Risale-i Nur Esma Okumaları Mektebi
Ahmet Nebil Soyer'in Risale Akademide yayınlanan makalesi
Risale Haber-Haber Merkezi
Risale-i Nur’da Bediüzzaman’ın yaptığı yorum ve değerlendirmeler, özellikle tevhid yorumları Allah tarafından kainata, yer yüzüne, varlığa ve canlılara, nesnelere, olaylara meharetle yüklenmiş olan isimlerin okunmasıdır. Bediüzzaman bir kaşif gibi bu esmaları çok değişik bahislerde açar. Her bahiste esmanın değerlendirme tarzı farklıdır.Onuncu Söz’de isimlerin okunması, onlardan hareketle ahiretin varlığını isbat üzerine kurulmuştur. On iki ismi ahirete açılan kapılarından yorumlar Bediüzzaman. Orada isimlerin muktezaları ile ahiretin varlığı arasındaki akli, mantıki, ilmi, dini, kalbi bağları kurar. Ahirete dönük esma okumalarıdır. Pencereler risalesinde özellikle olay ve nesnelerin hangi isimlerden hareketle olay ve nesne olduklarını, tanrısal nesne ve olay olmalarını doğuran esma yansımalarını görür ve gösterir. Münacaat risalesinde olay ve nesne ağırlıklı okumalar görmekteyiz. Semavattan hareketle astronomi ilminin temel olay ve nesnelerinden başlayıp aşağıya doğru okumalar gerçekleştirir. Gezegenler, hareketleri, hava boşluğu ve orada meydana gelen astronomik ve coğrafi olayları onlarda bulunan esmalara dayanarak okur ve okutur. Bulut, şimşek, gök gürültüsü, rüzgar, yağmur tek tek okunur ve bir de armonik olarak birlikte okunurlar. “Senin vücub-u vücuduna şehadet eden bulut, berk, rad, rüzgar, yağmur birer birer şehadet ettikleri gibi, heyet-ı mecmuasıyla, keyfiyetce birbirinden uzak, mahiyetçe birbirine muhalif olmakla beraber, birlik, beraberlik, birbiri içine girmek ve birbirinin vazifesine yardım etmek haysiyetiyle, Senin vahdetine ve birliğine gayet kuvvetli işaret ederler” ( L . 407) Bu paragraflar adeta astronomik ve coğrafi tevhid risaleleridir, bahisleridir. Bediüzzaman’ın nasıl ilimler ile iç içe bir yorum ve değerlendirme dünyası olduğunu gösterir. Öyle ki bulut, berk, rad, rüzgar, yağmur, dört değişik noktadan, dört değişik perspektif ile izah edilirler. Ayni olaylara, dört değişik vecihten bakar.
Asırlarca tabii olaylar denerek Allah ile tevhid ile bağları koparılmış, bu bağımsızlığını ilan etmiş nesneler ve olaylar, bir ilahi intizamın, tasarımın içinde hem Allah’a dönük hem insana dönük oluşları ile izah edilirler.
Semadan zemine, yeryüzüne iner, oradaki olayları yorumlar. Bahirleri, nehirleri ve çeşmeleri, ırmakları değerlendirir. Dağlara çıkar, madenleri, çiçekleri, tuzu, limon tuzu, sulfatoyu ve şapı esmaya açılan pencereleri ile görür, gösterir. Dağları seven ve hayatının büyük bir kısmını dağlarda ve yüksek yerlerde geçiren bu yüksek fikirli adam, dağları tanrısal yorumlarda değerlendirir. Münacaatta, yaşadığımız kainat içinde hiçbir nesne ve olayı bir köşede garip bırakmaz, bu koca kainat fabrikası içindeki fonksiyonel yerine yerleştirir. “Kalmamış bir nokta-i muzlim çeşm-i dil erbabına” der, bütün bahisler.