Risale-i Nur'un Isparta kahramanları
Günlük Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Bu dakikada Hüsrev, Rüştü, Refet, Isparta'nın Hafız Ali'si askerlikten ne vakit geleceklerini merak ediyorum. Hususan Hüsrev'in kalemi, ne vakit Risale-i Nur'un fatihâne intişarına kavuşacak diye bilmek istiyorum. Onlara da selamımı tebliğ ediniz.
Şimdi, bundan on dakika evvel, cesurca, fakat kalemsiz iki adam, Risale-i Nur dairesine biri birisini getirdi. Onlara dedim ki: "Bu dairenin verdiği büyük neticelere mukabil, sarsılmaz bir sadakat ve kırılmaz bir metanet ister. Isparta kahramanlarının gösterdikleri harikalar ve cihan-pesendâne hidemât-ı Nuriyenin esası, harika sadakatleri ve fevkalade metanetleridir. Bu metanetin birinci sebebi, kuvvet-i imaniye ve ihlas hasletidir. İkinci sebebi, cesaret-i fıtriyedir."
Onlara dedim: "Sizler cesaretle ve efelikle tanınmışsınız ve dünyaya ait ehemmiyesiz şeyler için fedakarlık gösterirsiniz. Elbette Risale-i Nur'un kudsi hizmetinde ve cihana değer uhrevî neticelerine mukabil, merdâne ve fedakarâne cesaret ve metanet gösterip sadakatinizi muhafaza edersiniz" dedim. Onlar da tam kabul ettiler. (Kastamonu L. Sh.106)
Salahaddin in pek uzun ve on mektup kadar beni memnun eden ve sadakatine ve sebatına bu fırtınalar hiç tesir etmediğini ve daima bir Abdurrahman hükmünde bulunduğunu ve o havalideki kardeşlerimiz fütursuz çalıştıklarını bildiren mektubunu aldım, maşaallah dedim. Baba ve oğlu Isparta kahramanları gibi sarsılmıyorlar.
Fakat şimdi Risale-i Nur'un tab suretiyle intişarı, hakiki bir ihlas ve kuvvetli bir tesanüd ve birbirinin kusuruna bakmamak lazım geldiğinden, Kastamonu vilayetindeki kardeşlerimiz, Ispartalılara ihlas ve tesanüdde benzemeye mecburdurlar. İnşaallah, onlar dahi, şahsi hissiyatlarını bu kudsi hizmetin zararına istimal etmeyecekler. (Emirdağ L. Sh. 71)
Isparta kahramanları gibi, Konya nın mübarek alimleri Risale-i Nur a sahip çıktıklarından, daha dünyaca, vazife-i Nuriyeye bir endişem kalmadı. O mübarek ve kuvvetli ellere Risale-i Nur u emanet edip rahat-ı kalb ile kabrime gidebilirim. (Emirdağ L. Sh. 113)
Evvela: Hilmi, İhsan, Emin in, Taşköprülü Sadık ın mektupları beni çok mesrur eyledi. Hakikaten bu kardeşlerimiz, hapishanede dokuz ayda dokuz sene kadar hizmet-i Nuriyeyi yaparak Isparta kahramanlarıyla omuz omuza geldiler. Ben onların hem istirahatime, hem hapisteki arkadaşlarımızın ittifaklarına ve yeni Nurların hizmetine tam çalışmalarını hiçbir vakit unutmayacağım. Cenab-ı Hak onlardan ve sizden ebeden razı olsun. Ben, hayalen, çok defa eski zamana ve Kastamonu daki ve Barla daki malum yerlere ve seyrangahlara şevkle gidiyorum. Oralarda oturup ağlıyorum. O enislerimi hayalen görüyorum. (Emirdağ L. Sh. 132)
Aziz, sıddık, fedakar kardeşlerim,
İnebolu kahramanlarının tebrik mektuplarında iki tevafuk ve iki kuşun garip ziyaretleri çok manidardır. Evet, benim birtek mektubumu yazan bir tek adamın hükumetçe araştırılması ve ehemmiyetle bakılması tazyiki zamanında, şahsımdan binler derece daha ziyade konuşan ve tesirli ders veren Risale-i Nur'un Zülfikar-ı Mucizat ın bin nüshaları ve bin dille ve binler mektubatıyla şimdiye kadar çok rakipleri bulunan ve takip edilen ve mümaşata tenezzül edemeyen Ahmed Nazif in kalemiyle serbest ve mümanaat görmeden yazılmasına, değil yalnız kuşlar, belki melekler ve ruhanilerden bir kısım, temessül edip bu harika muvaffakıyeti tebrik etseler, yine çok değil. Biz dahi o küçük Isparta kahramanlarına binler barekallah ve maşaallah ve veffakakümullah deriz. Bütün ruh u canımızla onları tebrik ederiz ve bu pek büyük vazifede ihtiyat ve dikkatin lüzumunu ihtar ederiz. (Emirdağ L. Sh. 152)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
CESÂRET-İ FITRÎYE : Yaratılıştan gelen cesâret.
