Hüseyin YILMAZ
Rabia Kazan ve başörtüsü keşfi!..
Rabia Özden Kazan... Bir aralar Ağca’nın nişanlısı olarak şöhret bulan, sonra İtalyan bir hukukçu ile evlenen Ortadoğu Gazetesi’nin eski yazarı... Yazarımız lise mezunu... 1976 Malatya doğumlu. Buhranlı bir çocukluk devri yaşamış. Sonradan tanıdığı bir cemaatten edindiği bilgilerle örtünüp kendisini dinî hayata veren bir anne ile içki içen bir babanın günü birlik kavgalarından sonra yürümeyen evliliklerinin bütün elim neticelerini o da yaşamış.
Cumhuriyet devrinin dinsizleştirmek istediği bir milletin dinî bilgilerden mahrum bırakılmış bir annenin çocuğu olarak, küçük yaşlardan itibaren örtünme telkinleri ile karşılaşan ve gönülsüzce örtünen kızı Rabia, örtünmeyi reddettiği halde hayatını devam ettiren açık kızkardeşinin hayatıyla kendi hayatı arasında içten içe bir saat rakkası gibi gidip gelir. Tereddütlerle dolu bir çocukluk ve ilk gençlikten sonra, bir takım fırsatlarla şöhrete yelken açan kızımız, nihayet şaşırtıcı bir keşifte bulunur, tesadüfî bir keşif.
Rabia ile Röportaj yapan Vatan Gazetesi’nin muharririne göre, Kazan, Otuz yaşında Kur’an’ın Türkçe mealini okuduğunda binbeşyüzyıldan beri İslâm dünyãsının meçhulü kalmış, ulema ve filozofların varlığına muttali olmadıkları dehşetli bir keşifte bulunuyor ve keşfini şu satırlarla müjdeliyor İtalyan gelin:
"Annem Kuran'ı Kerim'in Türkçesini okumamış... Başını istersen örtersin, saygı duyuyorum... Ama bunu dini yaptırım olarak söyleyenler bize yalan söylüyorlar. Lütfen insanları kandırmasınlar. Kuran'da başörtüsü bir tavsiyedir."
Gazete ve muhariri de Rabia’nın muştusunu bayraklaştırarak örtülü kadınların hürriyet fedaisi kesilmişler. Röportaja kısa bir takdimle iştirak eden Sanem Altın, bütün sempatikliği ile Rabia’nın keşfine inandığını beyanla, okuyucusunu da inanmaya dãvet ediyor:
“Rabia Kazan Licursi, hepimiz onu bir yerlerden tanıyor olabiliriz.. Belki Mehmet Ali Ağca'nın nişanlısı olarak, belki yazdığı Tahran Melekleri kitabını okudunuz, belki başı kapalı olduğu halde çok güzel bir kadın olduğu için belki de gazeteci olduğu için... Bense Rabia'yı başını niye örttüğünü bilmeyen, bunu annesinin baskısıyla, zorlamasıyla, küçük bir kız çocuğunun taşıyabileceğinden çok daha büyük cehennemde odun olmamak için gibi korkularla yapan ama 30 yaşında Kuran'ı Kerim'in Türkçesi'ni okuyunca, böyle bir zorunluluğun olmadığını, 'kandırıldığını' üstelik bunu annesinin cahillikten yaptığını anlayan genç bir kadın olarak tanıdım... Rabia kendisi gibi, dünyanın birçok yerinde, ellerinden giyim özgürlükleri alınmış, şimdi başlarını nasıl açacaklarını bilmeyen ama bunun günah olmadığını anlayan sayısız müslüman kadın ve genç kız olduğunu söylüyor. Ve diyor ki 'Kuranı Kerim'de baş örtüsü sadece bir tavsiyedir, büyük patırdılar kopardığınız, hayatlarımızı mahvettiğiniz şey aslında bir zorunluluk değildir.. Kandırmayın bizi.. Ve şimdi soruyorum, siz hiç Kuranı Kerim' okudunuz mu? ' Ben Rabiaya inandım...siz de okuyunca ona hak vereceksiniz, biliyorum...”
Tahran Melekleri’nin yazarının, maceracı ve cesur bir ruh yapısına sahip olduğunu, mãzisinin şehadetiyle sãbit: Önce genç yaşta çıkardığı dergi için malzeme toplamak kastıyla İran seferine çıkıyor; sonra Ortadoğu Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaparken Ağca şifresini çözme merakıyla harekete geçiyor, zindanların küf kokan loş havasını teneffüs ediyor, demir parmaklıkların arkasındaki trajedilerin ruhunda meydana getirdiği sarsıntıları göğüslüyor, bütün bunların mükâfatı olarak da Ağca’nın nişanlısı, diye şöhret buluyor; derken Ağca ile evlenmesini bekleyen ammeye inat, İtalyan bir avukatla evleniyor; nihayet hızını alamayıp Başörtüsü emrinin Kur’an menşeli olmadığını keşfediveriyor...
