
Senai DEMİRCİ
Said Nursî, "Cübbeli", İslamoğlu... Ne yani?
"Cübbeli" bir hocamızın Üstad hakkındaki birkac olumsuz görüşlerini Moral Fm programcıları izale ettiler. Siz de bu konu hakkında yazı yazmıştınız. Cübbeli Hocamızın Mustafa İslamoglu hakkındaki görüşleri aşikar, sizin de Mustafa hoca ile olan diyaloğunuzu biliyoruz. Velhasıl, Cübbeli hocanın dediklerine inanıyorum, Kuran ve Hadis referans gostererek açıklamalar yapıyor. M. İslamoglu ile neden ilişkinizi kesmiyorsunuz?
Bu soruyu daha önce sorulmuş/bundan sonra da sorulacak yüzlerce sorunun örneği olduğu için sizinle sansürsüz paylaşıyorum.
Bu tür sorular gündemimiz oluyorsa, hele de uzaktan gelmiş bir "ağabey"i, "konferans yorgunu" bir "hoca"yı bir kenara çekip soracak kadar gündemimiz oluyorsa, geriye dönüp bir düşünelim, aynaya bakıp kendimizle bir yüzleşelim. Hele de Kur'ân'ı anlama/anlatma/yaşama yolunda bunca yolda kalmışlığımız ortadayken, Kur'ân'ı anlamada bize yol açan, yeni bakışlar kazandıran büyüklerimizi meşgul, mahzun edecek ve yoracak bir öncelikle yürüyorsak, körlüğümüzü, aymazlığımızı bir kez daha görelim.
İslam'ı öğrenmek için değil, Kur'ân'la tanışmak için hiç değil, nefsiyle yüzleşmek için asla değil ama "reyting kapmak" ve para kazanmak için, dilerlerse kıyafetiyle ve hatta ünvanıyla karikatürize edebilecekleri her hocamızı programlarına çağıranların tam da planladığı, tam da hesap ettiği artçı reytinglerin fay kırığında yürüdüğünüzün farkında değil misiniz?
"Beriki hoca öteki hocaya böyle söylemiş" diye Hucûrat'ı ihlal eden "hafıze" kardeşler, "muttaki" ağabeyler, bir hocanın verdiği fetva ile, bir başkasının fısıldadığı dedikodu ile o güzelim aklını, o kıymetli zamanını maç fanatikleri gibi orada burada "malayaniyat"a harcayan "sofu" kardeşler, siz beriki hoca kadar seher zikri yaptınız mı, öteki hoca kadar bir ayet karşısında alın teri, akıl teri döktünüz mü?
Ömrümüz çok mu uzun da, onun en önemli anlarını, tasarlanmış "dedikodu tezgahları'na "ateş"li laflar taşımak için harcıyoruz? İlmi çok hocamız var da sırf birini "cübbeli" diye, dili sürçtü diye harcamaya kalkıyoruz? Elimizde öyle çok sayıda, böyle çok emek verilmiş bir sürü meal mi var da "İslamoğlu'nun meali"ni boykot etmeye kalkıyoruz? Okuduğumuz meal, Kur'ân'ın mealidir; ayetleri anlatır, anlaşılır kılar; Mustafa İslamoğlu'nun sözlerinin meali değil ki! Şu ya da bu bir meal okuduğumuzda Kur'ân'ı anlama yolunda yürürüz; şu ya da bu mealciyi yüceltmeyiz ki... Yoksa öbür türlü okuyanlar ve dahi yazanlar mı var?
