Risale-i Nuru anlamak

Bir şeyi yapmanın şekli, usulü amaca gitme yolunda basit bir araçtır.  Ne zaman ki usul yani araç amacın önüne geçip kutsanmaya başlar o usul ve aracın değiştirilmesi zaruriyattandır.
   
Usul ve aracın amaca hizmetini en iyi idrak eden ve bilen Nur Talebeleri olması gerekirken uygulamalar ve yaşananlar maalesef aracın amaçtan önce kutsandığını gösteriyor.

Hizmet-i Kur’aniyedeki tüm kardeşlerimizin temel amacı, asıl gayesi Kur’an ve iman hizmeti değil midir? Hatta Risale-i Nurlar dahi Kur’an ve iman hizmetleri için bir araç olması gerekmiyor muydu? Bu sorulara evet diyorsak o zaman birçok yerde, dersanelerde ve medreselerde, Risalelerin düz okunup geçilmesi uygulaması neye hizmettir?

Türkiye’nin hemen hemen her yerinde bilen- bilmeyen, anlayan- anlamayan, genç -ihtiyar- çocuk demeden farklı zamanlarda Kur’an hizmeti, iman hizmeti adına dersler yapılır, sohbet halkaları oluşturulur.

Türkiye’nin birçok yerinde derslere, sohbet halkalarına iştirak ettim. Her yerde değil ama birçok yerde Risalelerin düz bir şekilde sadece okunup geçildiğini veya sadece kelimelerin anlamını vererekten okunduğunu gördüm, birçok kişi de aynı şeyi müşahede etmiştir sanırım.

Geçenlerde İstiklal Marşının bir dörtlüğünü açıklamasını istediğim bir grup gençten, birinin dahi doğru dürüst bir şekilde anlayamadığını ve açıklayamadığını dehşetle gördüm. Evet, İstiklal Marşı gibi önemli ve bütün okullarda haftada iki defa okunan bir şiiri bile açıklamayacak kadar dilimizden uzak kaldığımızı ve dilimizi öğrenmek adına doğru dürüst bir gayret sarf etmeyen bir nesille karşı karşıya olduğumuzun idrakindeyiz ve bunun için çok şey yapılması gerektiğini de çoğumuz biliyoruz. Ancak konumuz bu değil.
  
Birçok yerde olduğu gibi “Risaleler açıklanmadan okunmalıdır” denilen bir yerdeyim ve İstiklal Marşını doğru dürüst açıklayamayan bu gençlerle beraber çok defa sohbetlere ve derslere katılıyoruz. Konumuz, bu gençlerin derslerin müdavimi oldukları ve iki üç senedir derslere, sohbetlere katıldıkları halde hala Risale-i Nurları İngilizce bir kitabı anlamadan dinleyen biri gibi dinlemeleri.

Risaleler sadece dersanelerde ve medreselerde ders dinleyerek anlaşılmaz, biliyorum. Risaleler ancak dikkatli ve istekli bir şekilde okunarak anlaşılabilir, bunu da biliyorum. Risaleler ancak çok okunarak ve çok mütalaa edilerek idrak edilebilir, buna da amenna. Ancak bize de iş düşmüyor mu sizce gençlerin risaleleri anlamasına yardımcı olma konusunda.

Mesela derslerde okunan bir parçayı en iyi şekilde anlatarak, karşısındakinin dikkatini çekebilecek şekilde güzel bir hitabet ile anlaşılmayan yerleri çeşitli örnekler ile süslendirerek açıklamak ve anlaşılır kılmak çok mu zor?

Mesela kaç tane vâkıfımız bulunduğu şehir, ilçe, muhitte risalelerin linguistik açıdan daha kolay anlaşılabilmesi adına ne kadar çalışma yapmış ve yaptırmış?

Risale-i Nurların kıymetinin, değerinin neden tam bilinmediğinden, anlaşılmadığından birçoğumuz şikâyetçi olmuşuzdur. Peki değerini biz tam anlamış mıyız, hiç sorduk mu kendimize? Risalelerin kıymetini anlamak sadece bol bol okumak mıdır? Yoksa muhtaç olduklarını bildiğimiz insanlara, kesimlere de kavlen leyyina sırrını gözeterek anlatmak mıdır?

