Özkan ERDEM
Risaleler hayatımızın neresinde?
Denizden karaya çıkarılan bir balığın çırpınışlarını hepimiz görmüşüzdür.
Balık avına çıkanlar daha iyi bilir; balığı doğal ortamından çıkarıp susuz bir ortama tabi tuttuğunuzda can havliyle nasıl da çırpınmaya başlar!
Özgür bırakırsanız “balıklama” suya atlar.
Peki, neden karada yaşamını sürdüremez bir balık?
Neden hava/kara yerine suyu tercih eder?
İnsanlar için de aynı sorular geçerli; neden suda yaşayamaz bir insan? Neden su yerine havayı tercih eder?
Çünkü balık suya “muhtaç”, insan havaya…
Neden her an nefes alırız?
Neden her gün yemek yer, su içeriz?
Neden spor yaparız?
Neden giyinir, kuşanırız?
Neden konuşuruz?
Neden traş oluruz?
Neden kendimizi ifade etmek isteriz?
Neden uyuruz?
Neden uyanırız?
Neden müzik dinleriz?
Neden para kazanırız?
Neden alış-veriş yaparız?
Neden kitap okuruz?
Neden yazı yazarız?
Neden kışın ısınmak, yazın serinlemek isteriz?
Neden ev, araba alırız?
Neden evleniriz?
Neden dinleniriz?
Neden şunu bunu yaparız?
Sorular çoğaltılabilir… Evet, neden tüm bunları yaparız?
Tüm bu soruların bir tek cevabı var: Bediüzzaman’ın tespiti ile “ihtiyaç tekerrür ettiğinden”.
Evet, “ihtiyaç” duymasaydık havayı teneffüs eder miydik, yemek yer miydik, su içer miydik, konuşur muyduk, uyur muyduk, uyanır mıydık, evlenir miydik, ev alır mıydık, araba alır mıydık, spor yapar mıydık, şunu bunu yapar mıydık?
Şurası kesin; İnsan bir şeye ihtiyaç hissettiği, muhtaç olduğu ölçüde ilgi duyar.
Hazret-i Muhammed (asm) İslamiyet’i duyurmaya ilgi duymuştu!
Mevlana Kur’an tefsiri olarak Mesnevi’yi yazma ilgi duymuştu, Bediüzzaman Said Nursi ise Risale-i Nurları yazmaya…
Hepimizce malum ki Risaleler bu asrın insanları için yazılmış, yani bizim için; bu asrın insanlarına hitap ediyor, yani bize!
Bediüzzaman bu eserleri yazma “ihtiyacı”, talebeleri ise bize ulaştırma “ihtiyacı” hissetmiş de, biz okuma “ihtiyacı” hissediyor muyuz?
Bu eserlere “muhtaç” olduğumuzu her an hafızamızda diri tutabiliyor muyuz?
Peki, okuma ihtiyacını ne derece hissediyoruz?
Veya elimize alıp okuma zahmetinde(!) bulunuyor muyuz?
Bu eserlere ilgi duyuyor, düzenli bir şekilde okuyor muyuz; yoksa arada sırada vakit harcamak için mi elimize alıyoruz?
Kur’an’a hürmet göstererek bir tefsir yazan Said Nursi’ye ve eserlerine bizim de hürmetle yaklaşmamız gerekirken lakayt davranmamız nedendir?
Ara sıra şöyle bir dönüp kendimizi hesaba çekiyor muyuz?
Bu eserler hayatımızın köşe taşları! Risaleler köşe taşlarımız olmalı!
Onlarsız yaşayamayız!
Yaşamamalıyız!
Benim ve sizin için, yani bizim için hava, su, ekmek gibi hayattar olmalı onlar!
“Sudan çıkmış bir balık” gibiyiz! Suya ihtiyacımız var!
Havasız kalmışız; Havaya ihtiyacımız var!
Günlerdir aç ruhumuz; Ekmeğe ihtiyacımız var!
Suya, havaya, ekmeğe olan ihtiyacımız gibi belki daha fazlasıyla Risaleler’e ihtiyacımız var; Risaleler’imize!
Risaleler hava, su, ekmek gibi önemli bizim için!
Bir şeye ihtiyaç hissettiğimiz ölçüde ilgi duyarız! Muhtaç olduğumuzu bildiğimiz kadar sarılırız onlara!
İhtiyaç içerisinde olduğumuzu hissetmedikçe Risaleler’e doğru birer muhatap olabilir miyiz Sizce?
Gündemimiz ne ile meşgul?
Peki, Risaleler gündemimizin neresinde?
Bu kitaplar, Risaleler hayatımızın neresinde peki?
Yazımıza su ve balık arasındaki bağıntıyı kurarak başlamıştık, bu minvalde de bitirelim; duamıza amin demeyi unutmayın inşallah!
“Risaleler okyanusunda bir balık olabilmek nidaları ile…”
AMİN
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.