Risalet ve Velâyet: Biri noktalandı, diğeri kıyamete kadar açık
Risalet ve velayet ne demektir? Risalet ve velayet birbirine karışır mı?
Risalet, kelime olarak birisini bir vazife ile bir yere göndermek demektir. Mefhum olarak ise, peygamberlik, büyük kitapla gelen peygamber demektir.
Risalet, Allah’tan bir tavzif, velâyet Allah’a bir yükseliştir. Yani, Allah bazı seçkin kullarını, insanlara resul olarak göndermiştir. Bu bir vazifelendirmedir.
“...Allah kime risalet görevini vereceğini en iyi bilendir...” (En’am, 6/124) Âyetinin hükmünce, kim buna ehilse, Allah kudsi vazifeyi ona tevdi eder.
İlk insan Hz. Âdem (as), aynı zamanda ilk peygamberdir.
“Her ümmet için bir resul vardır...” (Yunus, 10/47) ayetinin belirttiği gibi, her kavme peygamber gönderilmiştir. Hz. Muhammed (asm), son peygamberdir. (Ahzab, 33/40). O’nun Risaleti bütün insanlığa şümullüdür.
Her peygamberin kulluk yönü, şahsi ibadetleri onun velayet yönüdür; İlahi emir ve yasakları insanlara tebliğ etme ciheti ise risalet yönünü ifade eder.
Risalet, Peygamber Efendimiz (asm) ile noktalanmıştır. Fakat velayet kapısı kıyamete kadar açıktır. Bu kapıdan herkes girip Habib-i Kibriya’nın manevî ikliminde soluklanabilir.
Her dönemde onun (asm) velayeti altında milyonlarca âlim ve evliya onun hakikatinin gölgesinde terakki ediyorlar. Habib-i Edip Efendimizi (sav) bir nevi hayatta gibi onları terbiye etmektedir. Hatta bazı hadis âlimlerinin onunla, manevî âlemde müzakere yapmaları, bu hakikat-i Ahmediyenin devam ettiğinin en zahir bir göstergesidir.
Risalet ve velayet, birbirine karışmayan iki deniz gibidir. Hiçbir veli nebi mertebesine ulaşamaz.
Velayet, risaletin bir delilidir. Velayet; risaletin tebliğ ettiği iman hakikatlerini bir nevi kalbî müşahede ve ruhanî zevk ile aynelyakîn derecesinde görür ve tasdîk eder.
Risalete mucize verilmiştir, velayete de kerâmet. Keramet; Allah’ın veli kullarında meydana gelen harikulade hallerdir. Mesela, kalplerden geçeni bilmek, tayy-ı mekân gibi... Kerametin izharı uygun görülmemiştir.
Velayet için keramet şart değildir. Bütün evliyalardan daha üst mertebede yer alan sahabilerde fazla görülmemiş olması bunu ispat eder. Asr-ı saadeti anlatan kitaplarda zikredilen kerametlerin sayısı, üç-beş tanedir. Bunlardan en meşhuru, Hz. Ömer’in (ra) hilafeti döneminde Medine’de hutbede iken; “Ya Sariye! Dağa, dağa!” diye bağırmasıdır. Sariye, Hz. Ömer’in komutanıdır. O esnada İran’da Mecusilere karşı savaşmaktadır. Sariye, Hz. Ömer’in sesini duyar, ordunun sırtını dağa yaslar ve muzaffer olur.
Allah’ın veli kulları her devirde olmuşlardır ve kıyamete kadar da olmaya devam edeceklerdir. “Veli, görüldüğünde Allah hatıra gelen kimsedir.” Böyle insanlar; “Dikkat edin! Allah’ın evliyası için ne bir korku vardır. Ne de onlar üzülürler” (Yunus, 10/62) ayetinin mazharıdırlar. Onların iç âlemleri çalkantılardan uzaktır; huzur ve itminana ermişlerdir. İç âlemlerindeki nuraniyet, dışlarına da aksetmiştir. Onları görmek, insana huzur verir ve mukaddes şeyleri hatırlatır. Veliler rahmetin celbine, belaların def’ine vesiledirler. Onlar birer manevî cazibe sahasına sahiptirler.
Şehadet getirdiğimizde, Peygamber’imizin (asm) Allah’ın kulu ve resulü olduğunu ifade ederiz. Bu şahadette geçen “abd” kelimesi, Allah Resulünün (asm) velâyet yönünü, “resul” kelimesi ise peygamberlik vazifesini gösterir.
Bir mü’min, İslâm’ın emirlerini yerine getirmekle, haramlardan kaçınıp şüphelilerden sakınmakla, Resulullah Efendimizin (asm) ubudiyet ve velâyet cihetinden nasiplenir. İnsanlara hakkı tebliğ etmekle ve onları yasaklardan sakındırmakla da O Şanlı Resulün (asm) risâlet cihetinden feyiz alır.
Şu var ki, risâlet hizmetinde muvaffak olmanın yolu, velâyet cihetindeki hassasiyetten geçer. Ubudiyetinde ihmalkâr olan ve bu vadide hüsn-ü misâl olamayan bir kimsenin, insanlara hakkı tebliğ etmesi çoğu zaman tesirsiz ve neticesiz kalır.
Resulullah Efendimiz de (asm) hem ubudiyet, hem de risâlet cihetleri son derece kemâlde olduğu gibi, onu taklitle mükellef bir mü’minde de bu iki cihetin, mümkün olduğu kadar, kusursuz ve lekesiz olması gerekir.
Sorularla Risale
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.