Hem sonra biz nefsimizle cedelleşmeyi, şeytanımızla çekişmeyi bitirdik de, beriki hocayı öteki hocayla çekiştiremeye ve tokuşturmaya vaktimiz ve mecalimiz mi kaldı? Kendi hatalarımızın istiğfarını tamam eyledik de, kendi kusurlarımız için af dilemeyi bitirdik de, kendi ayıplarımızın hesabını kendimize yeterince sorduk da, ve hatta istiğfarımız, af dileğimiz ve hesaba çekmemiz sayesinde affedildiğimizin haberini aldık da, başkalarının hem de Kur'ân'a hizmet ettiği aşikar büyüklerimizin günahlarını, ayıplarını, kusurlarını gündemimize alacak vakit ve yüz mü bulabildik?
Bir de...
"Said Nursî'yi "gayri müslimlerin ‘İslam fıtratıyla doğmuş' çocuklarına ve dahi yetişkin de olsa mazlum ve mahzun öldürülen masumlarına şefkatle bakışını çok görenler, aslında "Allah'ın rahmeti"ni ceplerinde saklamak gibi, şefkat-i İlahi'yi taraftarlıklar arasında ezmek gibi ağır bir suç işlerler. Burada öncelenmesi gereken Said Nursî'den ve/ya talebelerinden özür dilemek değil. Kendi bakışımızdaki "özrü" fark etmektir. O satırlar bütün gerçekliğiyle ortada dururken, o satırların yazarının kalbine taşıdığı/kalbinden taşırdığı o merhamete "bizim de kalbimiz niye değmiyor?" demek varken, çok "sayılan" Bediüzzaman'ın "rahle-i tedrisi"ne diz çöküp oturmak varken, kendi bildiğini okumaya devam etmek, canlı satırları "metruk" ve "mehcur" eyleyip arkasını dönüp gitmek, yetersizliktir, duyarsızlıktır, biganeliktir. Kalbimizi bu hakikatlere açmaksızın, "sen özür dile!"/"ben de üzgünüm!" maçında her iki taraf da kaybetmiştir. Özür dilenmesi gereken Said Nursî değil, kendi kalbimizdir, insanlıktır, insanlık adına yüklendiğimiz "alemlere rahmet"-"müslümanlara rahmet" değil-Peygamberin mirasıdır.
Bir şey daha...
Herkes Said Nursî'den alıntı yapmak zorunda değil... Bunu dert edinen Nur talebeleri, M. İslamoğlu kadar dakik okudular mı acaba İşaratü'l İ'caz'ı? Sadece anektodal alıntılar yapmak, sadece kategorik bağlantılar yapmak değildir Risale'ce meal yazmak... Risale'nin ruhuyla okumaktır, yazmaktır... M. İslamoğlu ya da bir başkası, Risale-i Nur'un elçiliğini yaptığı Kur'ân'ın ruhuna dair yeni bir şeyler söylüyorsa, "Nur Talebesi"dir.
Bir şey daha....
Her Nur talebesi de her sözünü Said Nursî'ye bağlamıyorsa, hain değil... Ben Sözleri kendi kitabım olarak görüyorum, öyle okumaya çalışıyorum. "Kendi kitabım"dan alıntı yapmıyorsam, ne korktuğumdan ne gocunduğumdandır. Zaten sürekli "Risale okumak/okutmak" ile Risale'ce yaşamak, Risale'ce bakmak farklı şeylerdir. "Nur Talebesi" sürekli kitaplardan alıntı yapan değil, Risale'nin bakışını, yürüyüşünü, duruşunu kendi bakışı, yürüyüşü ve duruşu eyleyendir. Bu durumda alıntı yapmasanız da, her cümleniz "alıntı"dır. Aksi halde alıntı yapsanız bile yaptığınız "montaj" kalır.
