Caner KUTLU
Rüya ve Hakikat
Bediüzzaman, Risalelerin birçok bölümünde 'mesleğimiz hakikattir' diyor; “Konuşan yalnızca hakikattir.” Hakikat Kur’an’dır. Yalnızca Kur’an hakikati bütünüyle içerir. Hakikate ulaşmak Kur’an'ın hakikatine ulaşmaktır. Kur’an'ın dilini anlamak hakikati anlamak demektir.
Kur’an'ın ifadeleri sonsuz bir ihatanın, ezeli olan ve ebed önünde bulunan bir Zatın kelamıdır. Dolayısıyla, anlamı sonsuzdur. Bu sonsuzluk Kur’an belagâtinin erişilmez ve taklid edilmezliğini getirir.
Hakikat uyanıklıktır. Hepimiz bir uykudayızdır. Dünya hayatı bir rüya gibidir. Dünya hayatında gördüklerimiz rüya içinde rüyalardan ibarettir. Rüya içinde rüyalar görürüz ve bunların yorumlarından, kendi hakikatimizi anlamaya çalışırız. Rüyalarımızın yorumlanmasından ya da kurgulanmasından, böylelikle geçici bir uyanıklık kazanırız.
Rüyalar üç çeşittir; birincisi ki vahyin kırk cüzünden birisidir, peygamberlere gösterilendir. Hakikatin bütünüyle kendisidir.
İkincisi, karışık rüyalardır, bunlar nefsin ve şeytanın içine girdiği gerçekle yalanın harmanlandığı, kişisel zaafların kullanıldığı rüyalardır; yorumları kâhinlerinkiler gibidir; (bu yorumlara ) dinle barışık olmayan felsefe ve onun ürettiği roman, şiir, resim, heykel örnektir. Her şey nefistendir ve çoğu hakikate kapalıdır.
Üçüncüsü ise, rüyayı sadıkadır; doğrudur ve tevil edilir. Yusuf aleyhisselâmın kıssasında olduğu gibi doğru bir yorumla hakikati gösterir. Kıssa- i Musa ki Kuran-ı Kerim’de birçok örneklemede kullanılmıştır, aynı şekilde doğru bir rüya, yorumuyla hakikate ulaştırır.
Rüyayı sadıka, doğru bir ifadeyle eseri sadıkaya dönüştürülebilir. Rüyanın doğru yorumu, rüyanın birebir karşılıklarıyla yeniden üretilmesi sayesinde gerçekleşir. Bu şekilde anlam kazanır. Bu anlamlar daha sonra hayale düşer. Hayal, onlara suretler giydirir. İfade elbiseler diker. Buradan sözle sosyal bir alana açılır. Rüyanın söze dönüşmesi, içine üflenen ruhla bir hareket kazanır, bu “sözün sinematografisi”dir. Bu hareketle söz açılır, karşılıklı bağlantılar, cevap vermeler, çağrışımlar ile
rüyanın hakikatine pencereler açılır. Buradan sözün soyutlanması ile rüyanın hakikatinden hakikatin rüyasına geçilir; bu, rüya içindeki rüyadan uyanma halidir. Bu noktada, hüsnü mücerred olan iman sahrasına ulaşılır.
Burada, sözün iki yönlü yolculuğu vardır; birincisi yukarıdan aşağıya; hakikatten ifadenin ( kişisel ) karşılığına, diğeri de ifadenin karşılığından hakikate ve Sani'e olmak üzere...
Söz bir çekirdektir, sözün neşv u neması kişinin kendiyle olan münasebetiyle ilgilidir.
Bediüzzaman'ın Risaleleri, söz üzerinden kurulan bir ilişkiyi takipçileriyle kurmaktadır. Risalelerin popüler yönü öncelikle bu söz ilişkisinden gelir. Her düzeydeki sosyal karşılığı, dilinin öncelikli yapısından gelir.
Arapça ya da kendi anadili olan Kürtçe düşünüp Türkçe yazmak durumunda kalan birisi olarak Üstad'ın Risalelerdeki dilinin kendine özgü yapısı, aynı şekilde, okuyucuların kendi dilleriyle konuşmalarına öncelik vermektedir. Üstadın bu noktada Türkçe yazması da önemlidir. Farklı dil ve anlayıştaki kişilerin kendilerine ve kendilerini bulacakları bir dili Risaleler içinden üretmesi bu anlamda mümkün olabilecektir. Bu yüzden Risalelerin dili de bir çekirdektir. Mutlaka neşv u nema bulacak ve birçok meyveler verecektir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.