Said Nursi'nin Rusya'daki Kostroma Camiinde aldığı karar
O karanlıklı, uzun gece ve hazîn gurbet ve hazîn vaziyet içinde hayattan ve vatandan bir meyusiyet geldi. Aczime, yalnızlığıma baktım, ümidim kesildi
Rusya'nın kuzeybatı kesiminde, Volga Irmağı kıyısında, Moskova’nın 320 km kuzeydoğusunda yer alan Kostroma'nın, 1152’de Yuri Dolgoruki tarafından kurulduğu sanılmakla birlikte, kentle ilgili en eski tarihî kayıt 1213 yılına ait. Volga ticaret yolunda kilit bir konumda bulunması nedeniyle şehir, 1329 yılında Moskova tarafından kendi topraklarına ilhak edildi.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi, l. Dünya Savaşında milis kuvvetleri gönüllü komutanı olarak savaşa katıldı ve Ruslara esir düştü. Önce Kostroma (Kosturma) eyaletinin Kilogrif kasabasına, daha sonra da Kostroma içlerindeki büyük esirler kampına sevkedildi. İki buçuk yıl Rusya’da esir hayatı yaşadıktan sonra Varşova, Berlin, Viyana ve Sofya üzerinden İstanbul’a geldi.
KOSTROMA MI KOSTURMA MI?
Kostroma Risale-i Nur külliyatında Kosturma olarak geçiyor. Bediüzzaman Hazretleri bir kaç yerde Kostroma günlerine dair halet-i ruhiyesini anlatır. Tatarların kendisine kefil olduğu için esir kampından camşiye yerleştiğini belirten Bediüzzaman, "hüzünlü, rikkatli, firkatli, uzun gurbet gecesi" diye anlattığı günlerde yaşadıklarını İhtiyarlar Risalesi'nde şöyle anlatıyor:
KARANLIK GECELER, KARANLIKLI GURBET
Harb-i Umumîde, esaretle, Rusya’nın şark-ı şimalîsinde, çok uzak olan Kosturma vilâyetinde bulunuyordum. Orada Tatarların küçük bir camii, meşhur Volga Nehrinin kenarında bulunuyordu. Oradaki arkadaşlarım olan esir zabitler içinde sıkılıyordum. Yalnızlık istedim. Dışarıda izinsiz gezemiyordum. Tatar mahallesi, kefaletle beni o Volga Nehrinin kenarındaki küçük camie aldılar.
Ben yalnız olarak camide yatıyordum. Bahar da yakın. O şimal kıt’asının pek çok uzun gecelerinde çok uyanık kalıyordum. O karanlık gecelerde ve karanlıklı gurbette, Volga Nehrinin hazîn şırıltıları ve yağmurun rikkatli şıpıltıları ve rüzgârın firkatli esmesi, beni derin gaflet uykusundan muvakkaten uyandırdı. Gerçi daha kendimi ihtiyar bilmiyordum; fakat Harb-i Umumîyi gören ihtiyardır.
KUR’ÂN-I HAKÎMDEN İMDAT GELDİ
Güya 1 يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ شِيبًا sırrına mazhar olarak, öyle günlerdir ki, çocukları ihtiyarlandırdığı cihetle, kırk yaşında iken, kendimi seksen yaşında bir vaziyette buldum. O karanlıklı, uzun gece ve hazîn gurbet ve hazîn vaziyet içinde hayattan ve vatandan bir meyusiyet geldi. Aczime, yalnızlığıma baktım, ümidim kesildi. O hâlette iken, Kur’ân-ı Hakîmden imdat geldi. Dilim 2 حَسْبُنَا اللهُ وَ نِعْمَ الْوَكِيلُ dedi. Kalbim de ağlayarak dedi:
غَرِيبَمْ بِيكَسَمْ ضَعِيفَمْ نَاتُوَانَمْ اَ ْلاَمَانْ كُوَيمْ
عَفْوُجُويَمْ مَدَدْخَوٰاهَمْ زِدَرْكَاهَتْ اِلٰهِى 3
(1-“Çocukları ihtiyarlatan bir gün...” Müzzemmil Sûresi, 73:17. 2-“Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:173. 3-Garibim, kimsesizim, zayıfım, güçsüzüm, imdât derim. Affını, yardımını dilerim dergâhından, ey Allah’ım!)
Ruhum dahi vatanımdaki eski dostları düşünüp o gurbette vefatımı tahayyül ederek, Niyazi-i Mısrî gibi dedim:
Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp,
Şevk ile her dem uçup, çağırırım dost, dost! diye dostları arıyordu.
RUSÇA BİLMEDİĞİM HALDE FİRAR ETTİM
Her neyse... O hüzünlü, rikkatli, firkatli, uzun gurbet gecesinde, dergâh-ı İlâhîde zaaf ve aczim o kadar büyük bir şefaatçi ve vesile oldu ki, şimdi de hayretteyim. Çünkü birkaç gün sonra, gayet hilâf-ı me’mul bir surette, yayan gidilse bir senelik mesafede, tek başımla, Rusça bilmediğim halde firar ettim. Zaaf ve aczime binaen gelen inâyet-i İlâhiye ile harika bir surette kurtuldum. Tâ Varşova ve Avusturya’ya uğrayarak İstanbul’a kadar geldim ki, bu surette kolaylıkla kurtulmak pek harika olmuştu. Rusça bilen en cesur ve en kurnaz adamların muvaffak olamadıkları çok teshilât ve çok kolaylıkla, o uzun firarî seyahati bitirdim.
VOLGA NEHRİ KENARINDAKİ O CAMİ BANA BU KARARI VERDİRMİŞ
Fakat o Volga Nehri kenarındaki camideki mezkûr gecenin vaziyeti bana bu kararı verdirmiş ki, bakıye-i ömrümü mağaralarda geçireceğim. Bu insanların hayat-ı içtimaîsine karışmak artık yeter. Madem sonunda yalnız kabre gideceğim; yalnızlığa alışmak için şimdiden yalnızlığı ihtiyar edeceğim, demiştim.
Fakat, maatteessüf, İstanbul’daki ciddî ve çok ahbap ve İstanbul’un şâşaalı hayat-ı dünyeviyesi, hususan haddimden çok fazla bana teveccüh eden şan ve şeref gibi neticesiz şeyler, o kararımı muvakkaten bana unutturdular. Güya o gurbet gecesi, hayatımın gözünde nurlu siyahlıktı. Ve İstanbul’un beyaz, şâşaalı gündüzü, o hayat gözümün nursuz beyazıydı ki, ileriyi göremedi, yine yattı. Tâ iki sene sonra Gavs-ı Geylânî, Fütuhu’l-Gayb kitabıyla tekrar gözümü açtırdı.
NOT: Yeni Kostroma Camii 2017 yılında tekrar açılmıştı.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.