Bence "imanına şahit" olduğumuz kimseyle ilişki kesmek, hele de cübbeli ya da cübbesiz bir hoca dedi diye ilişki kesmek bir mümine yakışmaz, hele hele bir Nur talebesinin bir Nur talebesine falanca böyle diyor o halde falanca ile ilişkini kes demesi hiç yakışık almaz. (Nerede en fazla onbeş gün aklımızda kalan İhlas Risalesi, nerede muhabbete muhabbeti, adavete adaveti emreden Uhuvvet Risalesi?) Üstad'ın cübbeli/cübbesiz hocaların sözleriyle düzelecek bir hatırası, birinin özür dilemesi ile tashih edilecek bir imajı yok ki... Üstad bir başkasının sözleriyle de karalanmaz. Bir kaç olumsuz görüşü, hele de duydum dediği görüşü, cevaptan ne anlayacağı bilinmeyen, soruyu sorma amacı da fitne çıkarmak olan kişilere söylemek, söyleyenin sorunudur. Benim sorunum değil, Üstad'ın ve Kur'ân talebelerinin sorunu hiç değil.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Cenabı Hak C.C. Fikrinizi ve kaleminizi muhafaza etsin inşallah. Dualarımla.
Yanıtla (0) (0)keşke olaylara böyle farklı pencerelerden bakabilsek keşke hep nefsimizi sorgulayabilsek
Yanıtla (0) (0)Yürekten tebrik ediyorum sizi. Müslümanlar arasında zon zamanlarda yaygın şekilde bir ayrışma, karalama, hakaret var. Bundan vazgeçilmesi dini bir görevdir. yabancıya karşı saygılı olan müslümanlar birbirlerine her türlü hakareti yapabiliyor. Bu da elbette bizim aleyhimieze bir durum. Allah kanaat önderlerimize basiret ve feraset versin.
Yanıtla (0) (0)"Okuduğumuz meal, Kur'ân'ın mealidir; ayetleri anlatır, anlaşılır kılar" buyurmuşsunuz. Ya; yanlış anlaşılır kılıyorsa?
Yanıtla (0) (0)her söylediğin hak olsun fakat her hakkı söylemeye senin hakkın varmı ?madem bu gündem olayı dedikodu siz neden dedikodunun dedikodusunu yapıyosunuz .madem nefsini kusurlu görüyosun neden başkalrının nefsini itham ediyosun bununla birlikte kader-i mutlak ve kader-i muayyen var ,nefis var,şeytan var ene var var ta belki yüze kadar var madem risale-i nur bakış açısından bakıyosunuz o işlerin kader dairesinden olduğunuda bileceksin diğer nedenleride topla demekki ne cübbeli hocaya nede onu eleştiren kardeşlere tenkit nazarıyla bakmak doğru değil hatadır çünkü onlar bilmeden risale-i nura hizmet ettiler ve inkişaf manevi dairesinden sırran tenevveret düsturundan zahiri güneş gibi parlamaya devam etti ve manevi atmosferinde bir parıltısının cilvesini cübbeli hocanın üstünden yaptı onu dahi hizmet sahasında manen haberi olmadan çalışdırdı.
Yanıtla (0) (0)senai bey; m. islamoğlunun kader e iman 'ın iman esaslarından olmadığı, füruattan olduğu vb. pek çok sözünü duymadınız mı?mesleğin hak olması ile ehakk olması farklı malumunuz.birde affınıza sığınarak yazıyorum; herhangi dini bir mevzua müzehrefatla cevap vermeniz enteresan, fikriyatınızı ve edebi üslubunuzu neden edillei şer'iyenin yerinde takdim ediyorsunuz. edillei şer'iye ile değil de laf cambazlığı ile fikir ya da kişi savunulursa zaten mevcut olan toz duman ortamı biraz daha büyümez mi ne dersiniz? buyrun bir tavsiye yazısı okuyun; http://www.risalehaber.com/author_article_detail.php?id=8096
Yanıtla (0) (0)Evet, mü’min, kardeşini sever ve sevmeli.
Yanıtla (0) (0)Fakat fenalığı için yalnız acır.
Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır.
onbeş senedir risale i nur okuyorum. ve beş-altı senede mustafa islamoğlu'nun tefsir derslerine katıldım...
