Risale-i Nur koleji açılmasına izin verilmeli

Risale-i Nur koleji açılmasına izin verilmeli

Diyebilmesiniz ki bu okulda fen var tarih var, doğa bilimleri var, haftada bir kere de risâle dersi var

Risale Haber-Haber Merkezi

Gazeteci yazar Mustafa Akyol, insanların ilkokuldan başlayarak İslâmî liseler ve Risale-i Nur koleji açabilmelerine izin verilmesi gerektiğini söyledi.

Genç Yorum dergisinden Fatma Yılmaz'a konuşan Akyol'un ilgili sorulara verdiği cevap şöyle:

Yeni şekillenecek eğitim sisteminde din eğitiminin yeri nasıl olmalıdır?

İlkokuldan başlayarak insanların özel, İslâmî liseler, kolejler açabilmelerine, aynı zamanda okullara destek olacak Kur’ân kursu, İslâmî kurslar gibi yan eğitim kurumlarını da özgürce açabilmelerine izin verilmeli. Meselâ Risale-i Nur koleji ya da Medresetüzzehra… Diyebilmesiniz ki bu okulda fen var tarih var, doğa bilimleri var, haftada bir kere de risâle dersi var. İsteyen veliler de bu okullara çocuklarını gönderebilirler. Bir başkası da tamamen farklı bir felsefede okul açar. Bunlar mümkün olmalı artık.

Genel olarak Türkiye’deki eğitim sorunlarına Medresetüzzehra tipi bir eğitim modelinin katkıları neler olabilir?

Öncelikle şunu söylemek lâzım. Bediüzzaman’ın, İslâm dünyasının üç büyük düşmanı olarak dış güçler, çeşitli siyasî merkezler değil de, cehalet, zaruret ve ihtilâftan bahsetmesi, yani kendi değiştirebileceğimiz, dönüştürebileceğimiz sorunlardan bahsetmesi çok önemli. İslâm dünyası tabi ki dış tehditlere maruz kalıyor, ama sadece buna odaklanan bakış açısı “ki bu Türkiye’de de yaygın”, yani Müslüman dünyanın kurtuluşunu ve yükselişini sadece örneğin bir antiemperyalizmle olacağını varsayan bir bakış açısı İslâm dünyasındaki sorunları çözemez. Bu sadece çoğunlukla realist olmayan, öfkeli sloganlar üretir. Bu anlamda genel olarak Bediüzzaman’ın bu söylemlerin dışına çıkarak Müslümanların inkişafına odaklanması, içeride sorunlar olduğunu görmesi hakikaten ihtilâf zayıflığı olduğunu, hakikaten eğitim eksiliğini, cehaleti ve ekonomik olarak ciddî bir geri kalmışlık olduğunu tesbit etmesi çok önemli. Bunun bir parçası olarak da Medresetüzzehra projesini, o dönem için bir okul, ama bu dönem de bir konsept olarak ele almak lâzım.

Bediüzzaman’ın gördüğü şu; Batı’da çok büyük bir gelişme var modernite ile beraber, bunun merkezinde ilim yer alıyor, pozitif ilimler, buna karşılık İslâm dünyasında ise, ilk asırlarında bilim alanında çok büyük başarılara imza atmakla beraber, 13.-14. asırlardan itibaren giderek durağanlaşması, içe kapanması, Batı’da gelişen moderniteden büyük ölçüde izole kalmasıyla beraber oluşmuş bir medrese yapısı var. Medrese yapısında sadece klâsik ilimler var, yeni ortaya çıkmış olan modern biyolojik, kimya, fizik, matematik gibi ilimler yok. Bunları Osmanlı 13. yy.da benimsemeye çalışıyor, modern okullar açıyor. Ve böylece ikili bir yapı oluşuyor ilmî bilgileri veren medreselerle. Bu durum Osmanlının son dönmelerinde aydınlar arasında bir kamplaşma, toplum arasında bir ayrışma meydana getiriyor. Modern okullarda okuyanların da bir kısmı herhangi bir dinî terbiye veya altyapı almadıkları için, pozitif dolduruşlarla din düşmanlığına kadar gitmişlerdir ki, bunun da etkilerini Cumhuriyet döneminde gördük. Diğer tarafta ise tamamen modern bilimlere kapalı, daha tutucu ve daha izole bir yapı var.

İşte Bediüzzaman bu ikisinin dışında üçüncü bir yol olarak hem insanlara dinî bilgi ve terbiye verecek hem de onları modern ilimlerle teçhiz edecek bir medrese hayal ediyor. Bu bir kurum, tabi bu hayata geçemiyor, Türkiye’deki baskılar ve yasaklar yüzünden. Ama ben zaten Risâle-i Nur’un da bir anlamda bu okulu kurduğunu düşünüyorum. Çünkü Risâle-i Nur’da modern ilime bakışta bir dinî perspektif vardır. Bu bilimi benimseyen, içselleştiren, bunu kâinatın incelenmesi, Allah’ın sanatlarının anlaşılması olarak gören bir bakış açısı var. Bediüzzaman Medresetüzehrayı bir kurum olarak oluşturamamış olsa da risâlelerle oradaki temel konsepti geliştirmiştir. Ve o anlamda da bir taraftan manevî bir havayla birlikte modern bilimleri öğreten birçok kurum gelişti Türkiye’de. Bunlar o dönemde atılmış olan o perspektifin devamıdır.