Risale-i Nur'u herkese ulaştırmalıyız
Bediüzzaman Haftası münasebetiyle düzenlenen “Said Nursî’ye Göre İslâm Toplumlarının Geleceği ve Dünya Barışı” konulu konferans Necip Fazıl Kültür Merkezi’nde büyük bir katılımla gerçekleşti
Selim Orhan Keçe'nin haberi
Necip Fazıl Kültür Merkezi’nde düzenlenen program Kur’ân-ı Kerim tilâvetinin okunmasıyla başladı. Kahramanmaraş Yeni Asya Temsilciliği adına açılış konuşmasını yapan Mehmet Diken, Üstad Bediüzzaman’ı anarken onu anlamamız gerektiğini söyledi.
Konferansta sunum konuşmasını Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İdarî Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Hamdi Aydın yaptı. Prof. Dr. Aydın, programı düzenleyenlere, programa katılanlara teşekkür ederek, “Günümüzde İslâm ülkelerinin siyasî ve idarî sistemlerinin temel karakteristiğini özetlemek ve bunu ülke içi ve dünya barışı ile ilişkilendirmekten ibaret olacaktır. Konu ile ilgili olarak birbirlerini tamamlayan üç tesbitte ya da varsayımda bulunarak başlamak istiyorum. İslâm dünyasında barışın hakim olması, dünyada barış ve huzurun hakim olmasını sağlar. İslâm dünyasında barış yoksa dünyada da barış olmaz. İslâm dünyasının ‘dünya barışına katkıda bulunma’ misyonunu yerine getirebilmesi için de İslâm ülkelerinin önce kendi içinde birbirleriyle barışık olmaları gerekir” diye konuştu.
Prof. Dr. Aydın, Bediüzzaman Said Nursî’nin yaklaşık bir asır önce günümüz İslâm dünyasına ilişkin isabetli öngörü ve projeksiyonlarda bulunduğunu vurgulayarak, “Dolayısıyla İslâm dünyasının gelecekte dünya barışında söz sahibi olabilmesi ve bunda başarılı olabilmesi için en doğru çözümleri öneren Bediüzzaman’ın reçetesini uygulamaya ihtiyacı vardır” diye konuştu.
PROF. BATTAL: İSLÂM BİRLİĞİ SİYASÎ BİR KAVRAM DEĞİL
Ankara Turgut Özal Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Battal, konferansta yaptığı konuşmasında; “Medyanın İslâm ülkelerindeki değişimi yanlış aktardığını, İslâm dünyasında insanların ekmek ve refah talep ettiğini bu nedenle isyana kalkıştığını anlatıyorlar. Oysa İslâm dünyasında yaşananlar fıtri bir hürriyet isteğidir. Bu nedenle Bediüzzaman Said Nursî, ‘Ekmeksiz yaşanır, ama hürriyetsiz yaşanmaz’ demiştir” dedi.
Bediüzzaman’ın, İslâm dünyasının geleceğini “ittihadı İslâm” kavramı üzerinde şekillendirdiğine dikkat Çeken Prof. Battal sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplum kendi iç dinamikleriyle ayakta durur. Her toplum tabiatıyla düzene muhtaçtır ve kendi düzenini bulur. İnsanı insan yapan eşitlikçi ilişkilerdir. Devlet tabiatı gereği, insanların tepesinde güç kullanan ve dolayısıyla da mecburen dik ilişkinin en üstün tarafındadır. Devlet, düzeni sağlayan bir aygıt olarak aslında düzenin sahibine ve onun halifesi olan ‘insan’a aittir. O halde devleti yönetenler insanı yok saymamalı ve insanın din hürriyetini engellememelidirler. Bugün Türkiye’de ve İslâm ülkelerinde İslâm birliği kavramı İslâm’ın siyasî birliği, coğrafi birliği şeklinde görülüyor. Ancak bunun aksine Bediüzzaman İslâm’ın birliğinin siyasal bir kavram değil, her şeyden önce kalplerin birliği anlamında yorumlamıştır. Bütün insanların birbirleriyle kardeşliğini ortaya koymuştur.
BATIYI TEK KAVRAM OLARAK GÖRMEDİ
Prof. Dr. Ahmet Battal, Türkiye de İslâmcı fikir adamlarının batından sadece teknik, medeniyet unsurlarının alınması gerektiğini savunurken, Said Nursî’nin, aynı zamanda sosyal medeniyet unsurlarının da alınması gerektiğini savunduğunu belirtti. Prof. Dr. Battal, Bediüzzaman bir eserinde, Batıdan devlet, ülke yönetimi hususunda Batılıların tecrübelerini almalıyız, dediğini kaydederek, bu Batıdan demokrasi ve insan hakkı dersi almak demektir, ancak Said Nursî’nin “Batıya neden muhtacız” gibi bir kompleks içinde olmadığının da altını çizdi.
Said Nursî’nin Batıyı tek kavram olarak görmediğini vurgulayan Prof. Battal, “Üstada göre Batı tek kavram değildir. İki kavramdır. Biri materyalizmi temsil eden ve insanı maddeden ibaret nefsin emri altındaki bir hayvana dönüştüren Batı. Diğeri, insanı ulvî değerler etrafından koşturan yücelten vahiye istinat eden bir Batıdır. Bu iki Batı arasında bir fark vardır. İşte İslâm dünyasının Batıdan sosyal medeniyet unsurlarını alması gereklidir. Bu İslâm dünyası için kötü bir taklit değil, iyi bir ittifak başlangıcıdır.
EN BÜYÜK FARK BEDİÜZZAMAN
Prof. Dr. Ahmet Battal, Türkiye ile diğer İslâm ilkelerindeki en büyük farkın Bediüzzaman olduğunu söyledi. Prof. Dr. Battal, sözlerini şöyle tamamladı: “Neden özgürlük ve hürriyet talepleri ön plana çıkınca, sadece kötülüklerin yaygınlaşacağı anlaşılıyor ki? Güzel ve iyi icraatlar için de hürriyet, özgürlük ve dolayısıyla demokrasi şart. Ben, sadece cemaatlerle sınırlı olmadan, herkesin, Risâle-i Nur’lardan mutlaka istifade etmesi gerektiğine inanıyorum. Risâle-i Nur’un evrensel olduğunu, Nurculara düşen görev; Risâle-i Nuru yalnızca kendi el kitapları olarak okumakla yetinmeyip, kendisini Nurcu olarak nitelendirmeyen kişilere de anlatılmasını sağlamaktır.”
Programın sonunda eğitimci Atilla Yılmaz “Denizli Zindanları” adlı şiirini okudu.
Yeni Asya