığı ve özelde biz insanları kendini sevdirmek ve tanıttırmak için yaratmıştır. Bu amaçla biz insanlara sayısız ihtiyaç verip ve bu ihtiyaçlarımızı sayısız nimetleriyle her daim karşılamaktadır. Ancak biz insanlar, nefsin ve dünyanın perdelerine takılıp Rabbimizin sırf sevgisinin ve merhametinin eseri olan bütün bu sayısız nimetlerin ifade ettiği manayı göremiyor ve bazen de unutuyoruz. İşte Ramazan’da bütün müminler çok acıkmış ve o nimetlere çok ihtiyacı olduğu bir anda Cenab-ı Hakk’ın ezan sesiyle ilan edilen emrini hep birden bekleyerek çok güzel bir ubudiyet/Allah’a itaat hali sergiliyorlar. Böylece müminler topluluğu olarak hem Allah’ın rububiyetini, yani her şeyi yoktan yaratıp terbiye ederek onların tüm ihtiyaçlarını karşıladığını ve her şeyin hâkimi ve sahibi Allah olduğunu görmüş ve göstermiş oluruz. Hem de Allah’ın sayısız ve sonsuz nimetlerinin hem ne kadar kıymetli olduğunu ve hem de Cenab-ı Hak’tan emir gelmeden o nimetlere el uzatamadığımızı görerek, o nimetlerin hakiki sahibi kendimiz değil, aksine onların Allahın malı ve gerçekten ‘nimet’ olduğunu anlarız.
Böylece tüm kâinatı kuşatmış olan Allah’ın sevgi ve merhametinden gelen bu sonsuz nimetlere karşı müminler topluluğu olarak oruç tutmakla, Cenab-ı Hakk’ın emirlerine hep birden uyarak toplumsal bir itaat ve ibadet hali gösterilmiş olur.
Rabbimizin kendisini tanıtmak ve sevdirmek için bize sayısız nimetler verdiğini söyledik. Buna mukabil insan da tanıma ve sevme eylemini iman ve ibadetle gerçekleştirir. İman ve ibadetin en güzel tezahürü ise şükürdür. Yani iman etmek, Yaratıcıyı tanıyıp Ona şükretmektir. Her şeyi Ondan bilerek Onun ‘verdiklerinden’ dolayı memnun olmaktır. Bütün ibadetler aslında bir şükürdür.
İnsanın ciddi ve derinlikli bir şekilde şükredebilmesi için en başta o nimetlerin hakikaten ‘nimet’ olduğunu anlaması gerekir. Bu manada bir şükür ise temelde üç aşamalı bir şekilde yapılır:
- Nimetleri doğrudan doğruya Allah’tan bilmekle,
- O nimetlerin kıymetlerini takdir edip ve onlara ihtiyacını hissetmekle,
- Ve o nimetleri verenin razı olacağı şekilde bir hayat tarzı yaşamakla hakiki ve ciddi manada şükredilmiş olur.
İşte Ramazan’da oruç vasıtasıyla insan hakiki açlığı hissederek nimetlerin kıymetlerini bir derece olsun anlar. Aynı zamanda oruç utmakla gündüzleyin yemeklere/nimetlere/ önündeki suya elini uzatamadığını görerek bu nimetlerin hakiki sahibi kendi olmadığını anlayarak gerçekten nimetin ‘nimet’ olduğunu fark eder. Böylece ramazan orucuyla insanın en önemli varlık gayesi olan şükür çok halis bir şekilde gerçekleştirilmiş olur. Bu makamda Bediüzzaman’ın uyarısıyla şöyle bir not düşelim: İnsanları birer kardeş gibi görüp onların dertleriyle, acılarıyla ciddi empati kuramayan bencil ve kıskanç kişiler hakiki manada şükredemezler
Bu neticeleriyle oruç bizim nefsaniyetten/hayvaniyetten insaniyete/maneviyata urucumuzun/yükselişimizin yoğunlaştırılmış bir mevsimi ve bir programı olur.
*Ramazaniye medresesi, Ramazan’ın manevi bereket ve feyzinden ve Risale-i Nur’un ilim ve marifetinden teşekkül eden maneviyat atmosferidir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.