Said Nursi'nin takip ettiği son dakika haberleri
Bediüzzaman, hep ‘son dakika’ ile ‘sıcak takip’tedir
RİSALEHABER
Yazar Taha Çağlaroğlu, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin radyoların savaşın sıcak haberlerini ânında iletmeye çalıştığı ortamda başka bir sıcak takip içinde olduğunu belirtiyor.
45 MİLYON CİVARINDA İNSAN ÖLDÜRÜLDÜ
1937-1943 yılları, Türkiye ve dünya için son derece kritik yıllardır. “İkinci Paylaşım Savaşı” diye de anılan İkinci Dünya Savaşı 1939- 1945 yılları arasındadır. İnsanlığın en büyük savaşı denilen bu savaşta 45 milyon civarında insan hayatını kaybetmiştir. Bediüzzaman’ın Kastamonu hayatının hemen tamamı, İkinci Dünya Savaşı ile kuşatılmıştır.
Âkif’in ‘tek dişi kalmış canavar’ olarak nitelediği ‘mim’siz medeniyet, ikinci kez müflisliğini kanıtlamıştır. Dünyada genel anlamda bunalım, sıkıntı, umutsuzluk egemen olmuştu. Bu yıllarda, Türkiye’deki sosyolojik atmosferde ve örgün/ yaygın eğitim ortamında, materyalizm lehinde kuvvetli bir rüzgâr esiyordu. Türkçe ezan, Kur’an’la ve İslam medeniyetiyle bağların zayıflatılması, din yerine milliyet dayatması, Köy Enstitüleri, din lehinde hizmete koşanlara uygulanan baskılar, ülkeyi bir yerlerden bir yerlere getirmişti.
BEDİÜZZAMAN, HEP ‘SON DAKİKA’ İLE ‘SICAK TAKİP’TEDİR
İşte böyle bir dünya ortamında, radyoların savaşın sıcak haberlerini ânında iletmeye çalışan ortamda başka bir sıcak takip vardır. Bediüzzaman, hep ‘son dakika’ ile ‘sıcak takip’tedir. Kastamonu’da polis kontrolü altındaki bu münzevi zat, paylaşım savaşının son dakikası ile, zalimlerin satranç oyunları ile değil, hayatın son dakikası ile, hüsn-ü hatime ile, hem de yüksek gerilim hâlinde meşguldür.
Talebeleri veya Risaleler ile irtibat eden kimselerle yakın bir iletişim içindedir. Bu iletişimin bence en çarpıcı, en etkileyici sahnesi, Hafız Ali ile Bediüzzaman arasındaki şu olaydır ki, Bediüzzaman’dan dinleyelim:
“Hafız Ali kardeşim. Bir zaman Barla’da Cuma gecesinde dua ederken, senin ‘Amin’ sesini iki defa sarihan işittim. Arkama baktım, dedim: ‘Hafız Ali ne vakit gelmiş?” dediler: ‘O burada yoktur.’ Ben şimdi o vakıadan diyebilirim ki, üç dört saat mesafeden duama âmin’ini işittirmesi, otuz günlük mesafeden buradaki zayıf davet ve duama kuvvetli ve tesirli bir âmin hükmünde olan yazıların imdadıma yetişmesi çok mânidar bir tevafuktur.”
Evet, bu acaip hadise, iki kalp arasındaki muhteşem iletişimin sembolüdür. Gerçekten de “Ehl-i hakikatin sohbetine zaman, mekân mâni olmaz; manevi radyo hükmünde biri şarkta, biri garpta, biri dünyada, biri berzahta olsa da rabıta-i Kur’aniye ve imaniye onları birbiriyle konuşturur.”
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.