Risalelerde ağabeylerin Üstada yazdıkları mektupları okuduğumuzda genelinin dilinin Üstadın Risale dilinden çok ağır olduklarını hepimiz müşahede etmişizdir. Evet, herkesin aşina olduğu bir dille yazılan bir kitabın veya kitapların açıklanmaya ihtiyaçları elbette yoktur. Onun içindir ki o zamanlar hemen hemen herkes Risalelerin açıklanmadan düz okunması gerektiğini ifade etmişlerdi ve sonuna kadar da haklılardı. Ancak seksenli yıllarda vefat eden bir şairin şiirlerini bile anlamayan bir nesille karşı karşıya isek o zaman en azından derslerde hitap ettiğimiz ve bizi anlamayan muhataba açıklayarak okumada bir beis olmaması gerek diye düşünüyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum
  • A. Yaşar / 14 Ocak 2010 Perşembe 09:21

    Zubeyr abinin, Sözler kitabının arkasında olan konferasın da söylediği ve üstadımızın da tasıhınden geçtiği,Risale-i nuru risale-i nurla izah yapılmalı. Çünkü meseleyi anlıyıp sahiplenmesi ve tahkiki ders daha çabuk öğrenmeye fıtrat daha meyaldir.Vakit kaybetmeye hakkımız yoktur. .

    Yanıtla (0) (0)
  • M. Nuri Bingöl / 14 Ocak 2010 Perşembe 09:38

    Yazar ne doğru diyor; Risale_i Nur'un davası "ayrı tasnifat" ( Sünuhat) hükmüne geçmek olmadığına göre, Kur'an-Hadis- İca ve Kıyas istikametide izah edilmeli ki "manası ve mesleği" anlaşılsın. Kur'an-ı Kerim'in izahı yapılınca doğru oluyor da, Risale neden izah edilmesin ehlince. Çok zaman Zübeyir Ağabey'in sadece okuyup geçtiği söylennirdi, ne zaman ki sesli dersi dinlenildi, bütün o "yönlendirmelerin" boşa çıktığı görüldü.

    Yanıtla (0) (0)
  • necip aktürk / 14 Ocak 2010 Perşembe 13:45

    Güzel kardeşim .risalelerin nasıl okunacağı Hz. üstadın ve varislerin ifade ve uygulamaları ile sabittir. yeni bida sayılabilecek ifadelerden ictinab lazımdır.ÇOK berrak fikirlerin sende kalsın.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ecir / 14 Ocak 2010 Perşembe 16:11

    Yazarımıza katılıyorum. Risale-i Nur'u anlayarak okumak bence daha doğru bu da ancak yapılacak olan derslerle ve izahlarla mümkündür. Şahsen bana okumuş olduğum risalelerin izahı açıklansa daha iyi anlayabilirim. Sayın hocam kaleminize sağlık yazılarınızın devamını bekliyoruz.

    Yanıtla (0) (0)
  • Abdullatif Espiyeli / 14 Ocak 2010 Perşembe 15:30

    Yazara katılmamak eldemiki;ehl-i imanın imanını kurtarmak için yazılan bir eser,anlaşılmazsa nasıl vazifesini yapar. Basit bir şiir bile izaha ihtiyaç hissedecek,ulumu imaniyeye dair bir eser,Kur'an,hadis,icma ve kıyasa göre izah edilmeden anlaşılabilecek. Akl-ı selimin kabul edecegi bir şey değil.

    Yanıtla (0) (0)
  • hatib'ülleyl / 15 Ocak 2010 Cuma 11:42

    samimi çözüm önerilerin hepsine katılıyorum. fakat bir noktada itirazım var. bugün Kur'an'a, Kur'an alfabesine ve Kur'an lügatına çok uzak bir hayat yaşıyor insanımız.ve bu uzaklığı yakınlaştırmak için bir sebep lazımdır. bir şehirde ikameti konusunda dahi "kardeş ben kendi irademle hareket etmiyorum" diyen bir üstad (ks) telif esnasında tercih etmiş olduğu dil de şahsi tasarrufu değildir. dolayısıyla tüm cemiyetimiz risale-i nur diline aşina olmalı ve bu vesileyle Kur'an terminolojisini ve bereketi hayatına sokmalı. maddi dünyamızın ikbali adına ingilizceye verilen ehememiyet ukba hayatı için de risale-i nur'a verilmeli.bu tahlil dil açısından idi. fakat mevzuları anlama noktasında bence birinci basamak yazmak,özet çıkarmak gibi öğrenme tekniklerini kullanmak ikinci basamak ise ıstılahlar sözlüğü ile tefsir, hadis ve diğer dini referanslardan istifade etmektir. belki de üstad (ks) risale-i nur hocaların malıdır derken böyle birşeye de işaret ediyordu.vesselam. (nefsi tahşiyeye hayır)

    Yanıtla (0) (0)