Risâle-i Nûr Istılâhları Kamusu yayınlanıyor

Risâle-i Nûr Istılâhları Kamusu yayınlanıyor

Prof. Dr. Ahmed Akgündüz, Risâle-i Nûr Istılâhları Kamusu’nun hazırlandığını ve baskıya verildiğini açıkladı

Akgündüz’ün açıklaması şöyle:

Bu kamus, Bedîüzzaman ve Risâle-i Nur ile alakalı bütün şahıs isimleri; coğrafî isimler, ulûm-ı ‘âliye yani kelâm, tefsir, hadis, usûl-ı fıkıh, usûl-i hadis, usûl-i tefsir ve tasavvufla alakalı bütün ıstılahları ve ulûm-ı âliye yani nahiv, sarf, belâğat ilimleri (ma’ânî, beyân ve bedî’), mantık, münâzara, cedel, astronomi, matematik, coğrafya ve tıp ile alakalı bütün ıstılâhları kapsamaktadır.

MUKADDİME

Bedîüzzaman büyük bir İslâm âlimi ve bu asrın müceddididir. Bedîüzzaman, bir âlim olarak İslâm dünyasında ve Türkiye dışında tüm dünyada takdir edilmesine rağmen, Türkiye’de özellikle âlimler arasında yeterince tanınmamaktadır. Bu büyük ölçüde menfi propagandanın bir sonucudur. Bir zamanlar İlâhîyat fakültelerinde öğretim üyelerinin doçentliğe veya profesörlüğe yükselmeleri için Bedîüzzaman ve 6.000 sayfalık eseri Risâle-i Nur aleyhinde bir makale yazmaları veya ders vermeleri şartı konulmuştu. Bunu yaşayan hocalarımız anlatıyorlar. Eserlerinin çoğu başta Arapça ve İngilizce olmak üzere Almanca ve Urduca dahil 50’nin üzerinde dile çevrilmiş, Avrupa ve İslâm dün-yasında hakkında doktora tezleri yazılmış bir dehanın Türk ilim çevrelerinde yabancı kalması elbette üzücüdür.

Bedîüzzaman, 26 ilimde 90 temel kitâbı ezberlemiş ve 6000 sayfalık Risâle-i Nûr Külliyâtı’nda İslâmî ilimlerin yanı sıra mantıkî ve aklî ilimler alanındaki bütün terimleri alfabe gibi kullanmıştır. Bu sebeple bu kitapta açıklanan terimleri bilmeden hem orijinal Türkçe metinleri hem de onlardan yapılan tercümeleri tam olarak anlamak mümkün değildir. Nitekim bu terimler bilinmeden yapılan tüm çevirilerde hatalar olduğunu görmekteyiz.

Bedîüzzaman’ın kelâm alanında bir müceddid, çağdaşları arasında seçkin bir Kur’ân müfessiri, binlerce hadîsi senetleriyle birlikte bilen bir hadîs âlimi (muhaddis), kısacası bütün emsallerinden üstün bir İslâm âlimi olduğu konusunda dost da düşman da hemfikirdir. İslâmî ilimlerin temelini oluşturan Mirkat gibi çeşitli doksan adet eseri, fıkıh ilkeleri üzerine analitik bir eseri, Teftezânî’nin Makâsıd adlı kelâm üzerine müstesna bir eserini ve Süllem adlı mantık ilminin bir özetini ezberlemiş olması onun ilminin bilinen yönlerindendir. Bedîüzzaman, bunların her birini üç ayda bir kendi ken-dine du’â eder gibi ezbere tekrarlamıştır. Ayrıca en iyi Arapça lügatlerden biri olan Kamusü’l-Muhît’i Sin harfine kadar ezberlemiştir. Bu edinilmiş bilgiye, Allah vergisi olan muhâkeme gücü, zekâsı ve doğuştan gelen diğer yetenekleri de eklendiğinde, çağdaşları tarafından ‘Çağın Harikası’ anlamına gelen Bedîüzzaman olarak tanınmaması için hiçbir neden kalmamıştır.

