Said Nursi'ye 'Bediüzzaman' demeyi tenkit edenlere cevap
Prof. Dr. Metin Yiğit, Üstad Bediüzzaman Said Nursi etrafında zaman zaman tenkit konusu yapılan 12 meseleyi cevaplandırdı
Takdim
"İnsanların büyüklüğünün bir ölçüsü de onlar hakkındaki çelişik değerlendirmelerdir." İbn Abdilberr (r.h) yaşadığı dönemden bu yana hakkında çelişkili değerlendirmelerin sürdüğü insanlardan birisidir Üstad Bediüzzaman Said Nursi. Hatta son dönemde hakkında birbirinden değişik kanaatlerin olduğu onun kadar az insan vardır desek, mübalağa etmiş olmayız herhalde.
Bunun sebepleri ise -Metin Yiğit hocamızın isabetle beyan buyurduğu gibi- beş altı sebebde icmal edilebilse de, bu beş sebeb de içinde farklı sebebleri barındıyor. Kemalistten komüniste, ilahiyatçısından ham sofusuna kadar ona bir çok şeyler yakıştıranlar bilsinler ki herkes gibi o da sizden -tenkit bile edecekseniz- anlaşılmayı bekliyor. Zaten İmam Gazali'nin buyurduğu gibi, "bir düşünceyi veya mezhebi iyice kavrayıp derinliklerine varmadan o mezhebi reddetmek, karanlığa taş atmaktır."
Biz internette Bediüzzaman hakkında birbirinin tekrarı olan 12 tenkit konusunu değerli hocamız Prof. Dr. Metin Yiğit beyefendiye sorduk. Hocamız yazılı olarak cevapladı. Kendisine teşekkür borçluyuz. İstifadeye medar olması dileklerimle.
Salih Okur-Cevaplar.org
Metin YİĞİT (Prof. Dr.); Bingöllü bir ailenin çocuğu olarak 1971'de Diyarbakır'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Bingöl'de tamamladı. Yurt içinde ve yurt dışında medrese tahsilinde bulundu ve klasik İslami ilimlerde icazet aldı. 1997 yılında Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdi. Kısa bir süre öğretmenlikten sonra 1998'de Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. 2000 yılında Lafzi ve Gâî Yorum adlı çalışmayla Tefsir Anabilim dalında yüksek lisans tezini bitirdi. 2007 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde İslam Hukuku dalında İlk Dönem Hanefi Kaynaklarına Göre Ebu Hanife'nin Usul Anlayışında Sünnet isimli çalışmayla doktorasını tamamladı. 2012'de Doçent, 2019'da profesör ünvanı aldı. Halen Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. 2007'den beri akademik faaliyetin yanı sıra Diyarbakır merkezde medrese tedrisatında bulunmaktadır.
SORULAR
1-Bir insana Bediüzzaman demek doğru olur mu, Bedî' Allah'ın bir sıfatı değil mi?
2-Bediüzzaman'a atılan iftiraların genel sebepleri sizce nelerdir?
3-Üstad İzhara kadar mı okumuş bu kadar kısa zamanda medrese ilimleri biter mi?
4-Bana yazdırıldı ne demektir? Bu Risaleleri kutsallaştırmak olmaz mı?
5-Bediüzzaman'ın eserleri geçen asrın pozitivist felsefesinin getirdiği sorulara cevap değil mi? Şimdi insanları başka meseleler meşgul etmiyor mu?
6-Bir araştırmacı diyor ki; "Öyle anlaşılıyor ki, Bediuzzaman'ın hayatı incelendiğinde, onun hadis kaynaklarına erişme imkânının olmadığı ve hadis kitaplarındaki rivayetleri değerlendirebilmesi için gerekli olan tabakat kitaplarına da erişim imkânı bulamaması ihtimal dahilindedir. Bu nedenle zikretmiş olduğu hadislerin sıhhatini de inceleme imkânı bulamamış olabilir." Bu konuda neler dersiniz?
7-Risale-i Nurları bugün bir kişi sıfırdan telif etmek istese gerek Arabi gerek Türkçe olan eserler için hangi ilmi merhalelerden geçmesi gerekiyor ve ulumu aliye ve âliyeye ne kadar vukufiyeti olmalı?
8- Bir zat; "Bir şey söyleyeyim, kimse kızıp darılmasın, Zahid El Kevserî'nin yanında Said Nursi'ye âlim diyemezsiniz." demişti. Bu sözü nasıl değerlendirirsiniz? Edeb sınırlarını aşmıyor mu?
9-Soru: Bediüzzaman'ın eserleri medrese okuyanlara neler kazandıyor, avam için yazılmış eserler değil mi?
10-Soru: Ebced ve cifir İslam ulemasınca reddedilmişken Said Nursi neden bunlarla meşgul oldu?
11-Soru: Üstad'ın Risaleler hakkında Kur'ân'dan bazı işaretler çıkartması da çokça tenkit ediliyor, bu konuda ne dersiniz?
12-Sizce Bediüzzaman neden farklıdır, getirdiği yeni söylemler nelerdir?
***
CENAB-I HAKK İÇİN KULLANILAN BAZI SIFATLAR İNSAN İÇİN DE KULLANILIYOR
SORU-1: Hocam, bir insana Bediüzzaman demek doğru olur mu, Bedî' Allah'ın bir sıfatı değil mi?
