Said Nursi, cumhuriyet çocuklarına iman hizmeti tesis etti
"Sanat, Marifet ve İttifak İçin Sosyal Kalkınma Sempozyumu” panel ile sona erdi
İbrahim Mert'in haberi:
RİSALEHABER-DİYARBAKIR
Diyarbakır'da düzenlenen, uydu ve internet üzerinden canlı olarak yayınlanan "Sanat, Marifet ve İttifak İçin Sosyal Kalkınma Sempozyumu” panel ile sona erdi.
Diyarbakır Valiliği, Dicle Üniversitesi, Risale Akademi ve Akademik Araştırmalar Vakfı işbirliğiyle düzenlenen sempozyumun son oturumunda daha önce katılacağı bildirilen bazı isimler uçuşların iptal edilmesi nedeniyle katılamadı.
SOSYAL KALKINMA PRATİSYENİ
Doç Dr. Aydın Topaloğlu'nun yönettiği panelde yapılan konuşmalar şöyle:
Prof. Dr. Bilal Sambur:
Risale-i Nur ve Said Nursi'yi birbirinden ayırt etmek mümkün değil. Sosyal kalkınmayı bizzat hayatında yapan Bediüzzaman'da Risale-i Nur'un imani boyutlarda nasıl formüle edileceğini okumak mümkün. Neden Said Nursi'nin hayatını sosyal kalkınma pratisyeni olarak düşündüm. Üstadın hayatının büyük bölümü burada geçirmiş. Bu bölge insanlık medeniyetinin başlangıcı olmasına rağmen son 200-300 yıl her açıdan dipte olmuş. Üstad bundan rahatsızlık duyuyor. İlk Kürtçe makalesinde ısrarla "okumak, okumak, okumak"tan bahsediyor. Okuma olmadan bu yolun takip edilemeyeceğinden kaynaklanan bir endişesi var.
İnsani kalkınma nasıl olur diye somut bir proje getiren insanı tımarhaneye gönderiyorsunuz. Bu insanı çürüten bir zihniyettir. Her ne olursa olsun insanı çürütmemek, yozlaştırmamak, bitirmemek olmalıydı. "Sanat, Marifet, İttfak"ta çok sağlıklı bir yol haritası oluşturulmuş. Bu üçlü perspektif kalkınmanın her tarafı insanla doldurulmalıdır diyor. Topyekün insani çöküşü sağlayan cehalet, zaruret ittifaka karşı "marifet, sanat, ittifak"ı önermiş.
SAİD NURSİ CUMHURİYET ÇOCUKLARINA İMAN HİZMETİNİ TESİS ETTİ
Risale Akademi Kurucu Üyesi Dr. İsmail Benek:
Kalkınmanın bilimsel tanımlarında "insanların fırsat ve kapasitelerini gerçekleştirmek" olarak geçer. Risale-i Nur'da bu "insanın fıtratının ism-i azamını yaşaması" olarak geçmektedir. Said Nursi'ye göre gerçek insani bağ nurani bağdır. Biyolojik, memleket, hemşeri bağı değildir.
Said Nursi'de "bir rüyam vardır"ın karşılığı gaye-i hayaldir. Kendine özgü literatürü var. Kavramları kendine hastır. Said Nursi projeksyionunu 1899 yılında belirlemiş. Entellektüel dünyanın Said Nursi'nin kavramlarını anlamaya ihtiyacı var. Bediüzzaman'ın sosyal kalkınma sepetinde geniş sosyal talepler var. Sosyal kalkınma bir sonuçtur öncesinde motorize güç, temel imandır.
Said Nursi cumhuriyet çocuklarına iman esaslı bir hizmet tesis etmiştir. Dolayısıyla güç merkezi olmak, etkin olmak, iktidar olmak, gücün ve sözün sahibi olduğunu zannetmek onun anlayışına uymaz. Said Nursi mana-i harfi kavramını geliştiriyor. Her şeye Allah'ın hesabına bakmak gerektiğini ifade ediyor. Said Nursi pramidi ters çevirmiş. Ben, Allah ve kainat özgürlüğü demiş.
RİSALELERE BAKMAKTA YÖRÜNGE SORUNUMUZ VAR
Gazeteci Yusuf Kaplan:
Risalelerde merkezi anahtar kelimler olduğunu düşündüğüm kavramlar var. Bediüzzaman'ın iman meselesine yoğunlaşması tesadüfi değil. İnsanın varoluşuyla, hayatın varoluşuyla ilgili. Risalelerin 3 K diye formüle ettiğim "kurucu, konumlandırıcı, koruyucu" olduğunu görüyoruz. Bunlar yaratılışı idrak etmemizi sağlayan kilit kavramlar. Risaleleri kurucu bir şekilde anlayamıyoruz. Sadece koruyucu bir ilişki. Risaleler insanlığın hayatını şekillendirecek derinlikli bir fikir kaynağı ama hayatımızda kurucu rolü yok, bu şekilde okumuyoruz. Konumlandırıcı da değil. Bize bir omurga vermiyor. Gövdelik işlevi veriyor. Toplumun müslümanlık omurgasını koruyor. Biz bu şekilde anlıyoruz. Halbuki öyle değil. Bu şekilde okumuyoruz. Bediüzzaman'ı parçalı okuyoruz. Yörünge sorunumuz var.