Bedîüzzaman’ı diğer İslâm âlimlerinden ayıran en önemli özellik, asırlardır İslâm âlimleri ara-sında ihtilâf konusu olan ve bu asrın insanının anlayışına uygun bir çözüm yöntemi bulunamayan inanç meselelerini açıklamış olmasıdır. Buna bir de bilim ve teknoloji çağı olan bu asrın bazı felsefî sorularını eklerseniz, Risâle-i Nur gibi bir Kur’ân tefsirine ve Bedîüzzaman gibi bir âlime ne kadar ihtiyaç olduğunu daha iyi anlarsınız.

Burada bir şeyi ifade etmek istiyorum. Bu asrın seçkin âlim ve müfessirlerinden Elmalılı Mu-hammed Hamdi Yazır Hak Dini Kur’ân Dili adlı eserini inceledim. O büyük âlimin bütün ilmî biri-kimine ve entelektüel kavrayışına rağmen yirmi bir meselede son sözü söyleyemediğini, söylese bile ancak İslâmî ilimlerde belli bir seviyeye gelmiş olanlar tarafından anlaşılabileceğini gördüm. Burada sadece bu soruların insanın ruhunun mahiyet ve ispatı, İlâhî takdir veya kader meselesi, ölülerin dirilişinin ispatı, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in mi’râcının ruh ile mi yoksa beden ile mi olduğu meselesi, Allah’ın varlığının ispatı ve inançla ilgili diğer meseleler olduğunu hatırlatmakla yetineceğim.

Ancak Bedîüzzaman, Onuncu Söz adını verdiği eserinde öldükten sonra dirilme meselesini öyle bir izah ve ispat etmiştir ki, İbn-i Sina gibi bir dehanın “Haşir aklî ölçülerle îmân edilecek bir mesele değildir; bize öğretildiği gibi îmân ederiz” demesine rağmen, Bedîüzzaman bu nimeti anlatmak için şöyle demiştir “Bu eserimi yakından ve dikkatle inceleyin, eğer diriliş meselesini iki kere ikinin dört ettiği kadar net anlamazsanız, gelin parmağınızı gözüme sokun!” - Okuyucunun vicdanının bozulmaması şartıyla.

Onun zikredilmesi gereken önemli başarılarından biri de geçmiş kelâm âlimlerinden sadece en büyüklerinin çözmeye çalıştığı, belli şahıslara hitaben ve müstakil eserler halinde, meselâ Sa’deddin Teftezânî’nin Telvîhât başlığı altında kırk küsur sayfada izah ettiği kader veya alın yazısı olarak da bilinen İlahî takdir ve hür irâde meselesini izah etmesidir. Bedîüzzaman ise bu meseleyi beş-on say-fada ve herkesin anlayabileceği bir şekilde izah etmiştir. Hatta bir zamanların Pakistan Eğitim Bakanı Ali Ekber Şah, Türkiye ziyaretinden sonra gittiği Mısır’da yayınlanan Cumhuriyet gazetesinde çıkan bir makalesinde, kırk yıldır İslâm dünyasını dolaşıp da çözümünü bulamadığı Kader ile ilgili bir meseleyi Bedîüzzaman’ın kırk dakikalık bir sohbet esnasında çözdüğünü yazmıştır.

Özellikle tek gayesi materyalizm olan ateist akımlar karşısında, İlâhî varlık ve birliğe dair Kur’ân âyetlerini, çağın anlayışına uygun bir şekilde ve sıra dışı bir üslupla açıklaması ve vicdanları bozul-muş olanlar hariç, her akıl sâhibine Allah’ın varlığını ispat etmesi, zikredilmesi gereken diğer örneklerdir. Bedîüzzaman, Otuzuncu Söz’de kâinatın varlığını tabiata ve sebeplere bağlayan zihniyeti yıkmış, dine muhalif felsefeyi susturmuş, Yirmi İkinci Söz’de ise gerçek tevhîd inancının esaslarını bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. Geçenlerde, Risâle-i Nur gibi bir Kur’ân tefsirinden istifade etmemekte ısrar eden âlimlerimizin acınacak halini, bir ansiklopedide ‘Allah’ maddesini kaleme alan bir âlimin, Bedîüzzaman’ın parlak izahlarından habersizmiş gibi bu maddeyi hicrî 5. asırdaki müminlere hitap eden başka âlimlerden alarak yazdığını görünce gözümün önünde canlandı. Bir üniversite öğrencisi bana bunu gösterdi ve şöyle dedi: “Böyle bir ansiklopedide Allah inancı modern insan düşünülerek yazılamaz mıydı?” Umarım Bedîüzzaman bugünkü nesle yabancı kalmaz.