METİN YİĞİT: Bismillahirrahmanirrahim. Cenab-ı Hakk için kullanılan bazı sıfatların aynı zamanda insan için kullanılması meselesi eskiden beri bahse konu edilmiştir. Ulemanın genel kanaati er-Rahmân, el-Hâlık, el-Mütekebbir, el-Kuddûs ve el-Müheymin gibi isimlerin dışında diğer isim ve sıfatların insanlar için de kullanılabileceği yönündedir. Ancak bu sıfatlar, insan için kullanıldıklarında Allah'a mahsus olan mana ve muhteva kastedilerek kullanılamazlar. Mesela alîm ve hafîz isimleri Kur'ân'da hem Allah için hem de insan için istimal edilmiştir. (Yusuf-55). Alîm ismi Allah için kullanıldığında "sonradan öğrenilip unutulmaya maruz kalmayan, mutlak ve kuşatıcı bilginin sahibi" manası kastedilir. İnsan için kullanıldığında ise "sonradan öğrenilen cüzî bilgi ve malumat sahibi" anlamı öne çıkar.
Bir başka örnek olarak raûf ve rahîm sıfatlarını zikredebiliriz. "Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı raûf ve rahîmdir" (Tevbe 128) ayetinde Hz. Peygamber (asm) için "raûf ve rahîm" sıfatları kullanılmıştır. Aynı sıfatlar birçok ayette Allah için zikredilmiştir. Diğer bir örnek olarak "velî ve mevlâ" sıfatlarını hatırlayabiliriz. Kur'ân'da velî ve mevlâ sıfatları hem insan hem de Allah Teâlâ hakkında zikredilmiştir: "Allah iman edenlerin velisidir" (Bakara-257) ayetinde veli vasfı Allah için, "Müminler birbirlerinin velisidir" (Tevbe-71) ayetinde inananlar için kullanılmıştır.
Allah'ın isim ve sıfatlarının, cüzi mana kastıyla insan için kullanımı sahabe arasında da var olan bir husustur. Mesela fakihlerin sıkça zikrettiği ve birçok hüküm bina ettiği "yanında bulunmayan malı satma!" mealindeki hadisi rivayet eden sahabinin ismi Hakîm b. Hizâm'dır. Malum olduğu üzere "hakîm" ismi esmâ-i hüsnâdandır. Hz. Peygamber tasvip etmediği isimleri değiştirdiği halde mezkûr sahabînin ismini değiştirmemiştir. Kur'ân ve sünnetten buna dair örnekleri çoğaltmak mümkündür.
İNSAN İÇİN KULLANILDIĞINDA BEDÎ' İSMİ "GARİB VE BENZERSİZ OLARAK YARATILAN ŞEY" MANASINDADIR
Bu açıklamalardan sonra "Bedî" ismine gelecek olursak malum olduğu üzere bedî ismi esma-i hüsnâdandır. Allah için kullanıldığında mubdi' anlamında yani benzersiz bir şekilde yoktan var eden manasındadır. (Bedîüssemavati ve'l-ard: Bakara 117) "O, göklerin ve yerin eşsiz-örneksiz yaratıcısıdır, bedîidir" meâlindeki ayette "bir şeyi eşsiz yaratan, yoktan vareden" manasında kullanılmıştır. İnsan için kullanıldığında bedî' ismi "garib ve benzersiz olarak yaratılan şey" manasında kullanılmaktadır.
Bedî' kelimesi kök itibariyle yeni ve garib şey manasını ifade etmektedir. "Ben, peygamberler arasında benzeri gelip geçmemiş biri (bid') değilim" (Ahkâf-9) ayetinde kullanılan bid' kelimesi "bedî" ile aynı köktendir. İslam tarihinde de ulemadan bu isim ve sıfatla anılan kimseler olmuştur. Makâmat müellifi büyük belağat alimi Bediüzzaman el-Hemedânî ismini hatırlayabiliriz.
Bundan ayrı olarak bedî' kelimesi, ilim ve kitap ismi olarak da karşımıza çıkmaktadır. Belâğat ilminin üç ana bölümünden biri olan "ilmu'l-bedî" buna örnektir. Bu başlık altında edebî sanatlar ele alınıp incelenmektedir. Keza büyük Hanefi usulcüsü İbnu's-Saâtî'nin usule dair yazdığı meşhur eserin adı Bedîü'n-Nizâm'dır.
Görüldüğü üzere bedi hem Allah Teâlâ hem de Allah dışındaki varlıklar için kullanılmıştır. Ancak Allah için kullanıldığında "benzersiz şekilde yaratan", mahlukat için kullanıldığında ise "benzersiz bir şekilde yaratılan" anlamlarına gelmektedir. Aslında bu durum, faîl vezninde olan sıfatların genel bir özelliğidir. Bu vezindeki sıfatlar, siyak ve sibaka bağlı olarak bazen fâil bazen mef'ûl anlamında kullanılabilmektedir.
Mesela Kur'ân'da geçen hamîd kelimesi böyledir. Hamîd, hem hâmid hem de mahmûd manasını ifade eder. Başka bir ifadeyle bu kelime yerine göre öven veya övülen manasını taşımaktadır. İşte bedî' kelimesi de öyledir. Bedî vasfını Allah için kullandığımızda mesela "yerlerin ve göklerin bedîi" dediğimizde yaratıcı manasını kastediyoruz. Ancak "zamanın bedîi" dediğimizde "zaman içerisinde yaratılan benzersiz alim" manasını kastediyoruz. Aynı mana bazen feridü'd-dehr ve vahidu'asr terkipleriyle de ifade edilmektedir.
Devam edecek
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.