Yanıtla (0) (0)çok da istifade ettim...
hatta tefsir derslerinde bir çok kere risale i nurda geçen hakikatlerin farklı bir versiyonla anlatıldığına şahit oldum...
zira hepsinin kaynağı kur'an-ı kerim...
evet m. isl. hocanın katılmadığım düşünceleri var ama bu onun komple üstünü çizmeme neden olamaz.
yanlışları varsa da büyük hataları varsa da bunlardan zamanla kurtulacağını biliyorum ve dua da ediyorum..
zira hocamızın samimi olduğuna bütün kalbimle inanıyorum..
Ben bir Nur talebesi olarak 40'lı yaşlarda bir insan olarak sadece Risalelere abanıp kalmamış biri olarak aynı ile ize katılıyorum.Ben Her kesimdeki yazardan istifade etmeye çalışıyorum.. Üstadımın enfes tesbiti ile "BATIL GÖRÜNEN MEŞREPLERDE DAHİ BİR DANE-İ HAKİKAT BULUNDUĞU" çerçevesinde okuyorum. Seyyid Kutubu da okumuşum, Hasan El Bennayı da, Mustafa İslamoğlunu da okumuşum, Ali Şeriatiyi de okumuşum, Fadlallahı da, Ülkücü yazarları da okumuşum, Ali Bulaçı da EN MERKEZ OKUMALARIMDA KUR'AN, HADİS, RİSALE-İ NURLAR VE FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİNİ ESERLERİ VAAZLARI VAR diğerlerini de okumama istifade etmeme engel değil bilakis RİSALE OKUMALARIMDA MÜTHİŞ BİR UFUK VERİYOR. Bazı kardeşlerimiz ihtiyaç duymaz sadece Risale okuyabilirler. Lakin kalkıp başka kaynaklar da okuyan nur talebelerini itham etmeye hakları asla yoktur. Biz de sorarız RİSELA DIŞINDAKİ, ÜSTAD DIŞINDAKİ KAYNAKLARDAN, ŞAHSİYETLERDEN İSTİFADE ETMEK HARAMMIDIR, MEKRUH MUDUR ? İMANA HİZMET EDEN HERKESTEN ALLAH RAZI OLSUN
Yanıtla (0) (0)Şu hoca bunu dedi ,bu hoca ona şunu dedi diye gürültü çıkarmamız anca fitne odaklarını sevindiren ,onların ekmeğine yağ süren hareketlerdir.Biz Peygamperimiz'i(s.a.s) sevindirecek şeyler yapıyor muyuz buna bakmamız gerekmez mi?Üstad hangi eserinde ,yaşamının neresinde başka meşrebleri, başka hocaları tenkit edip fitne çıkarıcı fiillerde bulunmuş da onu örnek aldığını söyleyen biz nur talebeleri böyle tartışmalarla kendimizi oyalıyoruz?Hedefimizi mi şaşırdık kardeşlerim bizim düşmanımız müslümanlar değil?Varsa bir hata oturulur konuşulur öyle orda burda hocaların arkasından konuşmak bütün hizmetlere zarar verir...
Yanıtla (0) (0)Bütün islam evlatları ve eserleri değerli cevherlerimiz ve hazinemizdir.Nur talebelerinden kimse onları inkar etmiyor.Bu tür menfi yaklaşımlar ve fikirler nur meşrebinde yoktur.Risale-i nurla birlikte kitaplar tetkik edenler dilerse okur.Dileyen Sadece risale-i nur okur.Dileyen hiç risale-i nur da okumayabilir.Bir meşrepten(su kaynağının yeri anlamına gelmektedir)kana kana içmek asıldır.Maksat marifetullaha giden yoldur.Yollar çok kaynaklarımız çok zengin.En güzeli herkese en tatlı gelenidir.Hepsi haktır.Hak sadece benim meşrebimindir demek haksızlıktır.Kimse kimseye kızmasın, kıskanmasın, hased etmesin ve gıybet etmesin.Risale-i nur okuyanlar bilir ki O güneş gibidir yıldızlar gibi olan diğer eserlere marifetullah yolunda ihtiyaç bırakmamış.Fıkıh tefsir siyer okuyabilen okusun.Ama sadece bunları okumakla bu zamanda imanını muhafaza etmek başlıbaşına zor görünüyor.Maçlarda Meal zayıf ve eksik kalıyor.Çalımı yeriz.