Burada misal olarak zikrettiğimiz üç meseleye, Peygamberimizin mi’râcının mahiyetini ve delil-lerini, arş-ı a’zam, kâb-ı kavseyn gibi İslâmî ıstılâhların hakikî ve aklî ma’nâlarını, Kur’ân’ın mu’cize olduğunun delillerini, meleklerin ve ruhlar âleminin delillerini, hülâsa bu asırda münakaşa ve itiraz mevzûu olan îmân ve İslâm hakîkatlarına dair her türlü izahatı ilâve edebilirsiniz. Burada söylenenle-ri ispat etmek istiyorsanız, 6.000 sayfalık Risâle-i Nur’u kendiniz çalışabilirsiniz!

Kur’ân’ın hakîkatlarını müsbet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve isbât eden Risâle-i Nur Külliyâtı, her insan için en mühim mes’ele olan “Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcûdat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakîkatları nedir?” gibi sualle-rin cevabını vâzıh ve kat’î bir şekilde, çekici bir üslûb ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvîr ve tatmin ediyor.

kamus.jpg

Bir diğer ifadeyle, Kur’ân’daki temel unsurlar ve Kur’ân’ın takib ettiği maksadlar, tevhîd, nü-büvvet, haşir, adâlet ile ibâdet olmak üzere dörttür. Yani benî-âdem, büyük bir kervan ve azîm bir kafile gibi mazinin derelerinden gelip, vücûd ve hayat sahrasında misafir olup, istikbalin yüksek dağ-larına ve müzeyyen bağlarına müteveccihen kafile kafile müteselsilen yürümekte iken, kâinatın nazar-ı dikkatini celbetti.. “Şu garib ve acib mahluklar kimlerdir? Nereden geliyorlar? Nereye gidiyorlar?” diye ahvâllerini anlamak üzere hilkat hükûmeti, fenn-i hikmeti yani bugünkü tabiriyle felsefeyi karşılarına çıkardı ve aralarında şöyle bir muhavere başladı:

Hikmetin “Nereden geliyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz? Bu dünyada işiniz nedir? Reisiniz kimdir?” şeklinde özetlenecek sorularına, benî-âdem namına, emsali olan büyük peygamberler gibi, Muham-med-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, nev’-i beşere vekaleten karşısına çıkarak şöyle cevabda bulundu:

Ey hikmet! Bu gördüğün insanlar, Sultan-ı Ezelî’nin kudretiyle yokluk karanlıklarından ziyâdâr varlık âlemine çıkarılan mahluklardır. Sultan-ı Ezelî, bütün mevcûdatı içinde biz insanları seçmiş ve emanet-i kübrâyı bize vermiştir. Biz haşir yoluyla sa’âdet-i ebediyeye müteveccihen hareket etmekte-yiz. Dünyadaki işimiz de, o sa’âdet-i ebediye yollarını temin etmekle, re’sü’l-malımız olan istidâdları-mızı nemalandırmaktır. Ve şu azîm insan kervanına, bundan sonra Sultan-ı Ezelî’den Risâlet vazife-siyle gelip riyâset eden benim. İşte o Sultan-ı Ezelî’nin Risâlet beratı olarak bana verdiği Kur’ân-ı Azîmüşşan elimdedir. Şübhen varsa al, oku! Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm’ın verdiği şu cevablar, Kur’ân’dan muktebes ve Kur’ân lisanıyla söylenildiğinden; Kur’ân’ın anâsır-ı esasiyesinin şu dört maksadda temerküz ettiği anlaşılıyor.

