Yusuf KAPLAN
Psişe bozukluğu, yama/n/ma patolojisi ve 'ümmîleşme' yolculuğu
Psişe bozukluğu, yama/n/ma patolojisi ve 'ümmîleşme' yolculuğu
Birileri, 'abdestli kapitalizm'den sözetmeye başladı yeniden! Yeniden, diyorum; zira 'abdestli kapitalizm' nitelemesi, yeni değil: Bu nitelemeyle, daha önceleri, rahmetli Ali Şeriatî'nin kitaplarında karşılaşmıştık.
Ali Şeriatî, çağ körleşmesinin bizi oraya buraya fırlattığı anafor ortamında zihnî gelişimimizde büyük katkıları olan bir düşünür, elbette ki. Ancak Şeriatî'nin fikrî yapısının oluşumunda Marksizm, sosyalizm ve Sartre'cı varoluşçuluk gibi dönemin moda akımlarının derin izleri vardı.
* * *
'Abdestli kapitalizm' nitelemesi, bir zihin savrulmasının işareti ve İslâm'ı, kapitalizm'in görünürdeki karşıtına -sosyalizm'e- yamama patolojisinin ürünü.
'İslâm modernizmi'; 'İslâm sosyalizmi', 'İslâm liberalizmi' gibi patolojik yamama girişimlerinin yanısıra, son dönemlerde de, İslâm'ı, -Medine vesikası, Bediüzzaman örneklerinde gözlediğimiz- 'demokrasi, özgürlükler, insan hakları' gibi postmodern söylemlere yamama çabalarına tanık oluyoruz...
* * *
Müslümanların İslâm'ın sahici, özgün dilini yakalayamama ve oraya-buraya yamanma patolojisinin iki nedeni var: Çağı tam olarak kavrayamayışımız ve İslâm'ı bir bütün olarak idrak edemeyişimiz. Bunların gerisinde ise psişe'mizin bozulmuş olması gizli.
Eğer asıl sorunumuzun psişe bozukluğu olduğu yakıcı gerçeğini kavrayabilirsek, hem çağı anlama, hem de İslâm'ı 'neyse o' olarak idrak etme sürecinde bir mesafe katetmeye başlayacağız.
* * *
Peki, psişe bozukluğu ne? Ve nasıl zuhûr etti? Psişe bozukluğu, kısaca, kendimize olan güveni yitirmemizdir. Psişe bozukluğu, iki farklı şekilde tezahür ediyor -hâlâ: Savunma psikolojisi ve yenilgi psikolojisi.
Modernliğin geliştirdiği -zamanla sömürgecilik ve emperyalizm deneyimleriyle bütün medeniyetleri yok edecek ya da hadım edecek fiîlî bir saldırıya dönüşen- meydan okuma, bütün dünyayı, bu arada İslâm medeniyetini de dize getirdi: Batı dışındaki dünyanın insanlarının psişe'lerini tarumâr etti, zihinlerini körleştirdi.
İşte bu saldırı, bütün medeniyetlerin çocuklarını, önce savunma psikolojileri, sonra da yenilgi psikolojileri geliştirmeye itti. Bu iki süreç, İslâm dünyasında, hem kitleler arasında, hem de daha çok da entelijansiya katında derin zihnî savrulmalara ve çatlaklara yol açtı.
* * *
İslâm dünyasında savunma psikolojisine sığınanlar, İslâm'la irtibatlarını görünürde sürdürme kaygısı ile hareket eden entelijansiyaydı; ama gerçekte, bunların zihinleri, Batılı zihin kalıplarıyla işliyordu. İslâm'ı can havliyle savunurken bile, zihinlerinin öznesi, İslâm değil, Batı'ydı.
'İslâm da akıl dinidir; İslâm terakkiye mani değildir; İslâm da medeniyettir; Batı uygarlığı, rönesans'ını İslâm medeniyetine borçludur' vesaire gibi söylemlerle, İslâm'ı savunuyormuş gibi görünüyorlardı; ama gerçekte Batı uygarlığını -tersinden- özneleştiriyorlar ve İslâm'ı -zihin- dünyalarından sildiklerini bile göremiyorlardı. İslâm, yaşayan, yaşanan ve yaşatan bir gerçek değil; hâkim Batı uygarlığına yamanan bir gölge gerçeklik/ti.
Yenilgi psikolojisine sığınan entelijansiya ise, zaten İslâm'dan büsbütün umudu kesmiş; zamanla, varlık nedenlerini İslâm'a karşı konumlandırmıştı: Bunlar, İslâm dünyasının seküler, sosyalist, liberal entelijansiyası/ydı.
* * *
Şaşırtıcı ama hâlâ bir türlü fark edemediğimiz asıl yakıcı yönelim, yenilgi psikolojisiyle hareket edenlerin doğrudan İslâm'a karşı hareket etmeleri değil; aksine, İslâm'ı savunuyormuş gibi hareket eden ama zihinleri Batılı zihin setleriyle işleyen, her dönemin moda akımlarına, söylemlerine, ideolojilerine İslâm'ı yamamaya çalışan savunma psikolojisi sahiplerinin benimsedikleri yönelim/ler/di.
'İslâm'da şu da var; bu da var; İslâm aslında şu değil, bu değil' diyerek hareket eden bu müslümanların, 'şu'ları ve 'bu'ları, İslâm'ın hakikatleri değil; aksine İslâm'ı genelgeçer ve günübirlik söylemlere yamamaya sürükleyen modern, sosyalist, liberal, postmodern söylemlerin bizatihî kendileri.
* * *
'Abdestli kapitalizm' söyleminin öznesi, ne İslâm'dır, ne de kapitalizm; bu nitelemede görünmeyen bir özne gizli: Sosyalizm.
'Abdestli kapitalizm'e lanet okuduğunu söyleyerek 'adalet', 'emek', 'eşitlik' sloganları atanlar, traji-komik bir psişe bozukluğuyla malul olduklarını farkedemeyecek kadar İslâm'ı sosyalizm'e yamadıklarını, sosyalizmi özneleştirerek İslâm'ı nesneleştirdiklerini, İslâm'ı, olmayan bir sosyalizmin gölgesi / yaması derekesine düşürdüklerini görebiliyorlar mı, diye sormak istiyorum; ama bu psişe bozukluğuyla 'çok zor' diyorum.
Peki, bu durumda, ne yapmak gerekiyor? Önce çağı bihakkın anlamak ve ardından çağın ağlarından ve bağlarından kurtulacak, İslâmî bir dil, oluş ve varoluş zeminine ulaşmamızı sağlayacak bir ümmîleşme yolculuğuna soyunmak...
Yeni Şafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.