Rabbin onlara, 'Sizin bilemeyeceğiniz şeyleri, şübhesiz ki ben bilirim' buyurdu
Ayet meali
Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Bakara Suresi 30-34. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor
30 . (Ey Habîbim!) Bir zaman Rabbin, meleklere: “Şübhesiz ki ben, yeryüzünde (insanı) bir halîfe kılacak olanım” buyurmuştu; (melekler:) “Orada fesad çıkaracak ve orada kanlar dökecek bir kimse mi kılacaksın? Hâlbuki biz, hamdin ile (seni) tesbîh ediyoruz ve seni takdîs ediyoruz” dediler. (Rabbin de onlara:) “Sizin bilemeyeceğiniz şeyleri, şübhesiz ki ben bilirim!” buyurdu.
31 . Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti, (*) sonra onları meleklere arz ederek: “Eğer (iddiânızda) doğru kimseler iseniz, haydi şunların isimlerini bana bildirin!” buyurdu.
32 . (Melekler) dediler ki: “Seni (her türlü noksanlıktan) tenzîh ederiz; senin bize öğrettiklerinden başka bizim için bir ilim yoktur. Şübhe yok ki Alîm (herşeyi bilen), Hakîm (her işi hikmetli olan) ancak sensin!”
33 . (Allah:) “Ey Âdem! Onların isimlerini kendilerine (meleklere) bildir!” buyurdu. Bunun üzerine (Âdem) onların isimlerini kendilerine bildirince (Allah): “Size demedim mi? Göklerin ve yerin gaybını (size gizli olan sırlarını) şübhesiz ben bilirim! Ve (siz) neyi açıklarsanız ve (içinizde) neyi gizlerseniz, (ben) bilirim!” buyurdu.
34 . O vakit meleklere: “Âdem’e secde edin!” (**) demiştik; (cinlerden olan) İblis hâriç, hemen secde ettiler. (O) dayattı ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.
(*) “Şahs-ı Âdem’e ta‘lîm-i esmâ (isimlerin öğretilmesi) ünvânıyla nev‘-i benî Âdem’e (Âdemoğullarına) ilhâm olunan bütün ulûm ve fünûnun (ilimlerin ve fenlerin) ta‘lîmini ifâde eder.” (Zülfikār, 25. Söz, 32)
(**) Buradaki secde emri, Allah’a itâat, Âdem (AS)’a selâm ve hürmet içindir. (İbn-i Kesîr, c. 1, 53)
“Âdem’e melâikenin secde etmesi ve şeytanın etmemesi hâdisesiyle nev‘-i insana, semekten (balıktan) meleğe kadar ekser mevcûdât (varlıklar) musahhar (itâatkâr) olduğu gibi, yılandan şeytana kadar muzır (zararlı) mahlûkātın dahi ona itâat etmeyip düşmanlık ettiğini ifâde ediyor.” (Zülfikār, 25. Söz, 32)