Yirminci asrın Kur’ân Felsefesi olan bu eserler, bir taraftan teknik, fen ve san’at olarak maddi-yatı, diğer taraftan îmân ve ahlâk olarak maneviyatı câmi’ ve hâvî olacak Türk medeniyetinin, sadece maddiyata dayanan sair medeniyetleri geride bırakacağını da isbât ve ilân etmektedir.

RİSÂLE-İ NUR, NASIL BİR TEFSİRDİR?

Tefsir iki kısımdır. Birinci kısım tefsir: Ma’lûm tefsirlerdir ki, Kur’ân’ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin ma’nâlarını beyan ve izah ve isbât ederler. Bunlara lafzî tefsirler denir. Bu çeşit tefsirler de iki kısımdır: Birincisi, Rivâyet Tefsirleridir ki, Kur’ânî izah ve tefsir ederken, yine Kur’ân âyetleri-ne, Resûlüllah’ın sünnetine veyahut Sahâbe ve Tabiîn sözleri ve eserlerine dayanan tefsirlerdir. Bun-lara örnek olarak İbn-i Cerir Taberî’nin ((d. M. 838/H. 224, - ö. M. 923/H. 310), Cami’ul Beyân an te’vîl’il-Kur’ân adlı tefsiri ile İbn-i Kesir’in (d. 1301- ö. 1373) Tefsir’ul Kur’ân’il-Azim adlı eserleri zikre-dilebilir. İkincisi ise, Dirâyet tefsirleridir ki, sadece rivâyete değil, dirâyet ve muhâkemeye, akıl ile hüküm çıkararak Kur’ân âyetlerini izah etmeye dayanır. Bu gruba misal olarak ise, Zemahşeri’nin (1074-1144) Keşşâf adlı Tefsiri ile Fahreddin Râzî’nin (d. 6 Şubat 1149 - ö. 29 Mart 1210) Tefsîr-i Kebîr isimli dev Külliyâtı verilebilir.

İkinci kısım tefsir ise: Kur’ân’ın îmânî olan hakîkatlarını kuvvetli hüccetlerle beyan ve isbât ve izah etmektir. Bunlara ma’nevî tefsirler de denir. İmâm Gazâlî’nin İhyâu Ulûmiddin adlı eseri ile İmâm Rabbânî’nin Mektûbât’ı bu grupta yer alabilir. Bu kısmın çok ehemmiyeti vardır. Ancak bu çeşit tefsirlerin en muhteşem misali Risâle-i Nur Külliyâtıdır ki, Sözler adlı eser, bu külliyâtın dört temel rüknünün birincisidir. Bu ma’nevî tefsir; “Sözler”, “Mektûbât”, “Lem’alar”, “Şu’alar” diye dört büyük kısımdan müteşekkil olup, yekûnu 130 Risâledir.

Zâhirî ve lafzî tefsirler, îmân ve Kur’ân’ın yüce hakîkatlarını bazan mücmel bir tarzda derc edi-yorlar; fakat Risâle-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muan-nid feylesofları da susturan bir ma’nevî tefsirdir. Risâle-i Nur sübjektif nazariye ve mütalaalardan uzak bir şekilde, her asırda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitâbımız olan Kur’ân’ın hakîkatlarını rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arz edilen bir Külliyâttır.

BU ÇALIŞMADA NELER YAPTIK?

Bu önemli akademik çalışma, Risâle-i Nûr Külliyâtı’nın dört ana kitâbı olan Sözler, Lem’alar, Şu’alar ve Mektûbât’ın İngilizce versiyonlarının yeniden gözden geçirilmesi ve önemli akademik terimlerin haşiyelerle açıklanması için yaklaşık 10 yıldır sürdürdüğümüz akademik gayretlerin zorunlu bir meyvesidir. Önce bu dört ana kitaptaki ıstılâhları bir araya getirerek, “The Terms of Risâla-i Nûr Collection” adıyla sadece dört büyük eseri kapsayan ıstılâhlar Kamusunu neşrettik. Gelen talepler üzerine Risâle-i Nûr Külliyâtı’nın tamamının yani Bedîüzzaman’ın Eski ve Yeni Eserlerinin anlaşılması için elzem olan elden geldiğince bütün terimleri ayrı bir kitap olarak “Risâle-i Nûr Istılâhları Kamusu” unvanı altında yayınlamayı uygun bulduk.

