Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

Risale-i Nur İman-Kur'an davasında haslar!

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

Aşere-i mübeşşere ve sahabeler Hz. Peygamber'e (asv) manevi mirasçı ve vekil sayılabilir.

Sahabeler arasında derece ve kademe farkları bulunuyordu.

Hicretten önce müslüman olanlar, Bedir Savaşı'na katılanlar, Hendek ve Uhud Savaşı'na katılanlar ile Mekke'nin fethinden sonra müslüman olanlar arasında derece ve değer farkı kitaplarda yazılıdır.
Ayrıca birçok açıdan sahabeler kritik edilip değerlendirilmişlerdir.

Mesela; aşere-i mübeşşere yani cennetle müjdelenenler en başta gelir. Bunların içinde Hz. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali radıyallahu anhum ilk dörde girenlerdir.

Bunlar erkanlar, İslam binasının temel sütunları, kurmayları da denebilir.

Diğer sahabeler başta olarak; tabiin ve tebe-i tabiin başta günümüzde de görülebilen, imam, kutup gibi önderlere liderlere de haslar/özeller diye bakabiliriz.

***

Emirdağ Lahikası'nda, üstad Bediüzzaman Said Nursi, “Medresetü’z Zehra erkânları” diye nitelediği sadık talebeleri için “hakiki vekillerim” ve “hakiki varislerim” demiştir.

barla1.jpgOnları “fedakâr evladın çok fevkinde sadakatle şimdiye kadar hizmetleriyle her biri birer genç Said…” diyerek kendinin türevleri gibi görmüştür: “Vasiyetnamemdeki evlât kabul ettiğim küçük evlâtları tevkil ediyorum. Onlarla konuşanı benimle konuşmuş gibi kabul ediyorum.”

Bir başka mektubta ise “bütün Nur talebeleri bir cihette bu biçare Said’in dava vekilleri”dir diyerek bu daireyi genişletmiştir.

Üstad Nursi; varis-vekil olarak gördüğü talebelerinden beklediği şudur:

“Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.”

Barla Lahikası’nda Refet Barutçu Ağabey’e yazdığı mektupta, “Yazılan Sözlere kendi malı gibi sahip olmalıdır. Kendisi telif etmiş ve yazmış nazarıyla bakıp neşrine ve ehil olanlara iblâğına çalışmaktır” demektedir.

Kastamonu Lahikası'nda yazdığı gibi Nur talebeleri şu şekilde sıralanmıştır: "Risâle-i Nûr telebeliğinin ilk halkası erkânlardır.Yani kurmaylar, temel sütunlar. Sonra sahipler, haslar, nâşirler, talebeler ve taraftarlar gibi tabakâları vardır."

Kastamonu Lahikası'nda vurgulandığı gibi, “Risâle-i Nûr’un şahs-ı mânevîsi ve o şahs-ı mânevîyi temsil eden has şakirtlerinin şahs-ı mânevîsi “Ferid” makâmına mazhâr” oldukları için has şakirtlerin samîmî ittihad ittifak ve ihlâsları Risâle-i Nûr’un şahs-ı mânevîsinin oluşmasını sağlar. 

Ferid makamı; bütün makamların kemal seviyesinden oluşan, kutup ve gavslık makamını birleştiren ve onlara muhtaç olmayan en yüksek imani, külli makamın adıdır.

Risale-i Nur talebeleri şahs-ı manevisinin makamı Ferid makamıdır.

***

Ferid makamının omurgasını oluşturan haslarının özellikleri nelerdir? Sözler'de yazılanlarla anlatmaya çalışalım.

1- “Çünkü hasların hayatı, Risâle-i Nûr’a aittir ve şahs-ı mânevîsini temsil eden şakirtlerinin tensibiyle kayıt altına girebilir.”

-Demek has talebelerin hayatı; Risale-i Nur hizmeti içinde geçer. Ancak meşveretle münasip görülürse; kayıt altına alınıp, özelleştirilebilir.

gunes1-002.jpg2-"Ben her sabah haslar içinde onun ismiyle bütün mânevî kazançlarıma, defter-i a’mâline geçmek için hissedâr ediyorum. Öyleyse o da bütün hayatını Risâle-i Nûr’a vermeye mükelleftir.”

