Risale-i Nur Lûgatından bir kelime: Evrad ne demek?

Risale-i Nur Lûgatından bir kelime: Evrad ne demek?

Evrad ne demek? Evrad kelimesinin anlamı nedir? Risale-i Nur Lûgatından evrad kelimesinin sözlük anlamı nedir?

Hazırlayan: Serdar Aslan
RİSALEHABER – Risale-i Nur eserlerinin birçok yerinde geçen evrad kelimesi Arapça kökenli “vird” kelimesinin çoğuludur. Vird’in anlamı kısaca "Belirli zaman aralıklarında düzenli, devamlı okunan (cüz, ayet, dua, esma-yı hüsna)" şeklinde ifade edilebilir.

Evrad (virdler) kelimesi; kişinin düzenli aralıklar ile okumayı manevi bir vazife bildiği ve kendini buna mecbur hissettiği Kur’an-ı Kerim’den cüzler, sureler; Esma-yı Hüsna ve özel duaları ifade eder.

Tasavvufta zikrine devam edilen esma yada dualar için de kullanılır. Tasavvuf için düşünüldüğünde belirli zaman aralıklarında belirli sayılarda düzenli okunması özel bir önem taşır.

Risale-i Nur'dan evrad ifadesinin geçtiği örnek cümleler:

• Şu kısa tarikin evrâdı, ittibâ-ı sünnettir; ferâizi işlemek, kebâiri terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tâdil-i erkânla kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır. (Sözler - Yirmi Altıncı Söz – Zeyl)

• Kardeşlerimizden birisinin namaz tesbihatında tekâsül göstermesine binaen dedim: Namazdan sonraki tesbihatlar tarikat-ı Muhammediyedir (a.s.m.) ve Velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.) evradıdır. O noktadan ehemmiyeti büyüktür. Sonra, bu kelimenin hakikati böyle inkişaf etti:

Nasıl ki, risalete inkılâp eden velâyet-i Ahmediye (a.s.m.) bütün velâyetlerin fevkindedir. Öyle de, o velâyetin tarikatı ve o velâyet-i kübranın evrad-ı mahsusası olan namazın akabindeki tesbihat, o derece sair tarikatların ve evradların fevkindedir. (Kastamonu Lahikası – 70. Mektup)

• Eğer o dünyaya ait faydalar ve menfaatler o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa, o ubudiyeti kısmen iptal eder. Belki o hâsiyetli virdi akîm bırakır, netice vermez.

İşte bu sırrı anlamayanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve faydası bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendîyi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşenü’l-Kebîr’i, o faydaların bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar.O faydaları göremiyorlar ve göremeyecekler ve görmeye de hakları yoktur. Çünkü o faydalar, o evradların illeti olamaz ve ondan, onlar kasten ve bizzat istenilmeyecek. Çünkü onlar fazlî bir surette, o hâlis virde talepsiz terettüp eder. Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur. Belki ubudiyetten çıkar ve kıymetten düşer.

Yalnız bu kadar var ki, böyle hâsiyetli evrâdı okumak için, zayıf insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O faydaları düşünüp, şevke gelip, o evrâdı sırf rıza-yı İlâhî için, âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbuldür. Bu hikmet anlaşılmadığından, çoklar, aktabdan ve Selef-i Salihînden mervî olan faydaları görmediklerinden şüpheye düşer, hattâ inkâr da eder. (Lemalar - On Yedinci Lem’a)

• …tarikatte evrad ve ezkâr ve meşrepler nev’inden olsa ve asılları Kitap ve Sünnetten ahzedilmek şartıyla, ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan usul ve esasatı, Sünnet-i Seniyyeye muhalefet ve tağyir etmemek şartıyla, bid’a değillerdir. Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid’aya dahil edip, fakat “bid’a-i hasene” namını vermiş. İmam-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sâni diyor ki:

“Ben seyr-i sülûk-i ruhanîde görüyordum ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan mervî olan kelimat nurludur, Sünnet-i Seniyye şuâı ile parlıyor. Ondan mervî olmayan parlak ve kuvvetli virdleri ve halleri gördüğüm vakit, üstünde o nur yoktu. Bu kısmın en parlağı, evvelkinin en azına mukabil gelmiyordu. Bundan anladım ki, Sünnet-i Seniyyenin şuâı bir iksirdir. Hem o Sünnet, nur isteyenlere kâfidir; hariçte nur aramaya ihtiyaç yoktur.” (Lem'alar - On Birinci Lem'a)

• En az on beş günde bir defa okunması emir buyurulan Yirmi Birinci Lem’a: evrad edinilecek kadar ehemmiyetlidir. Malûmdur ki, kale içinden fetholunur. Bugünkü muvaffakiyete sebep olan ihlâs kalkarsa, maâzallah, o zaman çok vahîm neticeler tevellüd eder. En büyük düşmanımız nefsimizdir. (Barla Lahikası – 237. Mektup)

• Münafık düşmanlarımın maddî ve mânevî zehirlerine karşı gerçi Cevşen ve evrad-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibend beni ölüm tehlikesinden, belki yirmi defa kudsiyetleriyle kurtardılar… (Emirdağ Lâhikası - I ( 92. Mektup)

www.RisaleHaber.com

 

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum