Ramazan ayında günah işlemek ve zekât vermeyenler

Ramazan ayında günah işlemek ve zekât vermeyenler

 

Ramazan, Müslümanların fevkalâde hürmet etmesi gereken bir aydır. Eğer Müslümanlar Ramazan ayına bu saygıyı göstermezler, namazlarıyla, oruçlarıyla, zekâtlarıyla, mukabeleleriyle onu iyi değerlendiremezler, günahlardan uzak durmazlarsa bu nimet, mağfiret, rahmet ve bereket ayı azap ve felaket ayına dönüşebilir. Allah’a sığınırız.

Kur’an da böyledir. Yüce Allah, Kur’an’ın, müminlere rahmet ve şifaolduğunu söylerken, inanmayan veya inanıp ta Kur’an’ın prensipleriyle oturup kalkmayanlara da zarar ve ziyan olduğunu ifade etmekte, aynı zamanda böylelerini “zalimler” (1) olarak nitelemektedir.

Kur’an su gibidir. Suyu arı içer bal yapar, aynı suyu yılan içer, zehir üretir. Kur’an, Allah’ın emri ve kelamıdır. Allah’ın emrine kulak asmamanın veya sözünü dinlememenin cezasıyla, başkasını dinlememenin cezası bir değildir. Kur’an’ı dinleyen müminden cennet, dinlemeyenden de cehennem çıkar.

 

Keza Ramazan ayında hele kadir gecesinde günah işlemenin cezasıyla diğer aylarda ve gecelerde günah işlemenin cezası da bir değildir. Mükâfatı bir olmadığı gibi.

Cenab-ı Hak, insanoğlunun günahlara karşı cesaretini bildiğindendir ki şefkat ve merhametinin gereği olarak Kadir gecesini Ramazan ayının gecelerinde saklamıştır.

 

Allahua’lem bunda iki yönlü hikmet ve fayda düşünülmüştür:

1-Ramazana hürmeti olan ve günahlardan uzak duranlar, her geceyi kadir gecesi olarak değerlendirsinler de,her gece bin aylık ibadet sevabına ve mükâfatına nail olsunlar;

2-Ramazan ayında günahlardan uzak duramayanlar da Kadir gecesini bile bile günah işleyip de büyük büyük cezaya çarpılmasınlar.

 

Çünkü sahanın otoriteleri bir insan Kadir gecesini bilse ve o geceyi ibadetle ihya etse, bin ayın sevabını kazanabileceği gibi ve yine Kadir gecesini bilse, bile bile isyan etse ve günah işlese o zaman da bin ayın günahını kazanır. (2) demişlerdir.

Hz.Peygamber (s.a.v) beraberinde Hz.Ali (r.a) olduğu halde mescide girdi ve uyuyan birisini gördü de:    

-Ey Ali! Onu uyandır, abdestini alsın, buyurdu. Hz. Ali, adamı uyandırdı, sonra da Resulullah Efendimize sordu:

-Ya Resûlellah!Şüphesiz ki Sen hayırlı hizmetleri yapmada hep öncüsün, hepimizin önünde gidersin. Bu adamı Sen neden uyandırmadın? Cevap çok ilginç:

- Onun seni reddetmesi küfür (inkâr) olmaz. Ama beni reddetmesi onun inkâra düşmesine sebep olurdu. Küfür yani iman esaslarından birini inkâr, sınırsız bir cinayettir. Ben böyle yaptım ki reddettiği takdirde cinayeti,  büyük olmasın, hafif olsun. İşte Peygamber’in (s.a.v) rahmeti, şefkati bu. Sen buna Allah Telâ’nın rahmetini, merhametini kıyas et. (3) Çünkü bu şefkat, Hz. Peygamber’e Allah Teâla’dan gelmiştir. Böylece Allah’ın Kadir gecesini saklamaktaki rahmetinin sırrını ve sınırsızlığını anla.

 

Mü’minlere şifa ve rahmet olan Kur’an’ın, Ramazan ayında indirilmesi de Ramazan ayının şifa ve rahmet ayı olduğuna ayrı bir delildir. Öyleyse bu şifa ve rahmet ayını, dert ve azap ayına dönüştürmeyelim. Orucumuzu tutalım, namazımızı kılalım, Kur’an’ımızı okuyup anlayalım fitre ve zekâtımızı hakkıyla verelim.Zekât, fitre ve kurbanlarımızı gönderebileceğimiz en uygun, en layık, en muhtaç yerlerden birinin Bahar Kız Kur’an Kursumuzolduğunu  da unutmayalım.

