Said Nursi'den tarikat dersi istemeye gitti
Hocam ben tarikat dersi almaya geldim, bizim ecdadımız tarikatle meşgûldü biraz, sana intisap etmek istiyorum
Ömer Özcan’ın haberi:
Safranbolulu Hıfzı Bayramoğlu Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin en yakın talebe ve hizmetkârlarından Hüsnü Bayram ağabeyin babasıdır. Hüsnü ağabey aynı zamanda Hz. Üstadın şoförlüğünü de yapmıştır.
Berber Hıfzı Bayramoğlu kendi bölgesinde saff-ı evvel ağabeylerdendir. Severek, evlâdı Hüsnü’yü nur hizmetlerine vakf-ı hayat etmiştir. 1943 Denizli ve 1948 Afyon mahkemelerinde maznun olarak bulunmuş ve Hz. Üstad ile beraber hapis yatmıştır. 14. Şûa risalesinde müdafaası vardır.
Hüsnü ağabey bir sorum üzerine merhum babasının vefatıyla ilgili şöyle demiştir:
“Babam Hıfzı Bayramoğlu 1907 doğumlu olup, 10 Kasım 1970 tarihinde 63 yaşında iken vefat etmiştir. Görünürde hiçbir şeyi yokken vefat etmiştir babam. Hz. Peygamberden daha fazla hayatta kalmak istememiş… Allah’a dua etmiş, Hz. Peygamber (asv) gibi 63 yaşında vefat etmiştir. Mezarı Safranbolu kabristanındadır.”
Merhum berber Hıfzı ağabeyimizi rahmet dualarımızla anıyoruz…
Hüsnü Bayram anlatıyor:
Ehl-i îmânın zaafa uğradığı ve çok az insanın îmânı, İslâmı yaşadığı dönemde Üstadımız Kastamonuya nefiy olarak geliyor. Kastamonu ile Safranbolu irtibatlı. Bizim peder de Safranboluda berber. Dindar bir berber olduğu için gelen giden çok oluyor, sohbet ediyorlar. Bir gün bir zat “Kastamonu’ya velâyet sâhibi, çok büyük bir zat gelmiş” diye bahsediyor. Civar köylere kadar Risale-i Nurları okumadıkları hâlde halk arasında bu yayılıyor. Herkes sena ile Üstaddan bahsediyor. Bizim Safranbolu dindar bir memleketdir. Âlimler, hocalar pederle beraber Üstadı ziyaret edelim diye karar veriyorlar.
Üstadı evinde ziyaret ediyorlar. Feyzi efendi o zaman hizmetinde imiş. Üstadımız o vakit o âlim ve hocalara diyor ki: “Kardeşim bu Risale-i Nur medresenin malıdır, sizin bunlara sahip çıkmanız lâzım, bunları okuyun ve neşredin, sizin malınızdır bunlar.” Çıkıyorlar dışarı…
Bizim peder tarikat meraklısı, el almak için tekrar ziyaret ediyor Üstad Hazretlerini. Feyzi efendi diyor ki: “Sen bak, Üstadın kapısına açıksa gir, Üstad seni kabul eder.” Peder geliyor bakıyor Üstadın kapısı kapalı, hürmetle kapıyı tıklatacak fakat içeriden sesler geliyor, Üstad yüksek sesle konuşuyor, içeride bir cemaat var. Bekliyor içerdekiler çıksın diye. İki-üç dakika sonra Üstad kapıyı açıyor “Gel bakalım, niye geldin tekrar, otur bakalım” diyor. Babam bakıyor içeride hiç kimse yok. “Hocam ben tarikat dersi almaya geldim, bizim ecdadımız tarikatle meşgûldü biraz, sana intisap etmek istiyorum” diyor. Üstad: “Bak kardeşim! Ben oniki tarikattan ders verebilirim, oniki tarikatten ders vermeye mezunum, fakat zaman tarikat zamanı değil îmanı kurtarmak zamanıdır” diyor.
Neyse Üstad soruyor, peder “iki tane oğlum var” diyor. Üstad da “sana Risale vereceğim, bunları yazacaksınız, okuyacaksınız, neşredeceksiniz, sizin hânenizi medres-i nûriye kabul ediyorum. Hem seni, hem âileni, hem de Hüsnü ve Yılmaz’ı talebeliğime kabul ediyorum” diyor. Sene 1942. Bir kaç tane o zaman forma forma risaleler; 33. Söz, 23. Söz gibi Risale veriyor.
Babam geldi, ben ilkokul birinci sınıftayım okuldan yeni gelmiştim. Babam bize: “Ben böyle büyük bir zâtı ziyaret ettim, size selâmı var, size dua etti, sizi tanıyor” dedi. Bizim çocuk hâlimizle Üstad ruhumuza vicâhen öyle yerleşti ki, bir de oradan emir veriyor, ben o zaman yedi yaşındayım, yazmaya başladık, ama o zamanlar yokluk içindeyiz, elektrik yok, fakirlik içindeyiz. Kısa zamanda elif, be diye baka baka öğrendik harfleri.
SAFRANBOLU’DAN DENİZLİ HAPSİNE GİDEN TEK BABAMDI
Sonra Denizli hâdiseleri zuhur etti. O zaman Safranbolu’dan Denizli’ye giden tek bizim peder vardı, başka yoktu. Jandarmalar dükkâna geldiler, eve geldiler, biz kitapları sakladık. Üstad hapisten sonra Emirdağ’a geçti, biz Üstadın tâlimatıyla Asay-ı Mûsa, Zülfikâr yazıyoruz sandık içinde Üstada gönderiyoruz. O zaman postanede pederin ahbabı olduğu için “görülmüştür” yazdırıyor, yoksa yasak. Üstadın o lâhikalardaki mektuplarında yazıyor ya, acemî mektupları diye... (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor–1)