CİHANPESENDÂNE : Cihana, Dünyaya meydan okurcasına.
ENÎS : Dost, arkadaş; alışılmış, kendisiyle ünsiyet edilmiş olan.
ENÎS : Dost, arkadaş; alışılmış, kendisiyle ünsiyet edilmiş olan.
ESAS : Temel. Kök. Rükün. şart. Hakikat ve mahiyetler.
FÂTİHANE : Fethederek.
FEVKALÂDE : Olağanüstü.
FÜTUR : Yeis. Ümidsizlik. Usanç. * Zaaf. * Keder, gam. * Gevşeklik.
HASLET : Huy, tabiat, karakter, meziyet.
HAVÂLİ : Çevre, etraf, yöre.
HİDEMÂT-I NURİYE : Risâle-i Nur hizmetleri.
İĞFAL : Kandırma, aldatma, gaflette bırakma.
İHLÂS : Yapılan ibâdet ve işlerde hiçbir karşılık ve menfaati, hakîki ve esas gaye etmeyerek, yalnız ve yalnız Allah rızâsını esas maksat edinmek.
İHTİYAT : Yedek; sakınma, tedbirlilik.
İNTİŞAR : Yayılmak, dağılmak; üremek.
İSTİMÂL : Kullanma.
İTTİFÂK : Birleşme. Söz birliği etme.
KUDSÎ : Mukaddes, yüce, temiz. Kusursuz ve noksansız.
MÂNİDAR : Bir anlam ifâde eden, nükteli, ince mânâlı.
MÂŞAALLAH : Allah'ın istediği gibi.
MERDÂNE : Mertçesine; er kişiye yakışır sûrette.
MESRUR : Sevinçli, sürurlu.
METÂNET : Kararlılık, dayanıklılık, sağlamlık.
MUHÂFAZA : Korumak.
MUKABİL : Karşı, karşılık olarak, bedel.
MÜMÂŞÂT : Gösteriş şeklinde. Maslahat gereği hoş geçinmek.
MÜNÂFIK : İkiyüzlü, araya nifak sokan, sözünde durmayan, inanmadığı halde inanır görünen.
SADÂKAT : Bağlılık, doğruluk.
SEYRANGÂH : Gezinti yeri, gezilecek yer, muhteşem manzaralı yerler.
TÂB : Basma, baskı.
TEBLİĞ : Ulaştırmak, bildirmek.
TEMESSÜL : Birşeyin bir yerde sûret ve mâhiyetini aksettirmesi, benzeşme, cisimleşme, şekillenme.
TEVÂFUK : Uygunluk, rastlama, aynı zamanda bulunma.
UHREVÎ : Ahirete dâir, öteki dünyaya âit.
VEFFAKAKÜMÜLLAH : Allah muvaffak etsin, başarılı kılsın.