Yanıtla (0) (0)Takdisi nimet nevinden okuduklarımı söylemek borcundayım.Kendi malım gibi kabul etmek Onu pazarlamak açısından ele alınmalı.Kendine mal etmek güzelliği kendinde görmeye de vesile olur ki ihlası zedeler.Örnek: Çok güzel konuştun dediklerinde o söz güzelliği islamiyete aittir, Kelamullahındır hadisindir Risale-i nura veya müellifine aittir demek montajcılık değil takdis-i nimettir.Ama kendine mal ederek görmek ve söylemek enaniyetimizi meçhule sürükler.
Yanıtla (0) (0)Bir de şu yönünden de meseleye bakıldığında saygı değer yazarın bahsettiği montajcılığın mantıkçada kötü neticesi olmaz.O da bir meziyet.Tamircinin montajdan anlaması hiç yapamamasından iyi olmaz mı?Ki zaten kendisi de ÇOĞU ZAMAN alıntı yapıyor ve naklediyor.
HEP SENIN ASKINA YA NEBI
Yanıtla (0) (0)HEP SENIN ASKINA
EY HUZUN BAHCELERINDE ACAN GONCA GUL
GELEMEDIM NE OLUR AFFET
AYAK BASTIGIN TOPRAKLARI OPMEYE
KAC KERE HICKIRA HICKIRA AGLADIM
YETIMLIGI SEN BILIRDIN DAHA DOGMADAN
VE GULLERIN KOKUSUNDA ARADIK HEP
RUHUMUZA SINEN ASKINI
KESKE CAGINDA YASASAYDIMDA
RAZIYDIM SANA HEP UZAKLARDAN BAKMAYA
FILIZLENIP TOMURCUKLASAN BIR BAHAR BIRAKTIN BIZLERE
HASANLARIN HUSEYINLERIN AISELERIN
GONULLERINDE BUYUTTUN
HEP SENIN ASKINA YA NEBI
HEP SENIN ASKINA
Ustadın taleberı hep Peygambere asık ınsanlardır ve kura hızmetını deruhte etmedeler Allah yardımcıları olsun bız muhabet fedaılerıyız.selametle.
Senai hoca kendine has elyaf yapili narin durusun tezahürünü nazik uslubuyla harmanlayip beynini kaleme kusturmus Lakin;
Yanıtla (0) (0)Bence sorun olan Üstadin tartisiliyor olup olmamasi degil zira, o kendisini tarihe ispat etmistir elhak edecegi kadar.
Sorun daha cok Nur Talebelerinin Külliyata sanki farkli bir misyon yükleyerek,kendince Külliyati nurcular anlar hassasiyetini empoze ederek Üstadin misyonunu zedelemesinden kaynaklaniyor.Cizgiler sanki ´´gri´´ lestiriliyor.
Bunun hayata gecirilme asamalarida tabiki sonradan olusan Metod ve teorilerden kaynaklaniyor.Tabiki her Müceddidin izledigi bir üslup vardir hem ilim erbabi olmalari bakimindan bu önemlidirde fakat,sözkonusu tevil ise ve Kaynagini Kuran-Sünnet cercevesinde süslüyor ise irsad Ilahi metodun ekseninden sasmamali diye düsünüyorum.Eger Herkes kendi üstadinin Metoduna uyacak olursa ozaman Sünnetin Metafizik boyutlari bile sendelenir diye düsünüyorum.Efendim bu hicde ögle degil diye düsünüyorsaniz elimizi vicdanimiza koyup ortaya koyup izledigimiz Metodlarimizi gözden gecirmemiz yeterlidir diye düs
Bu yazıdan da anlaşılıyor ki; kişiler hangi grup, kişi veya eserlerle fazla ilgileniyorsa etkisi altında kalıyor ve asimile oluyor. Risale-i Nurlardan alıntı yapmamalarının altındaki sebep te bu olsa gerek.