 

ZEKÂT VERMEK İSTEMEYENLER OKUSUN

 

Söz zekâttan açılmışken, Allah’ın zekât vermeyenler hakkındaki şiddetli tehditlerini dikkatlere sunmadan geçemeyeceğim. Allah Teâla’nın bu tehdit ve uyarıları da Onun şefkat ve merhametinin bir başka tecellisidir. Önündeki ateşe veya uçuruma düşecek olan bir görmeyene, önündeki ateşi veya uçurumu haber vermek, haber vereniniyilikseverliğini ve şefkatini göstermez mi?

 

Şimdi buyurun hep beraber Yüce Rabbimizin uyarılarını büyük bir dikkatle okuyalım, dinleyelim:

Altın ve gümüşü (parayı ) biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanları acı dolu bir azapla müjdele. O gün bu paralar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, “İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı”! denilecek. (4)

 

Bir başka âyet-i celilesinde de şöyle buyurmaktadır:

“Allah'ın, kendilerine lütfundan verdiği nimetlere karşı cimrilik edenler, (zekât ve sadaka vermeyenler, hayır-hasenat yapmayanlar) bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır o, kendileri için şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'a aittir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (5)

 

Bu ayetlerden aldığı ilhamla Allah Rasûlü Efendimiz de malının ve parasının kırkta bir zekâtını kuruşu kuruşuna hesap edip vermeyenler hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah kime mal verir de zekâtını ödemezse, kıyamet gününde o mal, sahibine, gözlerinin önünde simsiyah iki benek bulunan gayet zehirli ve zehirinin etkisinden başı kel bir yılan şeklinde onun karşısına getirilip boynuna dolandırılır, sonra yılan onu avurtlarına alarak boğmaya başlar: 'Ben senin malınım, ben senin yığdığın stoklarınım." der. (6) Allah Rasûlü Efendimiz bu sözünün arkasından yukardaki ayet-i celileyi (7) okuyarak işin ciddiyetini ortaya koymuştur.

 

Zekât, servetimizi, ona zarar verecek kirlerden temizleme, sadaka da bedenimizi sağlığa kavuşturma operasyonlarıdır. Zekât ve sadakalar, bahçemizdeki ağaçlarda görünen fazla dallardır. Onlar budanırsa bahçe sağlığa kavuşacak, daha güzel meyveler vermesine sebep olacaktır. Dalların budanmasına izin vermeyen bahçesine zarar verir. Günün birinde de bahçeden de, meyveden de mahrum kalır. Servetini kaybeden, sıhhatini de kaybeder. Gerek servetimizi ve gerekse sıhhatimizi korumak istiyorsak bu makaleyi ve Rasûlullah Efendimizin şu sözünü hep görebileceğimiz bir yere koyalım, gidip gelip onu okuyalım ve gereğini yapalım. İki dünyamızın Saadeti buyurmuşlar ki: “Servetinizi zekât vererek koruyun, hastalarınızı ve hastalıklarınızı sadaka ile tedavi edin, belaların defi için dua ile, (namazla Allah’tan) yardım isteyin.” (8)

 

Varisü’n-Nebî’nin muhteşem tesbitiyle makalemizi noktalayalım:“Kalp amellerinin güneşi imandır, beden ile yapılan amellerin fihristesi namazdır, mal ile yapılan amellerin kutbu zekâttır.” (9) “Namaz, dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, zekat da islamınkantarası, yani köprüsüdür. Demek, birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden ilahi iki esastırlar. Bunun için birbiriyle bağlanmışlardır.” (10)

 

Not: Daha geniş bilgi için Vehbi Karakaş’ın Timaş Yayınları arasında çıkan “Niçin Zekât” adındaki kitaba müracaat edilebilir.

 

DİPNOTLAR:

1-İsrâ, 17 / 82

2-bkz.Fahrurrazi, Tefsir-i Kebir, XXXII, 28-29

3-A.e, aynı yer.

4-Tevbe, 9 / 34-35

5-Al-i İmran, 3 / 180

6-Buhârî, Zekât, 3; İbnMâce, Zekât, 2

7-Bkz. Al-i İmran, 3 / 180

8-el-Hindî, Hüsamüddin, Kenzü’l-Ummal, VI, 193

9-Orijinali için bkz. Nursî, Said, İşârâtü’l-İcaz, 46

10-Aynı eser, 47

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.