Said Nursi'nin akrabasından soy ağacı yorumu

Said Nursi'nin akrabasından soy ağacı yorumu

Bediüzzaman'ın akrabalarından Sabri Okur, Risale Haber'e konuştu

İbrahim Mert'in haberi:

RİSALEHABER-Bediüzzaman Hazretlerinin soy ağacının açıklanmasını akrabaları nasıl değerlendiriyor? Bediüzzaman'ın akrabalarından Sabri Okur, Risale Haber'e konuştu.

Okur, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'ün yaptığı çalışmanın farklı yönlere çekilmemesi gerektiğini belirterek, "Üstad Seyyit de olsa Kürt de olsa Türk de olsa hiç bir şey değişmez. Üstad hem Seyyittir hem de Kürttür" dedi.

Sabri Okur sözlerini şöyle sürdürdü:

İslamiyet her türlü menfi ırkçılığı yasaklamış ve açık olarak Arabın Aceme Acemin Araba bir üstünlüğü yoktur fermanıyla üstünlüğün takvada olduğunu belirtmiştir. Bu aslında çok açık bir meseledir. Üstad Bediüzzaman hazretleri Uhuvvet Risalesi'nde bunu en güzel şekilde izah etmiştir. Irkçılığın, Avrupa'nın Müslümanları parçalayıp yutmak için hazırlanmış bir oyunu olduğunu ispat ediyor. Bir Müslümanın hakiki ırkının İslamiyet olduğunun altını çiziyor. Mühim olan bizim nasıl düşündüğümüz değil aksine Rabbimizin bizden ne istediğidir. Bunlar da gerek ayetlerde gerek hadislerde açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bir hadisi şerifte "iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de hakiki manada iman etmiş olamazsınız" ferman buyuruluyor. Bu nedenle bir Müslümanın ırkçılıkla hiç bir zaman problemi olmamalı ve olamaz çünkü İslamiyet milliyeti başka şeylere ihtiyaç bırakmıyor. Kaldı ki zaten hepimiz Hz.Adem ve Havva'nın çocuklarıyız.

Gelelim Üstad'ın nesebine. Şuurlu ehli iman için Üstad Seyyit de olsa Kürt de olsa Türk de olsa hiç bir şey değişmez. Onun bu Ahirzaman fitnesinde, insanlığın dünya saltanatından daha kıymetdar olan imanını kaybetmek üzere olduğu bu dehşetli asırda, iman hakikatlerini madde alemiyle fenler dili ile iki kere iki dört eder kat'iyetinde ispat ederek, Kur'anın bu asrın fehmine anlayışına bir dersi olan Risale-i Nur'ları, her türlü işkencelere sıkıntılara hapislere aldırmadan telif etmesi, bizim ve bütün insanlık için bu asırda en büyük bir örnek teşkil etmiştir. Üstadımızın ne ile meşgul olup hakiki davasının ne olduğunu gösteren en berrak ayna da budur. Başka bir makam aramaya gerek yoktur. Üstadımız da hiç bir risalesinde kendine bir makam vermiyor. Kendini Kur'anın bir hizmetkarı olarak tanınmasını istiyor. Zihinleri daima Risale-i Nura tevcih ediyor ve "ben de sizin gibi bir ders arkadaşıyım" diyor. En büyük makamı Risale-i Nur vasıtasıyla Kur'an'a hizmette biliyor, hizmetkarlığı bütün makamların fevkınde görüyor.

Üstadın Kürtlüğü Seyyitliğine mani midir? Veyahut seyyitliği kürtlüğüne mani midir? Bence mani değildir Üstad hem Seyyittir nesep olarak ki Akgündüz hoca bunu ilmen ispat etti; hem de Kürttür. Çünkü Kürtler içinde doğup büyümüş ve ana lisanı olarak Kürtçeyi göstermiş. Neseben Seyyit olanlar zamanla bulunduğu muhitte Türkleşmiş veye Kürtleşmiş ama silsilesi Seyyittir. Mesela Cezayir'e ve Yemen'e gitmiştim. İki yerde de esas ırkı Türk olup Araplaşmış insanlar gördüm. Ana lisanları Arapça, her şeyleri Araplar gibi, ama nesillerini sorunca bizler aslen Türküz diyorlardı. Ne Arap olmaları Türklüklerine, ne de Türk olmaları Arap olmalarına mani olamamıştı.

Akgündüz hocanın bu ilmi çalışmasını farklı yerlere çekmek veya art niyet aramak doğru değildir. Tamamen ilmi bir çalışma olup bazı çevrelerin dediği gibi Üstadı Kürtlükten çıkarmak için bir gayret değildir. Gerçekten bizim Kürt bölgesi Seyyitleri ciddi sevmiş ve himaye etmiş hiç bir hürmeti esirgememiştir. Herhalde bundan olacak ki bir çok Seyyit o bölgeye yerleşmiş ve huzur içinde yaşamışlar. Bu da bizim için büyük bir şereftir olmuştur.

Üstadımız "sünneti seniyeye ittiba etmeyen ali beytten olmadığı gibi ali beyte dost da olamaz, amma sünneti seniyeye ittiba eden ali beytten olmasada manen ali beytten sayılır" buyuruyor. O halde ırkımız ne olursa olsun sünnete ittiba ile manen ali beytten olalalım. Çünkü Selman-ı Farisi'yi Peygamber Efendimiz (asm) ali beytine dahil etmiş, "Selman benim ali beytimdendir" buyurmuş.

Netice olarak, nur talebelerinin nazarında Üstadımızın makamının Seyyit olmasının ispat edilmesiyle değişmediği gibi farklı düşünen arkadaşlar da bunu normal karşılamalı hatta takdir etmelidirler. Bu çalışmayı rahmetli Sungur ağabey hayattayken görmüş ve takdir etmişti. Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayram, Mehmet Fırıncı ağabeyler de o toplantıda olup takdirlerini ifade ettiler. Madem Üstadın talebeleri kabul ettiler bizim bu çalışmanın aleyhinde bulunmamamız lazımdır. Evet farklı düşünenler her zaman olmuştur ve olabilir. Buna karşı da herkes birbirlerine saygı çerçevesinde fikir beyan edip kimsede art niyet aramadan müsbet hizmet anlayışıyla hareket etmektir.

Üstad ile değil Kürtler ve Türkler bütün zemin ve zaman iftihar etmelidir. Davası olan Risale-i Nura sarılmalı zamanın fitne ve günahlarından o nurlar vesilesiyle kendini muhafaza edip imanını kurtararak ahiret aleminde Üstad ile beraber Peygamber Efendimizin (asm) sancağı altında toplanmak için gayret sarfetmeliyiz. Bunun haricindeki malayani meselelerle o kıymettar ömür sermayemizi tüketmemeliyiz. Bizler bu tartışmalarla meşgul olurken Rusya'sından Arjantin'ine kadar dünyanın dört bir köşesindeki genç nesiller nur dersleriyle imanlarını kurtarıp Üstada hakiki akraba olmak için gayret sarf ediyorlar, onlardan geri kalmamalıyız...