Said Nursi felsefeye dost mu düşman mı?
Bediüzzaman Said Nursi'nin felsefe hakkındaki görüşleri...
Bediüzzaman Said Nursi felsefeyi müspet ve menfi olmak üzere iki kısma ayırıyor.
Müspet felsefe Kur’an’la barışık ayetlerin iyi anlaşılmasına hizmet eden insanlığa faydalı felsefedir ve bu felsefe ile meşgul olmakta bir zarar bir beisiyet söz konusu değildir.
Menfi kısmını ise şiddetli bir şekilde tenkit etmiştir. Bediüzzaman, Risale-i Nur'un çok yerlerinde menfi felsefenin bozuk ve esassız temellerini kati deliller ile çürütmüştür.
Menfi felsefe, aklı esas alıp, vahye meydan okuyan, dine muarız bir yoldur. Müspet felsefe ise; vahye tabi, onun terbiye ve rehberliği ile hareket eden, din ile barışık bir yoldur. Risale-i Nurlarda muzır ve dalalet olarak gösterilen menfi felsefedir.
*Felsefe, kainata ve mevcudata manay-ı ismi ile bakar. Yani felsefeye göre kainat, Allah’ın isim ve sıfatlarının talim edildiği bir mektep değil, kendi hesabına manasız ve sanatkarsız bir tesadüf yumağıdır.
*Felsefe insana kendine itimadı ve benlik duygusuna kuvvet vermesini telkin eder. Kur'an ise; insana, Allah’a itimat ve tevekkülü ve benlik davasından vazgeçmesini ders verir. Bunların muvazene ve mukayesesi Risale-i Nur'un çok yerlerinde geçiyor.
*Felsefe; insanı dünyanın adi ve süfli aruzlarına teşvik ederken, Kur'an insanı müteal yani; aşkın alemlere teşvik eder.
*Felsefe; insanın nefis ve hevasını serbest bırakırken, yani bunları tatmin için çabalarken, insandaki kalp, ruh, vicdan gibi ulvi hissiyatları mahkum ve mahpus ediyor. Kur'an ise; tam tersi nefis ve hevaya gem vurup, ulvi olan kalp, ruh ve vicdan gibi hissiyatları tatmin eder.
*Felsefe; kainattaki bütün olayları manasız ve tesadüfi olarak değerlendirirken, Kur'an her şeyin dizgin ve terbiyesinin, Allah’ın kudret elinde olduğunu ve hikmet ile hareket ettiğini gösterir.
*Felsefe; eşyanın dış yüzündeki sönük nakışlarını nazara verirken, Kur'an; her şeyin iç yüzünü ve Allah’ın isim ve sıfatlarına bakan noktasını nazara veriyor.
*Felsefe; kafa feneri hükmünde olan akla dayandığı için temeli güdüktür, eşyanın hakikatine nüfuz edemiyor. Kur'an ise; Allah’ın sonsuz ilminden süzülüp geldiği için, her şeyin özünü ve hakikatini kuşatmıştır ve muğlak bir nokta bırakmamıştır.
RİSALE-İ NUR'UN ŞİDDETLİ TOKAT VURDUĞU FELSEFE
Bediüzzaman Hazretlerinin Asa-yı Musa eserinde felsefe ile ilgili sözleri şöyle:
"Madem Risale-i Nur, makine ile taammüm etmeye başlamış ve madem felsefe ve hikmet-i cedideyi okuyan mektepliler ve muallimler çoklukla Risale-i Nur'a yapışıyorlar; elbette bir hakikat beyan etmek lâzım geliyor. Şöyle ki:
Risale-i Nur'un şiddetli tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir. Belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlâk ve kemâlât-ı insaniyeye ve san'atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur'ân ile barışıktır. Belki Kur'ân'ın hikmetine hâdimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor.
İkinci kısım felsefe, dalâlete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi, sefahet ve lehviyat ile gaflet ve dalâleti netice verdiğinden ve sihir gibi harikalarıyla Kur'ân'ın mucizekâr hakikatleriyle muaraza ettiği için, Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla ve kuvvetli ve burhanlı muvazenelerle, felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaattar felsefeye ilişmiyor. Onun için mektepliler Risale-i Nur'a itirazsız, çekinmeyerek giriyorlar ve girmelidirler.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.