Yanıtla (0) (0)ne o, yoksa senai demirci hocayı afaroz etmeye çalışanlar mı var?
Yanıtla (0) (0)ayıp yahu..
senai abicim anladık da islamoğlunun görüşleriyle risale i nur arasında çok meselede çok farklılıklar var.mesela bir örnek:peygamberimizin mucizeleri,risalede anlatılan efendimizle s.a.v islamoğlunun anlattığı peygamberimiz neredeyse zıt..islamoğluna göre peygamberimiz hiç bişey bilmez,bizim gibi bir insan vs...risale i nura göre ise "Şimdi, ey mülhid-i bîhuş! "Muhammed-i Arabî (a.s.m.) akıllı bir adamdı" deyip geçme. Çünkü şu umur-u gaybiyeye dair ihbârât-ı sadıka-i Ahmediye (a.s.m.) iki şıktan hâli değil: Ya diyeceksin ki, o zât-ı kudsîde öyle keskin bir nazar ve geniş bir dehâ var ki, mâzi ve müstakbeli ve umum dünyayı görür, bilir ve etraf-ı âlemi ve şark ve garbı temâşâ eder bir gözü ve geçmiş ve gelecek bütün zamanları keşfeder bir dehâsı vardır. Bu hal ise beşerde olamaz; eğer olsa, Hâlık-ı âlem tarafından verilmiş bir harika, bir mevhibe olur. Bu ise, tek başıyla bir mucize-i âzamdır.işte çelişki.tarafınızı seçin.yoksa islamoğlu kendisini kurtaramadığı gibi sizi de kurtaramaz.
Yanıtla (0) (0)Benim anlamadığım şu:
Yanıtla (0) (0)Mustafa İslamoğluna kızanlar,, acaba Kur'an'ı, hadisleri, İslam tarihini, Arapça'yı Mustafa İslamoğlu hocanın yarısı kadar öğrenmişler mi?? eğer cevapları hayırsa, bence kendilerine kızsınlar..
İnsanın hayat-ı içtimaiyesini ifsad eden bir desise-i şeytaniye şudur ki: Bir mü’minin birtek seyyiesiyle bütün hasenâtını örter. Şeytanın bu desisesini dinleyen insafsızlar, o mü’mine adâvet ederler.Halbuki, Cenâb-ı Hak, haşirde adalet-i mutlaka ile mizan-ı ekberinde a’mâl-i mükellefîni tarttığı zaman, hasenâtı seyyiâta galibiyeti-mağlûbiyeti noktasında hükmeyler. 5 Hem seyyiâtın esbabı çok ve vücutları kolay olduğundan, bazan birtek hasene ile çok seyyiâtını örter. Demek, bu dünyada o adalet-i İlâhiye noktasında muamele gerektir. Eğer bir adamın iyilikleri fenalıklarına kemiyeten veya keyfiyeten ziyade gelse, o adam muhabbete ve hürmete müstehaktır. Belki, kıymettar birtek hasene ile, çok seyyiâtına nazar-ı afla bakmak lâzımdır.Halbuki, insan, fıtratındaki zulüm damarıyla, şeytanın telkiniyle, bir zâtın yüz hasenâtını birtek seyyie yüzünden unutur, mü’min kardeşine adâvet eder, günahlara girer.Nasıl bir sinek kanadı göz üstüne bırakılsa bir dağı setreder, göstermez.13.lem'a 13.iş
Yanıtla (0) (0)