Sadakalar (zekâtlar), şu kişilere mahsustur

Sadakalar (zekâtlar), şu kişilere mahsustur

Ayet meali

Bismillahirrahmanirrahim

Cenab-ı Hak (c.c), Tevbe Suresi 60. ayetinde meâlen şöyle buyuruyor

60 . Sadakalar (zekâtlar), Allah’dan bir farz olarak ancak, fakirlere, yoksullara, (zekâtıtoplamak için me’mur kılınmakla) onun üzerine çalışanlara, kalbleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara, (âzâd edilmek üzere efendisiyle belli bir bedel karşılığında anlaşmış olan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara ve yolda kalmışlara mahsustur.(1) Ve Allah, Alîm (menfaatinize olanı hakkıyla bilen)dir, Hakîm (en doğru hükmü veren)dir.

1- “Havâs (yüksek tabaka) kısmı avâmdan (aşağı tabakadan), zengin kısmı fukarâdan (fakirlerden) hatt-ı muvâsalayı (kavuşma çizgisini) kesecek derecede uzaklaşmamaları lâzımdır. Bu tabakalar arasında muvâsalayı te’mîn eden, zekât ve muâvenettir (yardımlaşmadır). Hâlbuki vücûb-ı zekât ile hurmet-i ribâya (zekâtın farz, fâizin haramlığına) mürâat etmediklerinden (uymadıklarından), tabakalar arası gittikçe gerginleşir, hatt-ı muvâsala kesilir, sıla-i rahim (akrabâlar arasındaki irtibat) kalmaz. Bu yüzdendir ki, aşağı tabakadan yukarı tabakaya ihtiram (hürmet), itâat, muhabbet yerine ihtilâl sadâları (sesleri), hased (kıskançlık) bağırtıları, kin ve nefret vâveylâları (çığlıkları) yükselir. Kezâlik (bunun gibi) yüksek tabakadan aşağı tabakaya merhamet, ihsan, taltif (iltifât etmek) yerine zulüm ateşleri, tahakkümler (baskılar), şimşek gibi tahkîrler (hakāretler) yağıyor.” (İşârâtü’l-İ‘câz, 41)