kamus-ornek.jpg

Biliyoruz ki bu eserin tamamen bize ait olduğunu iddia etmek, bu konuda yıllarca emek vermiş değerli büyüklerimize ihanet olur. Çünkü bizim çalışmamızdan önce ağabeylerimiz tarafından birçok eser üretilmiştir. Elbette bu çalışma onları geride bırakacak kadar önemli bir akademik çalışma olmamıştır. Bu konuda meşhûr nahiv âlimlerinden Elfiyye müellifi Muhammed b. Mâlik’in dediği gibi diyoruz:

Bu eser diğerlerinden daha kapsamlı ve akademiktir.

Ancak öncekiler bizden önce yazıldıkları için tafdîle layıktırlar, yani üstündürler.

Bu nedenle iki kat övgüye ve takdire layıktır.

Yüce Allah bana ve onlara ahirette bol ve tükenmez nimetlerini ihsân etsin, inşallah .

1- Bu önemli akademik Kamus, Risâle-i Nûr Külliyâtı’nın dört ana kitâbı olan Bedîüzzaman’ın Sözler, Şu’alar, Lemalar ve Mektûbât’ının gözden geçirilmesi ve önemli akademik terimlerin haşiyeler-le açıklanması için yaklaşık 10 yıldır sürdürdüğümüz akademik çabaların zorunlu bir meyvesidir. Bu eserlerden İngilizce versiyonu basılmış ve ilim çevrelerinde büyük ilgi görmüştür.

2. İstifade ettiğimiz kaynaklar çoktur; ancak en önemlileri şunlardır:

- Bu konuda ilk çalışma Bedîüzzaman’ın has talebelerinden Abdullah Yeğin tarafından yapılmıştır. Merhûm Abdullah Yeğin’in hazırladığı Yeni Lugat’ta toplam 27665 kelime ve terim bulunmaktadır.

- Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Büyük Lügat, İttihâd İlmî Araştırma Komisyonu tarafından hazırlanmış ve daha kapsamlı hale getirilmiştir. Bu eser öncelikle merhûm Rüşdü Tafralı Ağabey tarafından hazırlanmıştır.

- Bu çalışmayı yaparken Mustafa Tuna ve Erol Tahtakıran tarafından hazırlanan İngilizce Risâle-i Nûr Işığında İslâmî Terimler Sözlüğü ana kaynağımız olmuştur. Ancak Risâle-i Nûr’da yer alan terimler bu eserde açıklanmasına rağmen akâidî ve İslâmî terimler açıklanmamıştır. Bununla birlikte eğer mezkûr çalışma yapılmamış olsaydı bizim çalışmamız daha uzun yıllar sürecekti. Kendi-lerine bu konuda müteşekkiriz.

- İngilizce, Arapça ve Türkçe tüm kaynaklardan istifade ettik. Özellikle Osmanlı Tarih ve Hukûk ıstılâhları Kâmûsu adlı eserimiz bu akademik çalışma için çok önemli bir kaynak olmuştur.

- Kanaatimizce bir diğer önemli eser ise Muhterem Rüşdü Tafralı Ağabey’in Ta’bîrât-ı Nûriye adıyla hazırladığı ancak basılmamış ve bazı bölümleri eksik olan eseridir. Dijital kopyası kaynaklarımız arasındadır. Bu çalışma büyük bir gayret ve tecrübenin meyvesidir. Çok geniş tutulan ve henüz tamamlanmamış olan eser, hem geniş bir Risâle-i Nur Lügati ve hem de bazı hatalar ve eksikliklere rağmen geniş bir Risâle-i Nurt ıstılâhlar Kamusu’dur. Henüz neşredilmemiştir. Ağabeyimizin bazı maddelerini aynen aldık ve bizim izahlarımıza ilave eyledik. Özellikle “Allah” maddesini merhûmun dilinden okumanızı tavsiye ediyoruz.

