Risale-i Nur’da çok güzel bir şey buldum

Risale-i Nur’da çok güzel bir şey buldum

Mesela ben çok güzle bir şey buldum Risale-i Nur’da. Hangi risaleyi aç bütün kavgaların kökeninde iki söz vardı

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bediüzzaman Said Nursi’nin kendisine yapılan zulümlere rağmen kimseye beddua etmediğini belirterek, “O önümüze aczi koydu, şefkati koydu, merhameti koydu, bizi insan haline getirdi, bizi bir mümin yapma gayretine girdi. Hepimizin ona borçlu olduğunu düşünüyorum. Onu rahmetle anıyoruz, Allah onun şefaatinden de bizi mahrum etmesin.” dedi.

Arınç, Bursa’da Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Bediüzzaman’ı anma ve anlama programına katıldı. Programa, Arınç’ın yanı sıra Vali Şahabettin Harput, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Abdullah Karadağ, Bediüzzaman Hazretlerinin talebeleri Mehmet Fırıncı, Said Özdemir ve Ali Çakmak ile vatandaşlar katıldı.

Törende konuşan Bülent Arınç, vefatından 52 yıl sonra Bediüzzaman hazretlerinin mücadelesine genç yaşında şahit olduğunu ifade etti. “Salona bakınca Allah’a hamdediyorum” diyen Arınç, bugün o zulümlerin yok olduğunu, hiç olduğunu ama davanın bir güneş gibi parladığını kaydetti.

Arınç, şöyle konuştu: “Başka hiçbir şeyi ispat etmek zorunda değiliz. Bu güzel anma toplantısında valimiz, milletvekillerimiz, akademisyenlerimiz, gazetecilerimiz, serbest meslek erbapları, hepsi bir muhabbet duygusu içinde yıllarca sadece Kur’an hizmetinde bulunmuş başka bir maksat taşımamış insanın sadakatine şahit oluyorlar. Eğer bu işin içinde bir gizli iş var, bunlar devleti ele geçirirler, bu iddialar gerçekleşmedi. Ama bu yalanın arkasına saklananlar, o pırıl pırıl, yüzüne doyamayacağınız insanlara yıllarca zulmettiler. Toprağa atılan tohum gibi düşünün, tohum toprağa girer karar yağar, çürüdüğünü zannedersiniz ama gün gelir topraktan çıkar koca bir çınar gibi insanları serinleten bir gerçek oluverir.”

Bediüzzaman Hazretlerinin hayatının sürgünlerle geçtiğini, zehirlenmeler yaşadığını hatırlatan Arınç, şöyle devam etti: “Şimdi o insanın elinde tutuğu meşale bütün dünyayı aydınlatıyor. Bugün Bediüzzaman hazretlerin elinde tutuğu meşale, dünyanın bütün ülkelerinde ders olarak okutuluyor. Konferanslarla, panellerle Risale-i Nur, dünyaya barışın, imanın ve huzurun temsilcisi olarak gösteriliyor.”

“HEPİMİZ ONU ÇOK SEVİYORUZ”

Üstadın 1960’da ebedi aleme intikalinden sonra bile zulümlerin bitmediğini ve darbeciler tarafından mezarından çıkartılarak meçhule götürüldüğünü dile getiren Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hepimiz onu seviyoruz. Çünkü hepimiz ondan istifade ettik. Hepimiz imanımızı, adabımızı, takvamızı, millet sevgisini, ümmetin beraberliğin ve bugün pek çok hastalıkların çaresini onun gösterdiği yolda bulduk. Allah ondan ebeden razı olsun. İnsanlara çok zulmedildi. Avukatlık hayatımın büyük bir kısmı 163. Madde ile ilgili açılan davaları takip etmekle geçti. Ben rahmetli Bekir Berk ağabeyimizi de rahmetle anıyorum. Allah hepsine rahmet etsin. O zaman bu kitapları okumak tehlikeli ve suçtu, ders yapmak tehlikeli ve suçtu. Birlikte ibadet suçtu, Nurculuk yaftasını yapıştırıyorlardı. Öyle garip iddialar bilirim ki ben suç aleti olarak insanların tespihleri, seccadeleri gösteriliyordu.”