Kazan’a göre, keşfinin binbeşyüz yıldan beri müslümanların meçhûlu kalmış olmasının yegâne sebebi, Kur’an’ın Arapça olması ve meallerin iltifat görmemesi... Arapça bilenlerin tamamı ise sahtekâr, ya da okuduklarını anlamayacak kadar budala... Anlıyoruz ki, Türkçe İbadet havarilerine de bu keşiften bir malzeme çıkıyor. Kızımız bu hususu diline dolamadığına göre, uyanmamış olmalı. Vatan’ın muhariri ise nasılsa atlamış. Ne kadar doğru, değil mi?(!) İbadet Türkçe olsa, din, bütün doğruluğuyla hayatımızda yer bulacaktı...
Kazan, düşünmüyor ki, kendisinin 30 yaşında Türkçe mealinden okuduğunu Araplar binbeşyüz yıldan beri kendi dilleriyle okuyorlar. Binbeşyüz yılın tezahürü müslüman kadınlar için: Örtünmektir... İtalyan Gelin’e göre, örtünme, müeyyideleri olan bir emir değil, “tavsiye”dir; kadınların hayatlarının “mahvına” sebeb olan bir tavsiye...
Tavsiye bile olsa, a kızım! Tavsiyenin mercii, kâinatın yaratıcısı Allah-ü Azim-ü şan’dır, cehaletle malül gösterdiğiniz anneniz değil... Allah’dan gelen bir nasihatı ehemmiyetsiz göstermek bile cünûn alâmeti sayılabilecekken, kadınların hayatını mahvettiği iddiasını tarifte acze düşüyorum, cür’etkârlığınız müsaitse, buyurunuz siz söyleyiniz. Otuz yaşında öğrendiklerinizi binbeşyüz yıllık bir meçhûl olarak ilân etmenizin ciddiye alınabilir tarafı yok... Açılmak istiyorsanız, mãni olan mı var? Serbestsiniz... Açılma arzunuza vücud vermek için dinde tahrifat yapmaya teşebbüs, tãkâtınızı aşar... İnsanların çığlık çığlığa keşfiyatınıza dört elle sarılmasını beklemiyorsunuzdur, umarım...
Dikkat ediniz ki, zekâ maskesi takınmış saflığınızı a’da-i din ve zındıka komiteleri kullanmasınlar... Başörtüsü yasağını dehşetli bir zulme çeviren Türkiye Cumhuriyeti devleti ve resmi ideolojisinin elindeki zayıf maşa olmayınız... Yeni Fadimelere gerek yok... Bir gayr-i müslimle evlenmenizi mümkün kılacak fetvayı bulmuş olmanızın (bulduysanız tabiî) keyfini yaşamaya bakınız... Genç bir kadın olarak fıtratınızın had konulmamış bütün arzularını tatmin edebilirsiniz, imkânlarınız müsait... Ama bunları yaparken, geçmişinizin yükü altında ezilmemek için dinde tahrifat arayışlarına girmenize gerek yok. Günahkârlık, küfre kapı aralamaktan iyidir... Dost tavsiyesi...
Sonra görmüyor musunuz ki, keşfinize bağrını açanlar mü’minler değil, dinden havfedenlerdir. Bu kadarıyla bile yanlışınıza hükmetmek çok mu zor? Başörtüsü takmak istemeyip keşfinizden medet bekleyenlerin din ve dinî hayat karşısındaki tavırları meçhûlünüz olabilir mi? Resmî ideolojinin hezeyânlarını muhafaza ve tahkimle vazifeli Cumhuriyet medyasına malzeme taşımak size mi düştü?.. Bu milleti tedenniye mahkûm edip bir asırdır olduğu yere çivileyen bir sistemin parçası olmaktan, hemcinslerinize ne kazandıracağınızı vehmediyorsunuz? Asırlık trajedileri insanlık târihini ürperten, bin yılın galibini acı bir mağlubiyetle kemendlemiş olan bir sistemin bekçilerine payanda olmaya bu kadar mı gönüllüydünüz?. Annenizin sizce olan yanlışlarının bedelini semâvî son din ve müntesiblerinden istemeye hakkınız yok. Doğrusu, sebebi ne olursa olsun, hattâ şöhret budalalığı ve gündemde kalma arzusu bile, size bunları söyletmemeliydi... Gençsiniz, umarım hatanızdan dönecek kadar feraset ve vaktiniz olur...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.