- Bir diğer kaynağımız ise Söz Neşriyat’ın yayınladığı Risâle-i Nur Külliyâtı’nın her kitâbının arkasındaki Coğrafî Yer İsimleri ve Şahıs İsimleri ile alakalı açıklamalardır. Risâle-i Nur’a vakıf bir akademik heyet tarafından hazırlandığı ve özellikle de açıklanan isimlerin Bedîüzzaman ile olan alakalarının izah edildiği için bize temel kaynak teşkil etmiş bulunmaktadır. Biz bu izahlardan ve sonra neşredilen Risâle-i Nur’un Tariflerine Göre: ıstılâhlar ve Anahtar Kelimeler adlı eserden çok istifade ettik. (haz. Heyet, Nesil Yayınları, İstanbul, 2017). Özellikle şu’ûn kelimesinin izahı için Kamus içindeki maddede teşekkür eyledik.

- Arşiv Belgeleri Işığında Bedîüzzaman Said Nursî Ve İlmî Şahsiyeti isimli 6 ciltlik eserimizi ve Bedîüzzaman’ın İlmî Şahsiyeti adlı kitâbımızı sayfa sayfa taradık.

- Sözlük-Farsça, Arapça ve İngilizce: Francis Johnson tarafından 1852 yılında yazılan bu eser mükemmel bir kaynaktır. Osmanlı hukûk terimlerini de içermektedir. Çoğu terimin İngilizce çevirisi için bu esere başvurduk.

- Turkish and English Lexicon: Sir James W. Redhouse tarafından hazırlanan bu muhteşem eser, temel kaynaklarımız arasındadır. Ancak Osmanlı baskısı esas alınmıştır.

3. Bu çalışmayı yürütürken tüm basılı ve dijital kaynaklardan yararlandık. Bunlardan bazılarına değinmek faydalı olacaktır.

Öncelikle Diyanet Vakfı’nın İslâm Ansiklopedisi bu tür çalışmalar yapanların temel kaynakları arasında yer almalıdır ve bizim için de öyle olmuştur.

İkinci olarak,

- Wikipedia, the free encyclopedia;

- ويكيبيديا، الموسوعة الحرة

- https: //wikipedia. org; Türkçe.

- WikiIslam - İslâm üzerine çevrimiçi kaynak; Arapça.

- wikishia;

- Nurpedia. org - İman ve İslâm Hakîkatları Nur Ansiklopedisi;

- Brill (brillonline. com);

- Risâleinuronline;

- (sorularlaislamiyet. com).

- https: //sorularlarisâle. com. Bu iki site, gerçek ma’nâda Risâlr-i Nur’un şerhi, izahı ve tefsiri mahiyetindedir. Çoğu maddelerde doğrudan istifade ettik ve çoğu kere de tamamlayıcı bilgi olarak iktibasda bulunduk.

- questionsonislamcom

4. Bu çalışmada alfabetik sıralamada yer alan terimlerin çoğu Arapça olduğu için Arapça kelimelerin transliterasyonuna göre sıraladık. Bunun için birkaç noktayı hatırlatmak gerekir:

Öncelikle ع harfi ile başlayan terimler ilk olarak zikredildi ve bu kendi içinde bir düzen oluştur-du. Buna dikkat etmek gerekir. Örneğin A’lây-ı İlliyyin (اعلى عليين) ilk kelimedir, Uzeyr (عزير) ise en son gelir.

İkinci olarak, terimlerin açıklanmasında, aynı terimin farklı alanlardaki farklı anlamları nedeniyle aynı terimi iki veya daha fazla açıkladık veya anlamları yakınsa hepsini aynı makalede topladık. Ör-neğin Sefâhet (سفاهة) terimini iki kez açıklamak zorunda kaldık. İktisâd (اقتصاد) bu terimlerden biridir.