“Ve teşrik-i mesai sırrıyla ve her has Nûrcu, umûm Nûrcuların mânevî kazancına hissedâr..."

-Demek ki; üstad sağlığında has talebelerini ismiyle manevi kazançlarına ortak etmektedir. Haslar da tüm hayatlarını Risale-i Nur'un iman, Kur'an hizmetine adamak durumundadırlar.

Ayrıca tüm has talebeler; ortak işbirliği sırrıyla, umum nurcuların manevi kazancına hissedardır.

3- "Gerçi has kardeşlerim herbirisi mükemmel bir Said hükmünde Nûra sahiptirler. Fakat ihlâstan sonra en büyük kuvvetimiz tesanüdde bulunduğundan…" (Emirdağ Lahikası)

-Anlaşılıyor ki; haslar ihlas başta olarak, tesanüd içinde, yani hizmet yaparken yardımlaşma ve dayanışma içinde olmak zorundalar.

Bugün kendini haslar arasında görenler, bu şartı tekrar gözden geçirebilirler.

4- "Risâle-i Nûr talebelerinin hasları olan, sahip ve vârisleri ve haslarının hasları olan erkân ve esasları olan kardeşlerime bugünlerde vuku bulan bir hadise münasebetiyle beyan ediyorum ki, Risaletü’n-Nûr hakaik-i İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor." (Kastamonu Lahikası)

- Açıkça; erkan sahip ve haslar, İslam ve iman hakikatlarının esası açısından, Risale-i Nur'u yeterli bulmalıdır.

5-"Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsini temsil eden has şakirdlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var." (Emirdağ Lâhikası)

- Açıkça görüldüğü gibi; hizmetin her sahasında tartışmasız esas; haslar ve talebelerin meşveret ve şurasıdır.

6- "Hizmette hâlisen çalışanlara fütur geldiği vakit şefkatli bir tokat yerler, intibaha gelerek yine o hizmete girerler." (Lem’alar)

- Haslar ve halisler hizmetten geri kalınca, şefkat tokadıyla uyarılırlar. Şefkat tokadı da bir nasip ve kalite işidir.

7-"Hizmet-i Kur’âniyede bulunan; ya dünyaya küsmeli veya dünya ona küsmeli taa ihlâsla, ciddiyetle hiz­met-i Kur’âniyede bulunsun." (Lem’alar)

- Anlaşılan o ki; hizmet-i iman ve Kur'an işi yapan bir şekilde dünyaya küsmeli yani kalbinden dünyayı kovmalı!

8- "Vazifedarâne kalemi her gün istimal etmeyenler, Risale-i Nur talebeleri ünvan-ı icmâlîsinde her yirmi dört saatte yüz defa hissedar olmak yeter diye, hususî isimlerle has şakirdler dairesi içinde bir kısmın isimleri muvakkaten tayyedildi (çizildi). Kardeşimiz Hakkı Efendi de onların içinde idi. Birkaç gün öyle devam etti. Sonra birden hiç sebeb hissetmeden yine Hakkı, Hulûsi’ye arkadaş oldu. İsmiyle, resmiyle has dairesine girdi." (Barla Lahikası)

- Demek; haslar dairesinde sabit kalmak diye bir şey yok. Hasların hergün mutlaka; az da olsa, okumak yazmak ve hizmet etmek mecburiyeti vardır.

9- "Hem Sav Köyü'nün bahadır çobanları torbalarında Risale-i Nur’u yazmak için taşımaları, aynı oradaki hanımların fedakârlıkları gibi, bu havalide gayet tesirli bir medar-ı teşvik olacak. O hanımların ve o çobanların hususî isimlerini bilmek arzu ediyoruz tâ hususî isimleriyle has talebeler içine girsinler." (Kastamonu Lâhikası)

"Hüsrev’in himmetiyle daireye giren ve Nurun yeni şakirdlerinden bana mektup yazan Hatice ve Râbia, haslar içinde kabul edildiler." (Emirdağ Lâhikası-I)

-Demek ki; çoban ve kadın ve kızlar da; has talebeler arasında vardır ve olabilir.

