Said Nursi'nin selamını alan kadın hakim hüngür hüngür ağladı
Çok önemli kararın altında onun imzası vardı. Bediüzzaman selam gönderince hüngür hüngür ağlamaya başladı...
Risale-i Nur hizmetinde dönüm noktası olan Denizli mahkemesinin 15 Haziran 1944 tarihli beraat kararının altında imzası olan hakim Hesna Şener'i vefat yıldönümünde rahmetle anıyoruz.
1903 yılında Isparta Senirkent'te dünyaya gelen Hesna Şener, 22 Temmuz 1975'te Denizli'de vefat etmişti.
BEDİÜZZAMAN RİSALE-İ NUR'DA KENDİSİNE İSMEN TEŞEKKÜR EDİYOR
Hesna Şener, eski alay müftülerinden yarbay Nuri Beyin kızıdır. Annesi ise Akile Şener'di. İlk, orta ve lise tahsilinden sonra Hukuk Fakültesini başarıyla bitirmişti. bazı yerlerde geçen kısa memuriyet ve hizmetinden sonra Denizli'ye hakim olarak tayin edilmişti.
1943 senesinde Bediüzzaman Said Nursî'nin talebeleriyle birlikte verildiği Denizli mahkemesinin âdil hakimlerinden olarak ebedî fazilet ve adalet levhalarına geçen bahtiyarlardandı. Risale-i Nur'un hizmet tarihinde mühim bir dönüm noktası olan Denizli mahkemesinin ilk beraat kararını veren merhum Muğlalı Ali Rıza Balaban Bey'in bu kararına iştirak eden bir Senirkent hanımefendisiydi.
Emirdağ Lahikasında yer alan bir mektubunda Üstad Bediüzzaman Said Nursi kendisine ismen teşekkür ediyor:
“Mahkemede zabıt kâtibi ve âzâdan Hesna Hanım ve sorgu hakimi gibi vicdanlı zatlara teşekkür ederiz. Ve onları unutmayacağımı, bilhassa başta Müftü Osman, Hasan Feyzi olarak çok ehemmiyetli kardeşlerime selâmımızı ve minnettarlığımızı bildiriniz.”
Bediüzzaman beni niye açık giyinen kadın hakime gönderdi?
O BENİM MANEVÎ EVLÂDIM
Hesna Şener 1943-44’lü yıllarda bile kısa etek giyen bir kadın. Ancak mahkemeden sonra müthiş bir Risale-i Nur ve Said Nursi muhabbeti ve hayranlığı oluşuyor. Bediüzzaman Hazretleri, ona ömür boyu dua etmiş ve kıyamete kadar gelecek Nur talebelerinin dualarından hissedar olacağının müjdesini haber vermiş.
Ali İhsan Tola Ağabey anlattığı hatırasında, Üstad Bediüzzaman kendisini 1955-56’lı yıllarda Hesna Şener’i ziyarete gönderiyor. Hesna Şener, Ali İhsan Tola’nın uzaktan akrabası. “Git, manevi evladım Hesna Şener’i Denizli’de bul, ona selamımı ve dua ettiğimi söyle” diyor Bediüzzaman. Ali İhsan Ağabey, Hesna hanım’ın durumunu, yaşantısını ve kılık kıyafetini bildiği için gitmiyor. “Üstad unutur” diye hesap ediyor. Aradan bir müddet geçiyor. Üstad “Gittin mi?” diye tekrar soruyor. Ali İhsan Ağabey de "gitmedim" diyor. Üstad tekrar “Git” diyor. Üç defa bu hadise oluyor. Artık üçüncü de Hazret-i Üstad, “Sen hâlâ gitmedin mi?” diyerek sert şekilde hiddetlenip, kızıyor. Ali İhsan Ağabey de bir bakıma mecbur kalarak Denizli’ye gidiyor.
BEDİÜZZAMAN'IN SELAMINI ALINCA HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLAMAYA BAŞLADI
Hesna Şener odasında Ali İhsan ağabeyi “gel bakalım koca Nurcu” diyerek samimiyetle karşılıyor. Tabii yaz mevsimi de olduğu için tahmin ettiği gibi hakime hanım yine açık kıyafetler giymiştir. Hesna Şener, akrabası Ali İhsan Tola’dan Üstad’ın kendisi hakkında; “Manevi evladım Hesna’ya selamımı söyle, o, kendini Kur’an davasına, ‘başıma ne gelirse gelsin’ diyerek feda etti. Bütün hasenatlar aynen ona da gidiyor. Evet, erkek hakimler korktu, o ise hiç çekinmeden beraat için karara imzasını attı. Artık o benim manevi evladım. Ona dua ediyorum" sözlerini duyunca hüngür hüngür ağlamaya başlıyor.
Ağlaması azalıp, biraz sakinleştikten sonra başını kaldırarak; "Ali İhsan! Ne dünyaya yaradık, ne ahirete. Babama bazen kızıyorum, beni okutacağına, keşke köyümüzün çobanı Hasan’a verseydi, evlenseydim. Dinimi, müslümanlığımı yaşar, çoluk çocuk sahibi olurdum. Enaniyetten, işten güçten evlenemedim bile! Fakat, elden ne gelir, demek ki, bizim de kaderimiz böyle imiş. Acaba Hazret’in teveccühüne layık olabildim mi?" diyor. Ali ihsan abi kendisine teselli edici bazı şeyler söylüyor bir müddet daha bu minval üzere sohbet ediyorlar. Hesna Şener, Üstadın kendisine dua etmeye devam etmesini ve onun yerine ellerini öpmesini Ali İhsan ağabeyden rica ediyor.
ZAHİRE BAKMA, TESETTÜRE RİAYET ETMİYOR DEDİĞİN O ŞEFKAT KAHRAMANI...
Denizli’den Isparta’ya dönen Ali İhsan Tola ise, bu ziyaretini ve sohbet esnasında konuştuklarını Üstad Bediüzzaman’a olduğu gibi anlatıyor. Üstad da kendisine şunları söyler:
“Kardaşım Ali İhsan. Ben Hesna’nın ismini gavsların, kutupların yanına yazdım. Onlarla beraber ona da dua ediyorum. Kur’an’ın malı olan Risale–i Nur davasında o hayatını ortaya koyarak bu davaya taraf oldu. Yarın mahşer gününde, o şecaat ve cesaret timsaline Kur’an şefaatçi olacak. Akraban olan Hesna tesettürsüz diye, ona belki de darılıyordun. Zahire bakma, tesettüre riayet etmiyor dediğin o şefkat kahramanı, Tesettür Risalesini beraat ettirdi. ‘Essebebü ke’l–fail‘ (sebep olan, yapan gibidir) sırrınca, kıyamete kadar bu hizmetten hasıl olan hayır ve sevapların bir misli onun amel defterine de yazılacak.”
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.