Üçüncü olarak, bazen bir terim için iki veya üç tanımdan bahsettik. Çünkü aynı terim farklı alan-larda ve çeşitli açılardan farklı anlamlara sahip olabilir.

Dördüncü olarak, elbette bu çalışmada yazım hataları, anlam hataları ve hatta terimleri anla-mamızda hatalar olabilir. Yeniden araştırma yapanlardan ricamız bu hataları bize bildirmeleridir ki yeni baskılarda eser hem daha mükemmel hem de eksiksiz olsun.

5. Bu çalışmamız, eski ve yeni eserleriyle Bedîüzzaman’ın bütün Külliyât’ını ihtiva etmektedir. Eksiklikler tarafımıza bildirilirse ve Allah ömür verirse ileride tamamlanabilir. Çünkü bu Kamus’un temelinde Külliyât’tan dört büyük eser üzerinde yaptığımız çalışmalar var. Ayrıca elbette birçok hatalarımız olacaktır. Bazen tekrarlar da söz konusu olacaktır. Ancak yapıcı eleştiri ve ilavelere her zaman hazırız. Bu Kamus’un muhtevasını özetlemek gerekmektedir:

Evvela, Risâle-i Nur’da geçen bütün Nurlara has ıstılâhları, Aklî İlimler (Mantık ve Felsefe gibi) ve Şer’î İlimlere ait bütün ıstılâhları açıklamaya gayret ettik. İşârâtü’l-İ’câz’ın basılması için maddi destek veren Enver Paşa’dan, Üstâd’ın tam muhalifi olan Mustafa Kemal’e kadar.

Saniyen, Risâle-i Nur ve Bedîüzzaman’la alakası bulunan muhalif yahut muvafık şahsiyetleri, bütün temel Nur Talebelerini ve nihayet Anadolu sathında hizmetleri geçen Ağabeyleri kısaca anlat-maya çalıştık. Elbette ki, rükün talebeleri anlattığımız kadar, Mehmed Kırkıncı, Nazım Gökçek ve Necmeddin Şahiner ve üç Mehmed’ler (Mehmet Emin Birinci, Mehmet Kutlular, Mehmet Fırıncı) gibi Ağabeyleri de ihmal etmedik.

Salisen, Risâle-i Nur ve Bedîüzzaman’la alakası bulunan coğrafî yer isimlerini de açıklamaya çalıştık.

Rabian, Kamus’da bazı kelimelerin tekrar edildiğini göreceksiniz. Sünnet ve Ta’diye gibi. Bunun iki sebebi vardır: Birincisi, Abdülkadir Geylanî gibi bazı şahsiyetler çok meşhûrdur. Birkaç sayfa tutacak diye farklı unvanlarla farklı yerlerde zikretmekte beis görmedik. İkincisi, Ta’diye kelimesi gibi farklı ilimlerde farklı ma’nâlar ifade eden ıstılâhları, ayrı maddeler olarak yazmayı uygun gördük.

Hamisen, Kamus’u kullanmak isteyenler, kelimeleri ararken şuna dikkat etmeliler: Mesela Mukâbere kelimesini bu şekliyle bulamazlarsa, Mükâbere kelimesine bakmalıdırlar. Bunun sebebi, Türkçe’deki telaffuz farklılıklarıdır.

Sadisen, Kamus’daki ıstılâhları kuru sözlük anlamları ile izahla yetinmedik. Zira Bedîüzzaman, aklî ve dinî ilimlerin terimlerini ve kaidelerini bir alfabe gibi eserlerinde kullanmıştır. Onun nasıl kul-landığını göstermek üzere, Külliyât’tan iktibaslarda bulunduk. Eğer biraz özetleyerek ma’nâsını naklettiysek, kaynakları zikretmeye çalıştık. Ancak parantez içinde aynen iktibas eyledik ise, eser zikret-meye ihtiyaç duymadık. Zira isteyen hemen mevcûd neşredilen külliyatlarda istediği metne ulaşabilir.

Gayret bizden başarı (tevfîk) Allah’tan temel prensibimizdir.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.