“ESKİDEN OLSA BU ADRESLERİ VERMEZDEM, GİDER BASARLARDI”

İstanbul Maltepe’de bir apartman dairesinde 221 kişi toplanıp kitap okuduklarını ve baskına gelindiğini anlatan Arınç, apartman dairesinin de adresini vererek, “Site yurdunun arkasında. Eskiden olsa bu adresleri vermezdim, gider basarlardı. Burada arkadaşlar bir araya gelirdik, büyük bir hasretle. O günde öyle olmuştu. Birisi haber getirdi, bizi basmaya gelmişlerdi. Uğradığımız muameleye karşı büyük bir üzüntüye kapılmıştım. Çok şükür o günler geldi geçti. O kitapları okurken de dinlerken de çok fazla bir şey anlamıyorduk belki. Çok geniş bir kelime haznesi vardı Bediüzzaman’ın. O kitapları anlamadan dinlerken bile çok şey kazandığımızı biliyordum. Ben kendi adıma söylüyorum, mutlaka çok şey anlayan vardır. Ama daha çok okuyanlar, üzerinde daha çok duranlar bizden daha iyi anlıyordur. Siz dinleseniz o kelimeler bütün vücudunuza etki ediyor, siz farkında olmadan bütün alamı rahatlıkla çıkartıyorsunuz. Bu eserleri üstat hazretleri dinsizlik cereyanına karşı yazmış. İçine giriyorsunuz, samimiyet ve sadakatten başka bir şey yok. Şüphe ile dinliyorsunuz, nerede rejin düşmanlığı yapacaklar. Hiçbir yerde yok.” diye konuştu.

“Çok şükür Risale-i Nur davası anamazın ak sütü gibi beraat etmiştir.” diyen Arınç, şunları ifade etti: “Hiçbir dava bu kadar leke sürülmek istenmemiştir. Said Nursi birilerine göre Said-i Kürdi olmuştur. Evet o kürttür ama bu ona hiçbir nakise getirmez. İsyanlara kaşı çıkmıştır ama önemli değil, onlara göre Said-i Kürdi dersek, ona dolaylı olarak suçlu gözüyle bakmak da mümkün olacaktır. Bu alçaklıkta o kadar ileri gitmişlerdir ki Şeyh Said ile birlikte gösterilmek istenmiştir. Halbuki onun isim benzerliğinden başka ortak bir yönü yoktur…En zor zamanında bile başını öne eğmemiş bir yiğit ve kahramandır o. Bugün sosyal meselelere bakıyoruz önümüzde çok soru var. Onu okuyoruz. Mesela ben çok güzle bir şey buldum Risale-i Nur’da. Hangi risaleyi aç bütün kavgaların kökeninde iki söz vardı, birisi ben tok olayım başkası açlıktan ölse bana ne, ikincisi sen çalış ben yiyeyim. İki söz bütün isyanların sebebidir. Üstad diyor ki bu iki fitnenin ilaca ve panzehiri Allah'ın emridir. Biri zekatın olması iki faizin yasak olması.”

“BİZİ İNSAN YAPMA GAYRETİNE GETİRDİ”

Bediüzzaman’ın kimseye düşmanlık etmek niyetinde olmadığının altını çizen Arınç, “Kendisine zulmeden savcıya bile beddua etmemişti. Bunun çocuğu var İslam’a hizmet edecek diyordu, kendisini zehirleyen insanlara bile beddua etmedi. Bizim gibi aciz insanlara kalsa bize zulmedenlere neler düşünürdük. Ama o önümüze aczi koydu, şefkati koydu, şefkati koydu, merhameti koydu, bizi insan haline getirdi, bizi bir mümin yapma gayretine getirdi. Hepimizin ona borçlu olduğunu düşünüyorum. Onu rahmetle anıyoruz, Allah onun şefaatinden de bizi mahrum etmesin.” şeklinde konuştu.

VALİ HARPUT: "BÜYÜK BİR İSLAM ALİMİ VE MÜCEDDİDİ"

Vali Şahabettin Harput ise Bediüzzaman hazretlerinin büyük bir İslam alimi ve asrın müceddidi olduğunu belirterek, “Böyle bir insanın Bursa’da anılması çok büyük bir güzelliktir. O büyük insan, hayatı ile fikirleri ile eserleri ile muhteşem bir örnekti. Bir asra yaklaşan hayatının her safhası inandığı ilkler uğrunda hiçbir zaman eğilmeden geçen bir ömür olmuştur. Bugün herkesin bayrak olarak altında toplandığı o büyük insanın, demokrasi, insan hakları konusunda yarım asır önce ortaya attığı fikirler, dünyanın dört bir tarafında sıkıntı çeken insanlara ilaç olmaya devam ediyor.” dedi.

Programın açılışında Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Abdullah Karadağ, Prof. Dr. Hikmet Sami Yıldırımhan, Bursa Teknik Üniversite Rektörü Prof. Dr. Ali Sürmen ve Uludağ Üniversitesi Rektörü adına Prof. Dr. Fikri Pala kısa bir konuşma yaptı.

Cihan