Peygamberimiz (asm) gibi dua edelim

Peygamberimiz (asm) gibi dua edelim

Hz. Peygamber (s.a.v), bir Cuma günü hutbe okurken bir zât ayağa kalktı ve...

Peygamberler silsilesinin son halkası olan İslâm peygamberi Muhammed (s.a.v), ümmeti ve tüm insanlık için örnektir. (Ahzâb, 21) Onun getirdikleri ve yaşantısı, biz Müslümanlar için hayati öneme sahiptir. Her hâlimizde, her zaman ve mekânda o'nun gibi olmak, o'na benzemek, o'nu örnek almak ve o'na itâat etmek bizim için en şerefli görevdir. (Enfâl, 20)
Allâh Resûlu (s.a.v), bütün ibâdetlerde olduğu gibi, ibâdetlerin özü olan duâ konusunda da bizim için rehberdir. O, her fırsatta Rabbine duâ eder, her ân O'nu zikretmekle meşgul olur, her vesilyle O'nu anar ve dâima O'na yakarırdı. Sevgili Peygamberimiz, hayatın her alanında devamlı duâ yapmıştır. Yatarken, kalkarken, eve girerken, evden çıkarken, câmiye girerken, câmiden çıkarken, bir işe başlarken, yeni bir elbise giyerken, aynaya bakarken, çarşıya çıkarken, bineğine binerken, gökyüzüne bakarken... O, her konumda ve her ortamda kulluğun zirvesi olarak duâ etmekten geri kalmazdı. Onun hayatının her ânının duâdan ibâret olduğunu söylemek mübalağa sayılmamalıdır.

Allâh Resûlü (a.s)'nün, duâda bazen ellerini, koltuk altındaki beyazlık görünecek kadar yukarı kaldırdığı rivâyet edilir. Hz. Peygamber'in duâ esnasında, kimi zaman ellerini koltuk altları görünecek kadar yukarılara kaldırması ve yakarışı, Allâh'a karşı olan teslimiyet ve yakınlığının bir göstergesi olarak tanımlanabilir. Zira duâ, Allâh'a hitâbın en güzel biçimi, kalbin Allâh ile konuşması ve ibâdetlerin özüdür. (Tirmizî, Da'avât, 1)

Sevgili Peygamberimiz her vesileyle Allâh'a duâ ederdi. Âdetâ duâsız bir ânı yok gibiydi. Gelmiş geçmiş bütün günâhlarının affedilmesine rağmen o yine de günde en az yetmiş defa estağfirullâh der, tövbe ederdi. Allâh Resûlü (a.s), "Ben Allâh'a günde yetmiş defadan fazla muhakkak tevbe istiğfar ederim" demiştir. (Buhârî, Da'avât, 2)

Hz. Peygamber (s.a.v), bir Cuma günü hutbe okurken bir zât ayağa kalktı ve: "Ya Resûlallâh! At sürüleri helak oldu, davar sürüleri helâk oldu, Allâh'a bize yağmur vermesi için duâ ediver!" dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) iki elini uzattı ve duâ etti. Yemin olsun ki bulutlar dağlar misali gökyüzünü kaplamadıkça Resûlullah (s.a.v) ellerini indirmedi ve minberinden inmedi. Nihayet yağmur tanelerinin onun sakalı üzerinde yuvarlandığı görüldü. O gün, ertesi günü, daha ertesi günü ve ondan sonra gelen gün tâ öteki Cuma'ya kadar hep yağmur yağdı. Ertesi Cuma yine aynı zât ayağa kalktı da, "Ya Resûlallâh, binalar yıkıldı, mallar boğuldu. Bizim için Allâh'a duâ et" dedi. Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v) yine iki elini kaldırdı da, Allâhumme hâveleynâ ve lâ 'aleynâ [Allâh'ım! Etrafımıza (yağdır), üzerimize değil] diye duâ etti. (Buhârî, Cum'a, 34)

Resûlullâh (s.a.v) kendisine hizmet edenlere de duâ etmiştir. Enes b. Mâlik için, "Ey Allâh'ım onun malını ve evladını bol eyle, ona verdiğin nimetini mübarek kıl" (Müslim, Fezâilu's-Sahâbe, 141) diye duâda bulunmuştur. Hz. Peygamber, yanındaki birine duâ ederken bazen eliyle onun göğsüne dokunur, öyle duâ ederdi. (Müslim, Fezâilu's-Sahâbe, 141)

Duâ, öncellikle sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'den sağlam yollarla bize nakledilen tarzda yapılmalıdır. Zîrâ o, ümmeti için her yönüyle en güzel örnektir. Allâh Resûlu, her nimete kavuştuğunda veya bir sıkıntı ile karşılaştığında hemen dâimâ Rabbine duâ eder ve ashâbına da böyle yapmalarını tavsiye ederdi.

Yeni Şafak