Sadeleştirmeye taraftar olmak mümkün değil
Suffa Vakfı Başkanı Mustafa Karaman, sadeleştirme tartışmalarıyla ilgili yeni bir açıklama yaptı
Risale Haber-Haber Merkezi
Suffa Vakfı Başkanı Mustafa Karaman, sadeleştirme tartışmalarıyla ilgili yeni bir açıklama yaptı.
Vakfın resmi sitesinde yayınlanan açıklamada Karaman, "cemaatimizin sadeleştirme diye bir davası yoktur. Hele hele sadeleştirme teşebbüsü, Üstad’ın adına olursa yani sadeleştirilmiş şekli üstadın adına yayınlanırsa Allah korusun bu muamele bir ihanet olur" dedi.
Açıklama şöyle:
Sadeleştirme konusundaki kanaatlerimizi daha önce kamuoyuna duyurmuştuk. Fakat, konunun tam netlik kazanması gerektiği hususunda dost ve kardeşlerimizden gelen yoğun talebe binaen bu yazıyı neşretme ihtiyacı hâsıl olmuştur.
“Klasik hale gelmiş yani bir millete ve topluma mal olmuş eserlerde güzellik ve kemâlat, aslına sadakattedir” kaidesince hangi eser olursa olsun, sadeleştirilmiş şekli aslıyla mukayese edilemez ve onun yerini tutamaz, aslının taşıdığı mâna ve muhteviyattan mahrumdur. Bu nokta-i nazardan sadeleştirmeye taraftar olmak mümkün değildir.
Bizler Suffa Vakfı olarak, meşveret cemaatinin şahs-ı manevi havuzu içerisinde hizmet îfa etmeye çalışıyoruz. Konumumuz itibariyle bu ve buna mümasil meselelerde şahsî kanaat ve fikrimize değil, Ağabeylerin meşveret kararına tâbi olmayı, hem bir mes’uliyet, hem de bir vecîbe olarak telakki ediyoruz.
Zira, meşveret fikirleri teşettütten muhafaza eder, insanı mes’uliyetten kurtarır ve Murad-ı İlahînin tezahürüne vesile olur.
Zaten; meşveret cemaatimizin sadeleştirme diye bir davası yoktur. Hele hele sadeleştirme teşebbüsü, Üstad’ın adına olursa yani sadeleştirilmiş şekli üstadın adına yayınlanırsa Allah korusun bu muamele bir ihanet olur.
Mezkûr meselenin 14 Nisan 2012 meşveretine gelme sebebi meşveret cemaatimizin dışındaki camianın ve şahısların durumu ile ilgilidir. Bu sebeple meşveretin gündemine gelmiştir. Mes’ele, müşavirlerce enine boyuna değerlendirilerek meşveretten mâkul bir karar çıkmış ve yazılı hale getirilmiştir.
Bu kararın bir veçhesi kendi cemaatimizi ilgilendirmektedir. O da şudur;
“Risale-i Nur, bu asrı, belki gelen istikbali tenvir edebilir bir mu’cize-i Kur’aniyedir. Kur’anın tereşşuhatıdır. Hakikat noktasında, Risale-i Nur’un sadeleştirilmesi, bu kudsî kelimatın feyzini uçurur, sünühat-ı Kur’aniyenin hüsün ve cemaline ilişir. Risale-i Nur’un selasetini bozar, fesahatini zayi eder. Dimağın cevelan sahasını daraltır, tefekkürü kısırlaştırır. Mana tabakalarının hayatiyet ve canlılığını kurutur. Bu nedenlerden dolayı, Hz. Üstadımızdan bize intikal eden Risale-i Nur’un asliyetini muhafaza etmek bizim vazifemizdir. İlhamen yazdırıldığı herkesçe malum olduğundan, Risale-i Nur değiştirilemez. Sadeleştirme, Risale-i Nur’un yerine geçemez, yerini tutamaz.”
Diğer bir veçhi ise; bizim dışımızdakilerin teşebbüsatıyla ilgilidir ki; Bu mevzuyla ilgili meşveret kararı ise şöyledir:
“Ancak şu var ki, Risale-i Nur’un mesleği, kavl-i leyyindir. Hiddet ve şiddete medar beyan ve ifadelerle, husumeti ihsas edebilecek tavır ve ahvallerle, mukabele manasını taşıyan hallere bürünmenin de Nur’un nezih mesleğine uygun olmayacağını da kardeşlerimize hatırlatıyor, hikmete medar bir biçimde, Risale-i Nur hizmetinin intişar ve inkişafına kuvvet vermelerini hasseten rica ediyoruz.”
Dolayısıyla; şahsım ve Suffa Vakfı olarak mezkûr hakikatlere ve karara bütün ruh-u canımızla iştirak ettiğimizi bildirir ve bu hususu son defa kamuoyuyla paylaşmayı uygun gördüğümüzü arzederiz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.