Risale-i Nur Lûgatından bir kelime: Deccâl ne demek?

Risale-i Nur Lûgatından bir kelime: Deccâl ne demek?

Deccâl ne demek? Deccâl ifadesinin anlamı nedir? Risale-i Nur Lûgatından deccâl kelimesinin sözlük anlamı nedir?

Hazırlayan: Serdar Aslan
RİSALEHABER – Risale-i Nur eserlerinin birçok yerinde geçen deccâl kelimesinin anlamı "hakkı bâtıl, bâtılı hak olarak gösteren" şeklinde ifade edilebilir.

Arapça kökenli bir kelime olan deccâl âhirzamanda kıyamete yakın çıkacak olan bir şahıstır. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) hadislerinde haber verilmiş, din alimlerinin izah ve kabulleriyle âhirzamanda Peygamber efendimizin (sav) peygamberliğini inkar edecek (haşa), İslamiyeti tahribe çalışacak ve dünyayı fesada verecek, yalan ve aldatmakla iş gören çok şerli ve küfr-ü mutlak yolunda olan dehşetli bir şahıstır.

Bir hadis rivayetinde üç deccal, diğerinde yirmiyedi deccal geleceği Peygamber Efendimiz (sav) tarafından bildirilmiştir. Alem-i İslamda muhtelif zamanlarda çıkmış olan dehşetli din düşmanlarının ve anarşiye hizmet edenlerin umumu da rivayetleri tasdik etmektedir. Bu din yıkıcılığının ahirzamanda daha dehşetli olacağı bildirilmektedir. Şu son asırda görülen ve dünyayı tehdit eden ve Cenab-ı Hakkı inkara kadar cüret edip medeniyet-i beşeriyeyi tahribe çalışan dehşetli cereyanlar bu gaybi ihbarın doğruluğunu tasdik etmektedir. (A.Yeğin – Yeni Lugat 4.bsk)

Risale-i Nur'dan deccâl ifadesinin geçtiği örnek cümleler:

• Ehâdis-i şerifede gelmiş ki: “Âhirzamanın Süfyan ve deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhâs-ı müdhişe-i muzırraları, İslâmın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek, az bir kuvvetle nev-i beşeri hercümerc eder ve koca âlem-i İslâmı esaret altına alır.”

Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. (Mektubat - Yirmi İkinci Mektup)

• İkinci cihet ve sebep: Her iki deccal, âzamî bir istibdat ve âzamî bir zulüm ve âzamî bir şiddet ve dehşetle hareket ettiklerinden, âzamî bir iktidar görünür. Evet, öyle acip bir istibdat ki, kanunlar perdesinde herkesin vicdanına ve mukaddesatına, hattâ elbisesine müdahale ederler. (Zannederim, asr-ı âhirde İslâm ve Türk hürriyetperverleri, bir hiss-i kablelvuku ile bu dehşetli istibdadı hissederek oklar atıp hücum etmişler. Fakat çok aldanıp yanlış bir hedef ve hatâ bir cephede hücum göstermişler.) Hem öyle bir zulüm ve cebir ki, bir adamın yüzünden yüz köyü harap ve yüzer mâsumları tecziye ve tehcir ile perişan eder.

Üçüncü cihet ve sebep: Her iki deccal, Yahudinin İslâm ve Hıristiyan aleyhinde şiddetli bir intikam besleyen gizli komitesinin muavenetini ve kadın hürriyetlerinin perdesi altındaki dehşetli bir diğer komitenin yardımını, hattâ İslâm deccalı masonların komitelerini aldatıp müzaheretlerini kazandıklarından, dehşetli bir iktidar zannedilir. Hem bazı ehl-i velâyetin istihracatıyla anlaşılıyor ki, İslâm devletinin başına geçecek olan Süfyanî deccal ise, gayet muktedir ve dahi ve faal ve gösterişi istemeyen ve şahsî olan şan ve şerefe ehemmiyet vermeyen bir sadrâzam ve gayet cesur ve iktidarlı ve metin ve cevval ve şöhretperestliğe tenezzül etmeyen bir serasker bulur, onları teshir eder. Onların fevkalâde ve dâhiyâne icraatlarını, riyasızlıklarından istifade ile kendi şahsına isnat ve o vasıtayla koca ordunun ve hükûmetin teceddüt ve inkılâp ve harb-i umumî inkılâbından gelen şiddet-i ihtiyacın sevkiyle işledikleri terakkiyatı şahsına isnad ettirerek şahsında pek acip ve harika bir iktidar bulunduğunu meddahlar tarafından işâa ettirir. (Şualar - Beşinci Şuâ)

• Ey sefahet ve dalâletle bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış Avrupa! deccal gibi birtek gözü taşıyan 1 kör dehân ile ruh-u beşere bu cehennemî hâleti hediye ettin. Sonra anladın ki, bu öyle ilâçsız bir illettir ki, insanı âlâ-yı illiyyînden esfel-i sâfilîne atar, hayvânâtın en bedbaht derecesine indirir.

• Daha gele gele, tulû ve gurub ortasında üç saat devam ediyor. Ben Rusya’da esarette iken böyle bir yerde bulundum. Bize yakın, bir hafta güneş gurub etmeyen bir yer vardı; seyir için oraya gidiyorlardı. “deccalın çıktığı vakit umum dünya işitecek” olan kaydı, telgraf ve radyo halletmiştir. Kırk günde gezmesini de, merkebi olan şimendifer ve tayyare halletmiştir. Eskiden bu iki kaydı muhal gören mülhidler şimdi âdi görüyorlar. (Sözler - Yirmi Dördüncü Söz)

• Ve herbir risale, tek başıyla bir mürşid-i ekmeldir. Kalbi bozulmamış herhangi genç, bir risaleyi alıp dikkatle ve teslimiyetle okusa, daire-i inkıyâda geliyor, ıslah oluyor. Herhangi bir maddiyun bir risaleyi alıp okursa, iman etmezse de hiçbir bahane bulamıyor. Herhangi bir dinsiz okusa ve tamam mânâsıyla anlasa, imana geliyor. Herhangi bir feylesof okusa, “Bundan daha yüksek akıl olamaz ve akıllar toplansa bunun fevkine çıkamaz, akıl buna yol bulamaz” diyor. Risale-i Nur, lisan-ı hal ile Avrupa meftunu bulunan tek gözlü deccâla “Ya iman et, yahut bütün dünyanın maskarası olacaksın” diyor. (Barla Lâhikası 132.Mektup)

www.RisaleHaber.com

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.