10- "Risale-i Nur’un has talebeleri, bâki elmaslar hükmünde olan hakaik-i imaniyenin vazifesi içinde iken, zâlimlerin satranç oyunlarına bakmakla vazife-i kudsiyelerine fütur vermemek ve fikirlerini onlarla bulaştırmamak gerektir." (Kastamonu Lâhikası)

-Anlaşılıyor ki; has talebeler; iman hakikatlarıyla görevliyken, zalimlerin satranç oyunları hükmünde olan, diplomasi ve siyasetle ilgilenip; bezginlik ve yılgınlık ve fikir kargaşasına düşmemeli.

11-"Ve Risale-i Nur’un erkânları gibi, herşeyini, enaniyetini bıraksın." (Kastamonu Lâhikası s, 233)

-Yine haslar, Risale-i Nur'un erkan/kurmay talebeleri gibi, her şeyini hatta enaniyet ve benlikçiliğini de terketmelidir.

12- "Bazı has ve hâlis talebelerini evliya ve asfiya nişanlarıyla taltif ve tezyin ediyorsun." (Şualar s, 436)

***

Hasların üstad Nursi gözündeki değeri nedir?

13.Şua'dan okuyalım;

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bugün, büyük ve merhum kardeşim Molla Abdullah ile Hazret-i Ziyaeddin hakkındaki malûmunuz muhavereyi tahattur ettim. Sonra sizi düşündüm.

Kalben dedim: Eğer perde-i gayb açılsa, bu sebatsız zamanda böyle sebat gösteren ve bu yakıcı, ateşli hallerden sarsılmayan bu samimî dindarlar ve ciddî Müslümanlar; eğer herbiri bir velî, hattâ bir kutup görünse, benim nazarımda şimdi verdiğim ehemmiyeti ve alâkayı pek az ziyadeleştirecek; ve eğer birer âmî ve âdi görünse, şimdi verdiğim kıymeti hiç noksan etmeyecek diye karar verdim. Çünkü böyle pek ağır şerait altında iman kurtarmak hizmeti, herşeyin fevkindedir.

"Kardeşlerim,

Bu hakikate binaen, bu adam gibi düşünen veya hüsn-ü zannın verdiği parlak makamları nazara alan zâtlar, sizlere bakıp içinizde mahviyet ve tevazu ve hizmetkârlık kisvesiyle görünen şakirtleri âdi, âmi adamlar görür ve der: "Bunlar mı hakikat kahramanları ve dünyaya karşı meydan okuyan? Heyhât! Bunlar nerede, evliyaları bu zamanda âciz bırakan bu kudsî hizmet mücahidleri nerede?" diyerek, dost ise inkisâr-ı hayâle uğrar, muarız ise kendi muhalefetini haklı bulur.

Evet, temsilde hata yok, nasıl ki büyük bir velî, küçük bir Ashâb kadar hizmet-i İslâmiyede Ehl-i Sünnetçe mevki almadığı gibi, aynen öyle de, (bu zamanda hizmet-i imaniyede hazz-ı nefsini bırakıp ve mahviyet ile tesanüd ve ittihadı muhafaza eden bir hâlis kardeşimiz, bir velîden ziyade mevki alıyor) diye kanaatim gelmiş ve siz daima bu kanaatımı takviye ediyorsunuz. Cenâb-ı Hak sizlerden ebediyen razı olsun."

1.Lema' da geçen ve has Nur talebelerinin akşam/yatsı arası virdi olan, şu münacaatı okuyarak konumuzu bitirelim.

فَنَادٰى فِى الظُّلُمَاتِ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّۤ اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنِّى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ

“Karanlıklar içinde niyaz etti: ‘Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum.'” Enbiyâ Sûresi 87.ayet

فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُلْ حَسْبِىَ اللهُ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

“Eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi Odur.” Tevbe Sûresi, 129.ayet

حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ

“Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.” Âl-i İmrân Sûresi 173.ayet

لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ

“Havl ve kuvvet, ancak herşeyden yüce ve nihayetsiz azamet sahibi olan Allah’a aittir.” (Buhârî, Meğâzî: 38; Müslim, Zikr: 44-46.)

يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى يَا بَاقِى أَنْتَ الْبَاقِى

Ey baqi olan Allah, ancak sen baqisin.Ey baqi olan Allah ancak sen baqisin.
 
Lillezine amenu huden ve şifaün. (O Kur'an müminlere hidayet ve şifa vericidir.)

cami1-004.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
7 Yorum